MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak'ın tahliye edilmesine ilişkin yaptığı açıklamada, "Milliyetçi Hareket Partisi yargı kararlarına pek tabii saygı duymaktadır. Ancak yargı kararlarının millet vicdanıyla çelişmemesini de mecburi addetmektedir" dedi. Bahçeli, Arınç'ın "KHK bir faciadır" açıklamasına da "FETÖ’yle mücadelenin sulandırılmasının yanısıra, KHK faciadır değerlendirmesiyle birlikte mağdur edebiyatına bel bağlanması 15 Temmuz şehitlerine ve gazilerine büyük bir haksızlık ve hadsizliktir" sözleriyle tepki gösterdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gündeme ilişkin olarak yazılı bir açıklama yaptı.
Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç'ı "KHK bir faciadır" şeklindeki açıklamasından dolayı eleştiren Bahçeli, "FETÖ’yle mücadelenin sulandırılmasının yanısıra, KHK faciadır değerlendirmesiyle birlikte mağdur edebiyatına bel bağlanması 15 Temmuz şehitlerine ve gazilerine büyük bir haksızlık ve hadsizliktir. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğü herkes için bağlayıcı ve amirdir" ifadesini kullandı.
Bahçeli'nin yazılı açıklaması şu şekilde:
'15 Temmuz milli hafızalardan asla çıkmayacak kara bir lekedir'
"Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) uzun yıllar boyunca sinsi ve sistematik şekilde devlet ve toplum hayatının hücrelerine kadar nüfuz etmiş, Türk ve İslam düşmanlığının hem maşası hem de ihanet markası haline gelmiştir" diyen Bahçeli'nin açıklamalarının devamında şunlar öne çıktı:
"İç ve dış bağlantıları çok belirgin ve berrak olan FETÖ 15 Temmuz 2016 gecesi devşirilmiş dar bir kadroyla darbeye heveslenerek Türkiye’yi işgal etmeye kalkışmıştır.
Elbette bu hain kalkışmanın bedeli teröristler ve destekçileri için çok ağır olmuştur.
Türk milleti 251 şehidimizin, 2 bin 194 gazimizin devleşen ve destansı mücadelesiyle emperyalizmin kiralık katili FETÖ’yü bozguna uğratarak darmadağın etmiştir.
15 Temmuz milli hafızalardan asla çıkmayacak kara bir lekedir.
FETÖ’nün, cani ve canavar bir çete olmakla birlikte, tehlikeli ve tehdit içeren karanlık bir proje örgüt olduğu esasen bütün yönleriyle bilinmektedir.
Türkiye yaklaşık 3,5 yıldır FETÖ’yle, kalıntılarıyla ve kripto damarıyla hukuki, siyasi, güvenlik ve diplomatik vasıtalarla kıyasıya ve kıran kırana mücadele halindedir.
Bu mücadele aynı zamanda bir beka ve onur meselesidir.
Emperyalizmin kurşun askeri ve kanlı aparatı olan bu melun ve meşum örgütün yuvalandığı alanlardan kazınıp atılması hiç kuşkusuz yoğun ve sabır isteyen bir çabayla mümkün olacaktır.
TSK, emniyet, bürokrasi, iş dünyası, eğitim, sivil toplum, yargı ve medyadaki FETÖ’cülerin tamamıyla sökülüp atılması hususunda tereddütsüz ve kararlılık ihtiva eden bir mücadelenin varlığı tarihi önem ve sorumluluktur.
'Türkiye FETÖ musibetinin üstesinden mutlaka gelmek zorundadır'
Bu kapsamda saygı duyulacak ve takdir edilecek sonuçlara ulaşılmıştır.
Diğer taraftan FETÖ’nün siyasi uzantıları konusunda henüz mesafe alınmaması da ister istemez kafalarda soru işaretlerine neden olmaktadır.
FETÖ’yle irtibat ve iltisakı bilinmesine rağmen, arkası olan, destekçileri bulunan, bürokratik ve siyasi imtiyazlarla zırha büründürülen kişilerle ilgili hukuki süreçlerin tavsaması, hatta savsaklanması ciddi bir sorun olarak karşımızdadır.
Türkiye FETÖ musibetinin üstesinden mutlaka gelmek zorundadır.
Bu hususta atılan veya atılacak her adıma destek vereceğimiz barizdir.
Ne var ki, bazı FETÖ davalarıyla ilgili kamuoyuna açıklanan kararlar milli vicdanı oldukça rahatsız etmektedir.
İstanbul 26.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün medya yapılanmasına ilişkin dava süreci dün itibariyle tartışmaların odağı haline gelmiştir.
FETÖ’yle bağ ve bağlantıları belli ve bilinmekte olan, 15 Temmuz öncesi söz, yazı ve fiilleriyle FETÖ’nün değirmenine su taşıyan malum şahısların bazıları beraat etmiş, bazıları da adli kontrol şartıyla tahliye edilmişlerdir.
