Anneler Günü

Sami GünalNedense, oğlum şu dizeleri çok seviyor, zaman zaman beraber okuyoruz:“Günahım yoktur baba / Sebebim sensin / Baban olmasa baba / Sen de gelmezdin''Biliyorum, suçumu(!) üstlenmek beni kurtarmaz ama yine de bir savunu vermenin...

Sami Günal

Nedense, oğlum şu dizeleri çok seviyor, zaman zaman beraber okuyoruz:

“Günahım yoktur baba / Sebebim sensin / Baban olmasa baba / Sen de gelmezdin''

Biliyorum, suçumu(!) üstlenmek beni kurtarmaz ama yine de bir savunu vermenin zamanıdır. Hasretin öbür tarafında zülfü yâre arz-ı hal eyleyelim.

ARZ-I HAL

Her canlının geldiği bir son nokta vardır; kendi içinde değişerek. Sadece içlerinden biri diğerlerine benzeşebilir. Hani ne desek! “A cinsinden bir problemin B türünden ifade edilmesi gibi.''

Bu canlılar içinde sadece insan soyu için bir diğerine benzeşim söz konusudur. Çiçek yine çiçektir, ceylan yine ceylandır… Oysa insan; keklik olur, kelebek olur, mesela timsah olur, kimisi hayat alıcı bir kurt olur, kimisi de bir alete benzer, ömür törpüsü olur. Hemen yanı başımızdakiler gibi…

İnsan soyu iki parçaysa ki yarısı kadın anadır. İşte bu ananın gelemeyeceği son nokta timsahın geldiği noktadır. “Timsahın gözyaşı'' deyimi, timsahın hem yavrusunu yemesi hem de ağlaması üzerine üretilmiştir. Bir canlı için bundan öte kötü yol olmasa gerek. İşte anne bu noktaya hiç gelmez/gelmemeli. Yavrusunun ömrünü yemez; ömrüne ömür katar.

Ana, kekliğe benzer desem o da olmaz. Çünkü keklik ırkına düşmandır.

Hal böyleyken kekliğe bir de “Kınalı Keklik'' demesinler mi? Ne de güzel, ne kadar da doğru demişler!

Peki, bu çelişki nereden doğmuş? Hem sevginin ifadesi “Kınalı Keklik'' payesini alacaksın hem de ırkına düşmanlıkla itham edileceksin!

Oysaki kekliğin ırkına mırkına düşman olduğu yok. Avcılar, diğer saklı keklikleri hedef ortamına çekmek için tutsak bir kekliği kafes içinde ya da ayağı bağlı halde bırakarak öttürürler ki dopdoğal olan ses varlığının çağrısına uyan diğer keklikler tuzak alnına tıpış tıpış gelsinler… Türkülerimize konu olmuş her daim zalım olan avcılar kekliğin o güzelim sesini kötüye kullanmış… O Kınalı Keklik, sadece insanların tuzağına düşmüştür. Keşke kuşun aklı olsaydı da ırkına karşı kullandırtmasaydı kendisini.

Ama bilirim, oğlumun, annesinin kendisine “Kınalı kekliğim'' demesini ne kadar da istediğini, kınalı kekliğin tüylerini okşar gibi saçlarını okşamasını… Ama oğlum hep bir özlem türküsü söyledi:

“Anneciğim bir kerecik saçlarımı sevemedin / Bir gününü göremedim / Ben bu dünyada muradıma eremedim''

Bir çocuğun vazgeçemeyeceği evreler vardır. Hiçbir kimsenin gücü yetmez onu, ana kucağını ve sıcaklığını özleyip de aramaktan vazgeçirtmeye. Zaten kimsenin de hakkı yoktur buna. Benim de!

Oysaki ben oğluma vazgeç diye çok yalvardım(!)

Oğlum bana dedi ki:

— Vazgeçemem! Bak, dinle ve anla beni. Ben, bir emlik kuzuyum, kuzular anasız büyüyemezler ki!

Ve ayazın soğuğunu dahi buza çevirten, kaynağını bilemediğim şu hikâyeyi anlattı:

— Babacığım, bir gece, Ay bana sordu…

— Ne sordu?

— “Neden, seni ağlatan birini istersin?'' dedi.

— E, sen ne dedin?

— Ay’a döndüm ve dedim ki: “Sen gökyüzünden vazgeçer misin?''

Anladım çocuk, dedim. Üstüne söz eklemedim. Anne başka nasıl anlatılırdı ki?

O sürdürdü:

“Anne demek sıcaklıktır, güven duymaktır, kucağında uyuyunca mutlu olmaktır, en soğuk zamanda bile ona sarılınca ısınmaktır, anne demek candır, canandır.''

Bilmem ki bir çocuk anne sevgisi ve değerini ifade etmek için şöyle bir teşbihte (benzetme) bulunabilir mi?

“Ayakkabım dar, dünya bolmuş bana ne; dünya dar, ayakkabım bolmuş yine bana ne!''

Yani?

Annem yanımda olmadıktan sonra… Olmayınca annem yanımda,

“Soğuk bir yel eser, üşür ölüm bile''

Artık bırakalım kalemi, girmesin yabancı sözcükler araya. Annesi sadece oğulcağızımın dilinden düşen özlem sözcüklerini duysun.

Haydi, oğulcağızım, dökülsün yüreğindeki sözler...

— Derde düşsem yandım anne derim, sevdaya düşsem öldüm anne derim, dara düşsem yetiş anne derim, sen olmazsan yanımda, döner kendi kendimi yerim.

Sen olmayınca yanımda türkülerde ararım seni... Sığındım türkülere, türküleri anne bildim; türkülerde teselli ararım… Ne zaman sen geçsen türkülerde, kulağımı yine verir yine seni ararım:

“İki büyük nimetim var / Biri anam, biri yârim''

Fayda yok, ta dünden öldü bir yanım! Ah annem, seni ararım her daim!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?