Herkes soruyor: Esad’la el sıkışılacak mı? Peki bir sonrası adımda ne olacak? Herkesin kafası karışık. İddia o ki, Ankara görüşmeye hazır. Esad yanaşmıyor. Çünkü Esad cephesinde de belirsizlikler var. Rusya faktörü var. İran’ı, Hizbullah'ı ne yapacaksınız? Şam’a gidip Ümeyye camiinde namaz kılamadık da, dün olanları ve bundan sonra olacakları insanlara nasıl anlatacağız. İki Müslüman ülkenin buluşması için Rusya Arabulucu. Biraz garip ama gerçek. 2 Ortodoks ülkenin buluşması için Türkiye ara bulucu olmadı mı?
İş sandığınızdan daha karışık. PKK, (Amerikalı dostlarımızın tavsiyesi ile) Komkar ve Rızgari’yi tasfiye etmek için örgütlenmedi mi? Öbür sayfaya geçelim, PKK kampları Suriye’de, Bekaa’da değil mi idi? Suriye Lazkiye bölgesinde DHKP-C’ye destek vermiyor mu idi? Dahası da var. İran, Türkiye’den sonra en büyük Türki Cumhuriyet. İran bugün Şia’nın merkezi. İran’ın Caferiye Şia’sı, bizdeki Alevileri bırakın, Azerbaycan Şiası ile bile başı hoş değil. Türkiye’deki Caferilerin Kızılbaşlarla ve Hatay’daki Nuseyri’lerle de arası iyi değil ama Suriye rejimi İran’la kanka..
ABD, ''kürt'' kartıyla Basra körfezinden Akdeniz’e bir koridor açmaya çalışıyor, Şiiler de aynı güzergahta bir Şii koridoru oluşturmak istiyorlar.
Türkiye Suriye sınırındaki 20 Km’lik bu koridorda aslında vasayat hakkına sahibiz. Irak'ta da İngiltere ile birlikte garantörlük hakkımız var. Yine 20 Km’lik bir bölgede imtiyazlı durumdayız.
ABD 20.000 Km den gelip orada askeri güç bulunduruyor, biz daha düne kadar tek devletken, sınırın her iki tarafında yoğun akraba topluluk mensupları varken, birileri çıkıp “bizim orada ne işimiz var” ya da “onların burada ne işi var” diyebiliyor.
İşin neresinden tutsanız elde kalıyor. Rusya ve Yunanistan Ortodoks, Rusya Türkiye’den yana, AB’nin bir parçası olan Yunanistan, Vatikan’da bir zamanlar yasaklanan Cizvit tarikatına mensup, Pedefolik bir satanist olan Biden tarafından yönetilen Evengelik bir ülke ile müttefik. Amerikan ordusu Rusya’ya karşı, bir Yahudi tarafından yönetilen Ortodoks bir ülke için Yunanistan’ı fiilen işgal etmiş durumda.
Rus’ların Türk dünyasındaki askeri ve siyasi varlığı yanında, Suriye’yi de bir kenara bırakırsanız, Libya’da ayrı bir askeri gücünün olduğunu buraya not edelim. Rus’lar Kıbrıs Rum kesimindeki üslerini kaybederken tek ikmal üsleri olan Suriye’ye bağımlı hale gelmişti. Şimdi hem Libya’da askeri üsleri var, hem Akkuyu bağlantılı olarak Türkiye’de. Tam Rusya Oligark’lar ve Rus Yahudileri üzerinden KKTC’ye yerleşmeye çalışırken, ŞABAT’çılar Ukrayna ile anlaşıp, ABD desteğinde duruma vaziyet ettiler. Bu coğrafyadaki karmaşıklık İsrail’e de bulaştı. İsrail 8 partili koalisyonla bile yönetilemiyor artık.
Sahi şimdi Suriye ile nasıl anlaşacaksınız? Yani Türkiye Suriye ile birlik olup, yanlarına Rusya, İran ve Çin’i alıp Amerikalıları, İngilizleri, Fransızları mı çıkartacak? Yahu İngiliz ve Fransız’lar bu ülkelerin garantörü. İsrail ne diyecek bu işe.
Ha! O DSG ve PYD’liler var ya, onların tepe yöneticileri büyük ölçüde Amerikan vatandaşı. 20 yıl önceden bölgeden ABD’ye, Kanada’ya götürülen kişiler ve onların çocukları. Halkın Mücahidleri ve bu süreçte bölgeden giden mültecilerden oluşuyor. Yani onlar birkaç ülkenin kimliğine sahipler, İngilizce konuşuyorlar. Bir kısmı BlackWater ve benzeri örgütlerde görevli, çoğu Yeşil Kartlı paralı asker. Bir kısmı da ABD’nin bölgesel diplomatik ve askeri kamplarında görevli sözleşmeli personel statüsünde. Türkiye’yi böyle bir çatışmanın içine çekmek Türkiye’yi mayınlı bir tarlaya çekmekten başka bir anlam taşımaz.
