Aytunç Erkin yazdı: 3 Aralık’tan Üçüncü Yol’a

SORU ŞU: O zaman “kazanacak aday” tartışması son mu buldu? Ya da 3 Aralık toplantısı masanın diğer ortaklarındanasıl yankılandı?

Sosyoloji profesörü James Petras “Üçüncü Yol”u yani liberalizm ve sosyalizm arasında, devletin de kısmi müdahalelerini anlamaya çalışan bir çizginin sosyalist teorisyenlerinden. “Sosyal Demokrasi” başlıklı yazısı (24 Ocak 2004'te) İngiltere, İsrail, Amerika gibi ülkelerde yaşadığı pratiklerin dökümü. Petras, “Ben genç bir adamken, lisedeki sosyal bilimler öğretmenim, büyük bir bilgeliğe (ya da ben öyle sanıyordum) ve cesarete (1950'lerin başındaydı) sahip yaşlı bir adam ‘Üçüncü Yol'u hararetle savundu” diye başlıyor ve şu tespiti yapıyor: “Yeni zamanlar için yeni fikirler: Bilimsel-teknolojik devrim, modernizasyon, bilgisayarlaşma, yeni hizmet ekonomisi. Emek piyasasındaki değişimlere ayak uydurmak için yeni bir kapsayıcı pratiğe ihtiyaç var.”
Geçen cumartesi günü Lütfi Kırdar'da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve kadrosu, “teknolojik devrim, 4. Sanayi Devrimi, devleti ve piyasayı tabulaştırmayan, daha adil paylaşım” üzerine manifesto açıkladı! “Yerlilik-millilik” üzerinden tartışmayacağım!

Çünkü...

3 Aralık'ta Jeremy Rifkin'den Daron Acemoğlu'na, Refet Gürkaynak'tan Faik
Bilsay Kuruç neden davet edilmedi?
İktidara giden yolda “Dar Koridor”un temsilcisi ve yazarı Daron Acemoğlu da İngiliz toplum bilimci Antony Giddens'in
(1994'te “Yeni İşçi Partisi”nin başına geçen Tony Blair'in ideoloğu) savunduklarını yeniden “sola” sunan bir ekonomist.
Anthony Giddens dedi ki: “… Sosyal demokrasi, günümüzde bunalım içinde. Geleneksel sosyal demokrat politikalar,
üretim ve devlet mekanizmasında, atalet ve bürokrasideki elitin tüm politikaları belirleyerek yönlendirmeye çalışmasıdır.
İşsizliği önlemek adına ‘ne iş olsa yaparım' diyen herkesin amaçsızca işe yerleştirilmesi politikaları, ekonominin yararına
değil, zararınadır. Neoliberalizm de bunalımdadır. Bunun da en güçlü kanıtı, piyasa ekonomisi konusundaki
fundamentalizmin, muhafazakar düşüncelerle çatışmasıdır. Çünkü bir yandan serbest piyasa ekonomisine yönelip, bir
yandan da geleneksel ailevi ve milliyetçi değerlere sarılmak birbiriyle çelişir. Piyasa güçlerinin dinamik gelişimi,
geleneksel otoriter yapıları ve yerel toplumları çökertir ve bunun yarattığı riskleri, toplumun görmezden gelmesini ister.
(25 Eylül 1998/New York)”

Giddens ve diğer Üçüncü Yol savunucuları “devlete de serbest piyasaya da eşit mesafede olduklarını”
ilan ettiler! Ne zaman? 1998'de… 24 yıl sonra “çöken kapitalizmin alternatifi” yine piyasa. Yani…

Acemoğlu'nun 3 Aralık'ta dediği gibi: “Türkiye'nin demokrasiyi ve sağlıklı ekonomiyi aynı anda kurması
lazım. Devlet güçlü olsa bile toplum güçsüz kalıyor ve toplum güçsüz olduğu için de devletin kurumları daha
iyileşmiyor.”
Dediğim gibi: Bu bir tercih ve iktidara bu yolla gidileceği düşünülüyor. Keşke, “21. Yüzyıl İçin Planlama” ekibinin
başındaki ekonomist Prof. Bilsay Kuruç ve arkadaşları da davetli olsaydı 3 Aralık'a…
Bu işin “ekonomi” ayağı… Bir Altılı Masa mesajı var.
“Aday benim” dedi ve altını çizdi
CHP lideri konuşmasında dedi ki:
“… Ne derlerse desinler inandığım vizyon yolculuğundan asla vazgeçmeyeceğim. Çünkü ne istediğimi ve bu yolun
nereye varacağını daha başlarken biliyordum. Bay Kemal çıktığı yoldan asla geri adım atmaz.
“… Bay Kemal, çetelerle ve yolsuzluk yapanlarla mücadele etme sözü verdi. Çünkü ben kirli sermayenin adamı olmam!
Kirli sermayenin çaldığı 418 milyar doları, borçları olarak deftere yazdım. Ben biliyorum onlar neden sürekli benimle
görüşmek istiyorlar… Neden aracılarla haber gönderiyorlar… Neden arkamdan iş çeviriyorlar… Neden anketçileri, sureti
muhalefetten gözüken medya kalemlerini satın alıyorlar…
“… Evet, yapacaklarımızın bir ön izlemesini gördünüz. Ve emin olun siz izlerken ben de izledim ve güzel şeyler
öğrendik.

“… Ülkesine destek olmak isteyen, bu büyük derlenmeye, toparlanmaya omuz vermek isteyen isimler, inanın çığ gibi
büyüyecek
Toplantı öncesinde, Lütfi Kırdar ve Kılıçdaroğlu'nun kurmaylarıyla konuşmasına son şeklini verdiği Hilton'daydım.
Kurmayların ortak düşüncesini aktarayım: “Bay Kemal adaylıktan bir milim geri adım atmayacak.” Konuşmayı ve
mesajları görünce de “aday benim”in altının çizildiğini herkes gördü.

SORU ŞU: O zaman “kazanacak aday” tartışması son mu buldu?  Ya da 3 Aralık toplantısı masanın diğer ortaklarında
nasıl yankılandı?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Gündem Haberleri

Hadise Geri Dönüyor: Sing Again'de Jüri Koltuğunda!
İletişim Başkanlığı Duyurdu: Emine Erdoğan İçin Helikopter Pisti İddiaları!
"Kızılcık Şerbeti" yine zirvede!
İstanbul Küçükçekmece Çukur Faciası: 4 İBB Çalışanı Gözaltında
Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Burhan'ın Oğlunun Ankara'daki Cenazesi Geniş Katılımla Gerçekleşti