Karar yazarı Elif Çakır: Erdoğan kendi getirdiği reformla savaşta
Karar yazarı Elif Çakır: Erdoğan kendi getir... Mevzu malum.
Ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi iktidarının reformist döneminde getirdiği reformlardan biriyle daha başı dertte demek daha mı doğru?
Mevzu malum…
Danıştay 5. Daire, 2016 yılındaki adıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 16 Temmuz sabahı FETÖ’yle bağlantı ve iltisak gerekçesiyle meslekten ihraç ettiği 5 bin 112 hakim ve savcıdan 450’sinin ihraç kararını iptal eti ve görevlerine iade kararı verdi.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır Ziyaretlerinin peşinden Türkiye’ye dönüşte uçağındaki gazetecilere Danıştay’ın verdiği karara sessiz kalmayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri şu şekilde:
"Danıştay’ın aldığı bu karara sessiz kalmamız mümkün değil. Nasıl ki Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bazı acayip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak, bunda da sessiz kalamayız. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin almış olduğu bu kararları hazmedemiyorum. Danıştay zaman zaman yapıyor, bu tür kararlarla bizi rahatsız ediyor fakat Anayasa Mahkemesi’nin sık sık bu tür kararları alması bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Biz de bu işin üzerine üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Danıştay'da da bu işin gene aynı şekilde takipçisi olacağız."
Erdoğan’ın ‘bu işin takipçisi olacağız, bu karara sessiz kalmamız mümkün değil’ sözleri yeni bir yargı krizinin daha yolda olduğunu gösteriyor.
Gelelim yazımın başlığına, ne demek istediğime…
2010 yılına kadar eski adıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, şimdiki adıyla Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ihraç kararlarına karşı idari yargı yolu kapalıydı.
2010 yılı, hey gidi günler değil mi? AK Parti iktidarının reformist dönemleri; liberal ve demokrat çevrelerin desteğini alarak istikametini demokrasiye, hukuka çevirmiş, hukuk alanlarında reformlar yapıyor, özgürlük alanlarının genişlemesi için adımlar ciddi adımlar atıyordu.
2010 Referandum paketinde dikkat çeken, öne çıkan maddelerden biri de Anayasanın 159. Maddesindeki HSYK kararlarına karşı yargı yoluna başvurulamayacağına ilişkin hükmün "Kurulun meslekten çıkarma cezasına ilişkin olanlar dışındaki kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamaz" şeklinde değiştirilmesiydi. Yetmezdi fakat evetti. 1982 Anayasındaki yargısal denetim yasakları böylece biraz olsun hafifliyor, ihraç kararlarında hakim ve savcılara böylece hak arama yolu açılıyordu. Çünkü ağır sonuçlar doğurabilecek böylesi kararlarda hak arama yolunun açık olmaması hukuk devletlerinde mümkün olmayacak uygulamaydı.
Allah’tan gene rahmet diliyorum, Sacit Kayasu’yu hatırlıyor musunuz? Cumhuriyet Savcısıydı. Daha AK Parti iktidarda değilken 12 Eylül darbecilerinin yargılanması için 28 Mart 2000 senesinde bir iddianame hazırlamıştı. 12 Eylül darbecileri yargı haricinde kalmaması, 20 senelik zaman aşımını durduran merhum savcı Kayasu yardımıyla oldu. Hakimler ve Savcılar Kurulu Savcı Kayasu’yu hazırladığı bu iddianame sebebiyle meslekten ihraç etti. HSK’nın kararları nihai karar sayıldığından, idari yargı yolu açık olmadığı için Savcı Kayasu hakkını arayamadı. Ve Kayasu AİHM’e gitti hakkını aramak için. AİHM Savcı Kayasu’yu haklı buldu, Türkiye’yi mahkum etti.
Bunu neden anlatıyorum, şunun için…
Sessiz kitle, tepkisiz meydanlar: Erdoğan'ın İstanbul sıkıntısı
O dönem AK Partili milletvekilleri, bakanlar ve elbet Erdoğan 2010 Referandumuna evet oyu isterken Ferhat Sarıkaya üstünden propaganda yaptılar,"haksız ihraçlara karşı yargı yolunu açıyoruz paketle" dediler.
