Sözcü Gazetesi Yazarı Bekir Coşkun, katledilişinin 24. yılında Gazeteci Uğur Mumcu'nun öldürülmesini köşesine taşıdı. Uğur Mumcu'nun Türkiye'nin geleceğine ilişkin yaptığı uyarıları hatırlattıktan sonra “Uğur Mumcu'yu kim öldürdü diye hâlâ merak eden varsa... Hiçbir cinayetin bu kadar çok kanıtı olamaz... Dön Türkiye'ye bak...Soracak mısınız hâlâ: Uğur Mumcu'yu kim öldürdü?..'' dedi.
'ÇOCUKLAR ANLADILAR'
Bekir Coşkun'un “Kalemim düştü kana'' başlıklı yazısı şu şekilde:
Hâlâ soruyor:
'Uğur Mumcu'yu kim öldürdü?...'
Anlamayan var mı?..
Çocuklar anladılar...
Sosyal medyada, minik serçeler gii bağırıp o şarkıyı söylüyorlar:
'Kalemim düştü kana...'
Yaşları 17,18,19,20...
Uğur Mumcu öldürüldüğünde doğmamışlardı daha, olanlara baktıkça anlıyorlar.
Uzak ıssız köylerde yaşayanlar anladı...
Uğur Mumcu ölüm günlerinde, giderek en küçük beldelerde, mahalle kahvelerinde, köy odalarında anılıyor...
Her sene biraz daha anladıkları için...
Biraz olsun vicdanı olan yandaşlar dahi anladı...
Git 'Uğur Mumcu'yu kim öldürdü?' diye sor...
Susuyorsa...
Biliyor...
Uğur Mumcu; dinci yapılanmanın giderek ülkeyi ele geçirdiğini anlatıyordu... Rabıta ile başlayıp, tarikat-emperyalizm-terör ortaklığının ahtapot gibi Türkiye'yi sardığını söylüyordu... Cemaatin milli eğitime sızdığını, amaçlarının devleti ele geçirerek laik cumhuriyeti yıkmak olduğunu bangır bangır bağırıyordu... İlk fırsatta Türk Silahlı Kuvvetleri'ni, yargıyı, üniversiteleri... Sonra da tüm Atatürk devrimlerini yıkıp cumhuriyetimizi din devletine dönüştüreceklerini haber veriyordu...
Öldürüldü...
Tetikçi önemli değil, zaten geçen gün saldılar...
'Uğur Mumcu'yu kim öldürdü?' diye hâlâ merak eden varsa...
Hiçbir cinayetin bu kadar çok kanıtı olamaz...
Dön Türkiye'ye bak...
Cumhuryetin kurumları yıkıldı... Fotoğraflar duvarlardan indirildi... Anılar yerle bir edildi... Büstleri kaldırıldı... Renk değişti... Şarkılar-marşlar susturuldu...
Çocuklara İsmet Paşa'yı tanıtmaktan vazgeçtiler, Kurtuluş Savaşı'nı gereksiz gördüler...
Laiklik silindi...
Uğur Mumcu gibi düşünen kim varsa; hücrelerde, sorgularda, hapishanelerde, başına bir şekilde çorap örülerek yok edildi...
Ve nihayet Mustafa Kemal'in 'En büyük eserimiz' dediği TBMM, kendi varlığına son verdi...
Soracak mısınız hâlâ:
'Uğur Mumcu'yu kim öldürdü?..'