Dil sürçmesi mi zihin kayması mı? Erdoğan, Van’a gitti. “Üniversiteyi kim getirdi?” diye sordu. Yanıtını “Biz” diye verdi.
Herkes Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin 1982’de kurulduğunu hatırlattı. Ama fazlası var.
Bugünlerde çıkan “Türkan ve Ayşe” kitabı o günleri anlatıyor. Prof. Dr. Ayşe Yüksel’in kitabı, hemşirelik okulunda öğrenciyken Türkan Saylan’la tanışmasını, cüzzama karşı birlikte verdikleri mücadelenin yanında ÇYDD’nin kuruluşunu anlatıyor.
2000 yılında, Sağlık Bakanlığı’nın düzenlediği toplantıda, Van’daki üniversitede, halk sağlığı bölümüne gidecek akademisyen çıkmayınca, Ayşe Yüksel gönüllü olmuş:
“Toplantı sonrasında odama çıkarken gözlerim Mustafa Kemal Atatürk’ün koridordaki portresine takıldı, nedense ondan utandım, başımı öne eğdim. (…) Kendi kendime ‘Büyük Atatürk, sen bize bu ülkeyi armağan ettin ama bizler şimdi sahip çıkmıyoruz, ülkemizin her yöresinde çalışmak yerine hep büyük şehirde çalışmayı tercih ediyoruz’ diye konuşmaya başladım. Birdenbire ‘Neden başkalarına kızıyorsun? Kimse gitmiyorsa sen gidebilirsin!’ dedim.”
Yüksel’in Atatürk’ten utanması sürpriz değil. Zira Atatürk’ün Van’da üniversite kurma projesi vardı. Üniversitenin resmi sitesinde, Atatürk’ün Meclis’e kadar taşıdığı ideali anlatılıyor.
HER SABAH OKULA BASKIN
Rektör yardımcısı olan Ayşe Yüksel, yoksulların sağlığından öğrencilerin bursuna, kıyafetine kadar hemen her şeyin peşinden koşuyordu. ÇYDD de Van’da güçlenmişti. Bunda üniversitenin rektörü Yücel Aşkın’ın payı büyüktü. Gelgelelim bu, başta FETÖ olmak üzere dinci yapıları rahatsız ediyordu:
“ÇYDD Van Şubesi olarak üniversite öğrencilerine burs veriyorduk. O gençler bana ‘Hocam dün gece odamıza bir grup öğrenci geldi, bize Türkan Hoca’yı ve sizi kötüledi, sizin misyoner olduğunuzu, öğrencilere İncil dağıttığınızı söyledi,’ diyorlardı.”
Benzer haberleri FETÖ’nün Zaman’ı da STV’si de yapmıştı. Sürpriz değil, Ergenekon-Balyoz’dan da önce, Van’daki üniversitede kumpas davaları başlatıldı. Savcısı da tanıdıktı: Ferhat Sarıkaya. Yıllar sonra, kurduğu kumpasları, “pişman olduğunu” söyleyerek anlatan Sarıkaya, üniversite yönetimini bitirmeye karar vermişti. 2005 yılının haziran ayında, eski Başbakan Bülent Ecevit’in konuk olduğu gün, polis ilk kez okula girdi, arama yaptı. Ayşe Yüksel, sonrasını “Her sabah rektörlüğe gidince polis ne zaman gelecek diye beklemeye başladık” diye anlatıyor.
Öyle ki yolsuzluk suçlamasıyla başlayan soruşturmalar, önce örgüte, hatta bir aramada tarihi eser kaçakçılığına varmıştı:
“Yücel Aşkın, Kültür Bakanlığı onayı ile evde bir eski eserler koleksiyonu yapıyordu. Van Müze Müdürlüğü üç ayda bir gelip eserleri inceliyor, deftere kaydediyordu. Buna rağmen, polis şefi birden sanki tarihi eser kaçakçısı yakalamış gibi havaya girdi, tavırları değişti, hiç özen gösterilmeden bu eserler yerlerinden alındı ve emniyet kayıtlarına geçirilip kutulara konulmaya başlandı.”
HAPİSTE ONUR İNTİHARI
Rektör Yücel Aşkın’ın da aralarında olduğu idareciler bu süreçte gözaltına alındı, tutuklandı. Genel sekreter yardımcısı Enver Arpalı, 13 Kasım 2005’te, yaşadıklarını onuruna yediremediği için hapiste intihar etti. Arpalı’nın ömrü yetmedi ama sonunda herkes beraat etti.
Savcı Ferhat Sarıkaya, 20 Nisan 2006’da, HSYK kararıyla meslekten ihraç edilmişti. Karar bire karşı altı oyla çıktı. Sarıkaya’ya sahip çıkan isim, daha sonra Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne getirilen ve YÖK üyesi yapılan Fahri Kasırga’dan başkası değildi.
Sarıkaya’ya destek bitmedi. Sarıkaya, 2010 referandumunun ardından görevine iade edildi. 15 Temmuz’dan sonra ise FETÖ itirafçısı oldu. Üyelikten ceza aldı.
Ya eserler?
Cezaevinde kalp krizi geçirerek sağlığını yitiren rektör Yücel Aşkın’ın evinde el konulan eserlerden, 10 adet ferman ve tablo ile bronz Urartu iğnesinin bu süreçte kaybolduğu ortaya çıktı.
Erdoğan’ın Van’a üniversite getirmesini geçtim, az kalsın götürüyordu. Atatürk’ün hayali olan ve 1982’de kurulan okula, en büyük darbeyi Erdoğan ve o dönem desteklediği FETÖ vurdu. Üniversite, bu darbelere rağmen ayakta kaldı. Haliyle, Erdoğan’ın Vanlılardan, önce özür dilemesi gerekiyordu.
Boyu uzun da olsa olur kısa da... Çok kandırılan çok kandıran bir politikacının önce hafızası iyi olmalı.