Türkiye’de belirlediği hedefleri vurmak istiyorsa, 20 Km sınır şeridinde etkin vuruş yapacak Fırtına topları var. Bölgedeki askeri varlığından da aynı şekilde vuruş gücü var. SİHA'lar var. Hava harekatları söz konusu. Kara harekatı sıkıntılı. Hem bir bataklık söz konusu, hem de terörün ülke içine sıçraması riski var.
Sahi Beşşar Esad'la bir araya gelip başka neler yapılacak? İŞİD/DAEŞ’e mi operasyon yapılacak. Suriye’de aktif ve 2020 sonrası daha pasif konumda 20 kadar direniş örgütü var. Onlar ne olacak? Yani Suriye’deki kontrol dışı unsurlar tasfiye edilip, Türkiye yıkmak istediği rejimi tehdit eden unsurları tasfiye ederek tekrar Suriye rejiminin ülkeye hakim olması için görev mi üslenecek?
Peki bu oldu diyelim, sonra Türkiye Suriye’den geri çekilip, içimizdeki göçmenleri tekrar Suriye’ye mi göndereceğiz. ABD, Rusya, İran, İngiltere, Fransa ülkede kalmaya devam edecek mi? Ülkede bundan sorun olmayacağını nasıl garanti edeceğiz. Tekrar olaylar başlarsa, “ne haliniz varsa görün” diye sınırlarımızı kapatıp kendi işimize mi bakacağız?
İlk düğmeyi İsrail iliğine geçirince rota şaştı, o istikamete sapınca diğerleri arkadan geldi ve gelmeye devam ediyor. Suudi Arabistan, BAE derken Sisi sonrası şimdi sıra geldi, Suriye’ye.
Sahi ne oldu da dün HDP ile görüşmenin yolları aranırken, bugün sınır ötesi askeri operasyon noktasına gelindi. Bugün operasyon yapmaya hazırlandığımız kamplar kurulurken, Irak’tan bölgeye geçen unsurlar Türkiye üzerinden geçiş yapmadılar mı?
Sahi, Suriye’den gelen göçmenlere, ''Esad'la konuşmayı ve eve dönüş konusunu'' sordunuz mu? Ya da yarın Mehdi-Mesih olayları patlarsa, Arap Şia'sı ile Fars Şia'sı birbirine girerse ne olacak?. Birileri bu işi pişiriyor. Sahi, NEOM’daki siber ordular, böyle bir fitnenin ardından yerüstüne çıkacak olurlarsa durum nice olur. Yahudilerin Meşiah’ı, Hristiyanların Mesih’i ve AntiChirist’i, Müslümanların Mesih, Mehdi beklentisi ve Deccal fitnesi, Emanet sandığı ile ilgili endişeler hepsi birbirine karışacak gibi gözüküyor. Din, Kehanet, Ezoterizm, Mitoloji, Astroloji birbirine karışmış durumda. Ama bu rivayetlerin coğrafyası Hazar'ın iki yakası üzerinden Basra ile Dicle - Fırat bölgesinde, Şam-Halep üzerinden bir yol Kudüs ve Sina’ya uzanırken, diğer kol, Antep, Maraş, Kilis Hatay'a uzanıyor. Bu coğrafyada Urfa'nın ayrı ve özel bir yeri var, Hatay ve İskenderun'un, Amik Ovası ve Gavur Dağı ve Gavur Gölü'nünde. Ve tabi Mekke-i Mükerreme, ayrı ve özel bir yere sahip. Bir diğer önemli nokta İstanbul, diğer önemli nokta da İzmir ve çevresindeki 7 kilise bölgesi. Bu coğrafi noktalar aynı kaderi paylaşan mekanlar ve olacak olan olaylar aynı zamanı işaret ediyor.
Jeo Politik, Jeo Stratejik, tamam da bu işin bir de Teo-Politik, Teo Stratejik yönü var. Bu bölge büyük ölçüde Arz-ı Mev’ud coğrafyası. Burası Mescid-i Aksa’nın mik’ad alanıdır. Vahiy coğrafyasıdır bu coğrafya. Teo-Coğrafik bir bölgede yaşıyoruz. Bir denizde yaşayıp denizi bilmeyen balıklar gibiyiz. Biz bu toprakların çocuklarıyız ama bu coğrafya hakkında ne yazık ki fazla bir bilgimiz yok. Bilgi sahibi olalım, yaşadığımız zamanın ve mekanın adil şahidleri olalım diye,