Aydınlanmanın İzinde…

Çağdaş GökbelÜlkemizde vuku bulan olayları değerlendirdiğimizde ulaştığımız sonuca bakarsak, akli yetimizi zorlayacak denli büyük bir kötülüğe karşı mücadele verdiğimizi fark ederiz. İktidarla olan pragmatik ilişkiler...

Çağdaş Gökbel
Ülkemizde vuku bulan olayları değerlendirdiğimizde ulaştığımız sonuca bakarsak, akli yetimizi zorlayacak denli büyük bir kötülüğe karşı mücadele verdiğimizi fark ederiz. İktidarla olan pragmatik ilişkiler ağı toplum olarak düşündüğümüz bu insan kalabalığının içinde vicdani tepkilerimizi frenleyecek düzeye ulaşmış durumda. Türkiye’de sahnelenen bu dev tiyatro oyunun son perdesine girmiş durumdayız. Sahnedeki rollerimiz değişse de misyonumuz aynı. Gazeteci yalanı yazmakla, kolluk kuvveti mağdurları susturmakla ve başrol oyuncularımız kötülüğün kaynağını korumakla görevliler.

Bu çirkin oyunu bozabilmemizin biricik yolu; insanlığın aydınlanma birikimine ve mirasına yeteri kadar sahip çıkabilmekten geçmektedir. Zaman makinesine atlayıp geçmişe doğru yolculuk etmekten bahsediyorum.

Rotterdamlı Erasmus, dostu Thomas Morus’u selamlar… Diyerek başlar deliliğe övgü kitabına. Aralarındaki dostluk bağı öylesine güçlüdür ki Erasmus bu önemli eserini yakın dostu Thomas More’a atfetmiştir. Giriş metninde Morus kelimesinin Yunanca ''deli’ anlamına geldiğini açık bir biçimde okuyucuya anlatmaktadır Erasmus. Ancak bunun ironik bir nükte olduğunu nazik bir üslupla yine nükteli bir biçimde açıklamıştır.

Deliliğe övgü; esas olarak iktidar ve onun ideolojik kurumları tarafından bireye zorla giydirilen deli gömleğine karşı bir başkaldırı manifestosudur. İki tür delilikten bahseder Erasmus; ''kutlu deliliği’ (bilgeliği) olumlu manada ve heyecanla karşılar. Diğer tür ''delilik’ ise kötülüğü ve karanlığı temsil etmektedir. Bu iki tür deliliğin birbirleri ile olan kavgası, tıpkı doğanın içindeki zıtlıkların çatışmasına benzemektedir. Günümüze uyarlarsak bu çatışmayı vicdanlı ve bilge delilerin, kötü huylu ''bir kereden bir şey olmaz’ diyen delilerin dünyasında yaşamaya ve mücadele etmeye çalışmalarına benzetmek yanlış olmayacaktır.

“Sahnede rolünü oynayan bir oyuncunun maskesini çıkarmaya kalkarsanız ve seyircilere onun gerçek yüzünü gösterirseniz, bütün masalı alt üst etmiş olmaz mısınız… Öte yandan sahnedeki görüntünün de aniden değişmesine neden olursunuz, çünkü demin kadın olan birdenbire erkek olmuştur, az önce genç olan da yaşlı; az önce kral olan, birden bire Dama olmuştur, az önce Tanrı olan da birdenbire bir insancık. O hayali görüntüyü bozmak, bütün masalı yıkmaktır''s:103*

Tam da Erasmus’un işaret ettiği biçimde oynanan oyununun içerisindeki antagonizmayı fark etmek zorundayız. Kısacası biz bilge delilerin görevi kendilerini ''tanrı kral’ olarak topluma gösterenlerin, maskelerini yüzlerinden çekip almak ve insanlara aslında onun hiçbir şey olmadığını kanıtlamaktır. Yaşadığımız toplumsal sorunlara karşı çözümler üretmek istiyorsak yolumuzun Aydınlanma çağından ve onun değerli düşünürlerinden geçtiğini unutmamalıyız. Thomas More Ve Desiderius Erasmus bu zor günlerde hatırlamamız gereken iki sıkı dost.

Popüler Kültüre Karşı…

Algı dünyamızı pek çok iletişim aracı ile sarmalayan popüler kültüre karşı delilik tanrıçasının verdiği güçle savaşırken, herkesin yolu Arctic Monkeys grubuyla kesişmiştir. Hayatımızdaki etkilerinin tartışmalı olduğu yıllarda arkadaşlarının internete yüklediği bir ''demo’ ile İngiltere’nin bir anda en çok konuşulan konusu oldular. Medya neden bu denli konuşulduklarını tartışadursun Arctic Monkeys dünyaya açılmıştı.

Başlarda plak şirketlerine tepki gösterip direnmeye çalışsalar da elbette şöhreti yakalamanın da etkisi ile pek çok başarılı albüme imza attılar. Televizyonlar ve bize dayatılan tüm popüler kokuşmuşluğun içerisinde küçük adacıklar şeklindeki kaçış noktalarından biri olduğu için yazımda bu çılgın adamlara yer veriyorum. Siz yine de çok şen sanatçılarımızın yatmalı, kalkmalı sözleri olan şarkıda ısrarcı olmakta ya da direnmekte kararlıysanız üzgünüm size saygı duymuyorum. Bir an önce kafanızın içindeki gürültünün uygun ellerde boşaltılması gerektiğini düşünüyorum. Erasmus’la çıktığımız bu yolu evlendirme programlarının sürrealist bireyleriyle noktalamak yerine Arctic Monkeys ile sizleri sarsmayı daha değerli buluyorum.

SEP (Sosyalist Emekçiler Partisi)

Türkiye’deki muhalefet sorununa dair pek çok tespit ya da konuşma yapılıyor. Genellikle sorunları ortaya koymayı daha rahat bulduğumuzdan çözüme yönelik adımlardan kaçıyoruz. Sosyalist Emekçiler Partisi muhalefet boşluğunu doldurmak adına önemli bir iddiaya sahip. Gazetemiz adına kongrede bulunup, sizler adına görevimi iyi bir şekilde yapmaya çalışacağım. 16 Nisan Cumartesi Saat: 18:30 Ankara Yeni Sahne Menekşe 1 sokak No:8/A Kızılay/Ankara Kongreye gelen dostlarımızla gazetemizi ve ülkeye dair sorunlarımızı konuşup geleceğe dair umutlarımızı paylaşabiliriz.

Küçük dokunuşlarıyla bana destek olan; Demet Koca, Emin Arın Atabek ve yavru kedilerim Sarmaşık ve Bulut’a teşekkürler.

*Deliliğe Övgü-Kabalcı Yayınevi (Desıderıus Erasmus)

  

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?