Dönemin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç "Hiç kimse ona iş vermeyi, hiç kimse onunla ilgilenmeyi cesaret verici bulmadı. Her şeyden yoksun hale geldi. Yaptığı iş onurlu bir işti fakat meslekten atıldı, hakkını arayamadı. Başka Ferhat Sarıkayalar da mesleğinden atılmasın, onlara zulmedilmesin diye HSYK kararların karşı yargı yolu açılacak." (23 Ağustos 2010)
AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin 2010 Referandum sürecinde Akit Gazetesindeki köşesine HSYK tarafınca ihraç edilen ve mesleklerine geri dönmeyi bekleyen Savcı Ferhat Sarıkaya’yı, Arzu Özpınar ve Sacit Kayasu’yu taşıyarak referanduma evet oyu istemişti. HSYK kararlarına idari yargı yolunun kapalı olmasının hukuksuzluğunu şu şekilde anlatmıştı:
"Arzu Özpınar AİHM'de Türkiye aleyhine açtığı davayı kazandı. Açılan davada korunması istenen hukuk değeri 'özel yaşama saygı' ve HSYK kararlarına 'yargı önünde itiraz' hakkı idi. Verilen kararda özel yaşam tarzı gerekçe gösterilerek meslekten ihraç edilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 'özel hayatın ve aile hayatının korunması' ile ilgili maddesine aykırı olduğuna hükmedildi. Mahkeme ayrıca HSYK kararlarına karşı Türk mahkemeleri önünde itiraz hakkı olmamasının ise sözleşmenin yargı önünde etkili başvuru hakkıyla ilgili maddesine aykırı olduğu sonucuna vardı. Altı yıl sonra geç de olsa alınan bu karar buruk da olsa hakime hanımı sevindirmiştir. AİHM'den tazminat talebinin olmaması ne denli tarifsiz incindiğini göstermektedir. Tek teselli mesleğine geri dönmek olabilir.
Referandumla birlikte değişen anayasa ile artık HSYK kararlarına karşı yargı yolu açılacaktır.
Yeni HSYK, Arzu Özpınar ve yargı kararı olmaksızın meslekten atılan diğer hakim ve savcılar için ümit olabilir."
Bugün sınırlandırılmasını, etkisizleştirilmesini istediği Bireysel Başvuru gibi HSK’nın ihraç kararlarına idari yargı yolunu da Erdoğan açtı.
Dün yeni Sacit Kayasular olmasın ülkemizde diyerek HSK’nın ihraç kararlarına karşı açtığı idari yargı yolundan bugün memnun değil.
Danıştay 2000’li yılların Danıştay’ı değil. Çoğunluğu AK Parti hükümeti döneminde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisinin Meclis çoğunluğu tarafınca seçilmiş HSK’nın atadığı üyeler…
450 hakim ve savcının dosyasını bu üyeler inceledi ve karar verdi.
Kaldı ki asıl tartışılması gereken HSK’nın bir gecede 5 bin hakim ve savcıyı, disiplin soruşturması yapmadan, müfettiş soruşturmaları yapılmadan, bu hakim ve savcıların savunmaları alınmadan nasıl ihraç ettiğidir.
Dönemin Hakimler ve Savcılar Kurulu işini hukuka göre yapsaydı bugün bu kadar mağduriyet oluşmayacaktı.
Referandumla birlikte değişen anayasa ile artık HSYK kararlarına karşı yargı yolu açılacaktır.
Yeni HSYK, Arzu Özpınar ve yargı kararı olmaksızın meslekten atılan diğer hakim ve savcılar için ümit olabilir."
Erdoğan’ın bir karar vermesi gerekiyor. Nasıl bir Danıştay istiyor nasıl Anayasa Mahkemesi istiyor. Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi olsun fakat yerel mahkemelerin verdiği kararları yalnız onaylasınlar ve başka bir şey yapmasınlar mı? Hukuk açısından bakalım; göreve iade edilen bu hakim ve savılar hakkında FETÖ’den dava açılmamışsa veya açılıp da beraat etmişlerse Danıştay’ın böyle bir karar vermesi hukuka uygun değil mi? Uygun değil diyecek bir hukukçu çıkabilir mi? Erdoğan suçlamalarına hukuki gerekçe hukuki mi? Anayasamızda da yer alan "masumiyet karinesi" hukukun temel ilkelerinden biri değil mi?
"Karar yazarı Elif Çakır: Erdoğan kendi getirdiği reformla savaşta" haberi, 23 Şubat 2024 tarihinde yazılmıştır. 23 Şubat 2024 tarihinde de güncellenmiştir. Medya kategorisi altında bulunan Karar yazarı Elif Çakır: Erdoğan kendi getirdiği reformla savaşta haberi 2024 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Karar yazarı Elif Çakır: Erdoğan kendi getirdiği reformla savaşta 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. Medya konusunda 23 Kasım 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.