Milliyetçi Hareket Partisi yargı kararlarına pek tabii saygı duymaktadır.
Ancak yargı kararlarının millet vicdanıyla çelişmemesini de mecburi addetmektedir.
FETÖ’yle mücadelenin sulandırılmasının yanısıra, KHK faciadır değerlendirmesiyle birlikte mağdur edebiyatına bel bağlanması 15 Temmuz şehitlerine ve gazilerine büyük bir haksızlık ve hadsizliktir.
Türkiye bir hukuk devletidir.
Hukukun üstünlüğü herkes için bağlayıcı ve amirdir.
'Bu gidişle 15 Temmuz’un üzeri adeta küllenecek, sıradan bir gün olarak kalmasına hizmet edilecektir'
15 Temmuz’un vahim ve kanlı gecesini bir kenara itip merhamet dilenciliğiyle, vicdan istismarıyla mesafe almaya teşebbüs etmek, dahası FETÖ’cüleri aklamaya yeltenmek şehide şühedaya ihanettir.
FETÖ’nün medya yapılanmasında adı geçen şahısların Türkiye’nin aleyhine nasıl faaliyet gösterdiği akıl sağlığı yerinde olan herkesin bildiği bir gerçektir.
Bu gidişle 15 Temmuz’un üzeri adeta küllenecek, sıradan bir gün olarak kalmasına hizmet edilecektir.
Buna da hiç kimsenin hakkı olmadığı meydandadır.
Hükümetin muazzam ve inanmış bir şekilde yürüttüğü terörle mücadeleyi engelleme gayretleri; FETÖ’yü, PKK’yı, YPG’yi temize çıkarma gayeleri hiç kimsenin cüret etmemesi gereken tarihi bir yanlıştır.
Üstelik dost görünümlü muhasım ülkelerin Türkiye’yi kuşatma ve kundaklama girişimleri bütün alçaklığıyla devam etmektedir.
ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2018 yılına dair hazırladığı ‘Terörizm Raporu’nda, YPG ve PYD’yle birlikte FETÖ’den hiç bahsedilmemesi; hatta teröristbaşı Gülen’in ‘Sürgünde bir din adamı’ olarak takdimi skandal olmasının ötesinde, melanet bir projenin varlığına işarettir.
FETÖ’yle PKK/YPG/DEAŞ arasında hiçbir fark yoktur.
Bebek katili Öcalan neyse çok manidar bir zamanlamayla tasfiye edilen Bağdadi ve Pensilvanya’da koruma altındaki hain Gülen aynısıdır.
FETÖ’yle mücadele, ağırdan alınmasına ve aksamasına müsaade edilmeden hukuk sınırları içinde son FETÖ’cü hesap verinceye kadar devam ettirilmelidir.
Kimin suçlu kimin suçsuz olduğu objektif delillerle ortaya koyulmalı, mağduriyet üzerinden 15 Temmuz’un sorgulanmasına kapı aralanmamalıdır.
FETÖ’nün medya yapılanmasıyla ilgili davada görüldüğü üzere, FETÖ’cüleri masum gösterme kepazeliği yaygınlaşarak sürerse 15 Temmuz sadece bir ayın günü, 15 Temmuz şehitleri de seneden seneye hatırlanan ve hakları gasp edilmiş gerçek mağdurlar olarak anılacaktır.
Nitekim muhtemel risk ve tehlikeler bu kadar yakındır.
'Milliyetçi Hareket Partisi gelişmeleri dikkatle ve ibretle takip etmektedir'
Mağdur Türkiye’dir, Türk milletidir, Türk vatanıdır.
Mahkum edilmek istenen istiklal ve istikbalimizdir.
Milliyetçi Hareket Partisi gelişmeleri dikkatle ve ibretle takip etmektedir.
Partimiz her fırsatta milletimize tercüman olacak; hakkın, hakikatin ve haysiyetli milli duruşun yanında sapasağlam yerini her zamanki gibi alacaktır.
Zalimler milli birlik ve beraberliğimizin muhkem ve muhteşem iradesini asla geçemeyeceklerdir.
Unutulmamalıdır ki, insanlık ve inanç düşmanlarına acımak günaha ortak olmak, zulme rıza göstermektir.
'Başka Türkiye yoktur'
Bu konuda hukuk ve yargı kurumlarının daha titiz davranmaları ve uyanık hareket etmeleri zorunluluk ve adalete saygının gereğidir.
Başka Türkiye yoktur.
Küresel senaryolara boyun eğecek, FETÖ’nün, PKK/YPG/DEAŞ’ın ve bunların arkasındaki stratejik husumetin oyunlarına aldanıp taviz verecek bir millet de yoktur.
Bilinmelidir ki, FETÖ’cüler ihanetlerinin ve döktükleri kanların hesabını birer birer vermeden hiçbir vatan ve millet sevdalısı huzur bulamayacaktır.
KHK tartışması sürüyor... Fatih Portakal’dan Bülent Arınç’a sert tepki: Hepiniz oradaydınız!