Yaşanabilir bölge
Bilim insanları pek çok yıldızın çevresinde bir Goldilocks bölgesinin (yaşanabilir bölgenin) olduğu ortaya koymuştur. Bu bölge, yıldızdan ne çok uzak ne de ona çok yakın bir bölge olup suyun sıvı hâlde kalabildiği ve yaşamın ortaya çıkmasına olanak tanıyan bir bölgedir.
Yıldızına fazla yakın gezegenler yaşam için fazla sıcak, fazla uzak gezegenler ise fazla soğuktur. Bizim Güneş Sistemimizde yaşanabilir bölgede üç gezegen bulunmakta: Venüs, Dünya ve Mars.
Yaşanabilir bölgede yaşam her zaman bulunmayabilirÖte yandan yaşanabilir bölgedeki her gezegenin yaşama elverişli olduğunu, ya da en azından bildiğimiz türden yaşama elverişli olduğunu söylemek de mümkün değil. Bunu kendi Güneş Sistemimizden biliyoruz.
Bizim Güneş Sistemimizdeki yaşanabilir bölgede bulunan üç gezegenden sadece Dünya'da yaşam bulunmakta. Mars ve Venüs'te yaşam bulunmamakta. Elbette bu gezegenlerde yaşam bulunuyor olabileceğine dair ipuçları yakalasak da yaşamın oralarda bulunduğuna dair kesin bir kanıtımız yok. Venüs ve Mars'ta geçmişte yaşam bulunmuş olsa bile günümüze kadar ortadan kalkmış olabilir.
Çünkü bu iki gezegenin kendine has bazı koşulları yaşamın sürekliliğine olanak tanımamış olabilir. Manyetik alan, atmosfer bileşimi, jeolojik özellikler, su varlığı gibi pek çok kendine has faktör de işin içine giriyor.
Benzer bir durum başka yıldız sistemlerinde de olabilir.
Oksijen bazlı fotosentezÖte yandan gezegenlerin kendine has koşullarının yanı sıra yıldızdan gelen ışığın, ısının ve radyasyonun bazı özellikleri de yaşamın gelişimini etkiliyor olabilir. Yeni bir araştırma, bir gezegenin yıldızına uzaklığı ve diğer bütün koşulları uygun olsa bile dalga boyundaki radyasyon nedeniyle yaşama ev sahipliği yapamayabileceğini ortaya koydu.
23 Haziran Çarşamba günü Monthly Notices of the Royal Astronomical Society dergisinde yayınlanan çalışmada Dünya benzeri on adet gezegende oksijen bazlı fotosentezin temel koşulları değerlendirildi.
Araştırmacılar, gezegenler yıldızlarından aldıkları fototiretik organizmaların kullanabileceği radyasyonun dalga boyundaki 400 ila 700 nanometre arasında ne kadar fotonitetik olarak aktif radyasyon (PAR) aldığını hesapladılar.
Gezegenlerin, yeterli PAR sağlayamayacak kadar serin yıldızların etrafında sık sık yörüngede döndüklerini buldular. Örneğin, güneşin sıcaklığının yaklaşık yarısı kadar bir yıldız, bazı fotosentezlere güç sağlamak için yeterli PAR sağlar, ancak Dünya'nın sahip olduğu kadar zengin bir biyosfer oluşturmak için yeterli değildir.
Aslında, çalışılan örnekteki gezegenlerden sadece biri, Kepler-442b, Lyra takımyıldızı konusunda yaklaşık 1.200 ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızın yörüngesinde dönen bir süper Dünya, büyük bir biyosferi sürdürmek için yeterli PAR almaya yaklaştı.
Çalışma sadece çok küçük bir gezegen örneği üzerinde yapılmış olsa da gökbilimciler Samanyolu'ndaki yıldızların doğası hakkında fotosentez odaklı yaşam için doğru koşulların nadir olabileceğini varsayacak kadar çok şey biliyorlar. Galaksideki yıldızların çoğu kırmızı cücelerdir, güneş sıcaklığının yaklaşık üçte biri kadar loş yıldızlardır, çevrelerindeki gezegenler fotokitetik aktivite oluşturamayacak kadar serindir.
Çalışmanın başyazarı Profesör Giovanni Covone, açıklamada, "Kırmızı cüceler galaksimizdeki açık ara en yaygın yıldız türü olduğundan, bu sonuç, diğer gezegenlerdeki Dünya benzeri koşulların umduğumuzdan çok daha az yaygın olabileceğini gösteriyor" dedi.
Örneğin, güneşin yakın bölgesindeki 30 yıldızdan 20'sinin kırmızı cüce olduğuna inanılıyor.
Ancak güneşten daha sıcak yıldızlar da ideal değildir. Bilim insanları, parlak yıldızların genellikle hızlı bir şekilde yandığını ve su ve karbon içeren bir gezegende yeterli fototiretik aktiviteyi tetikleyecek kadar PAR üretiyor olsalar bile, muhtemelen bu gezegenlerde herhangi bir karmaşık yaşam formu evrimleşemeden öleceklerini de eklediler.
Covone, "Bu çalışma karmaşık yaşam için parametre alanına güçlü kısıtlamalar getiriyor, bu yüzden ne yazık ki zengin bir Dünya benzeri biyosfere ev sahipliği yapan 'tatlı nokta' o kadar geniş değil gibi görünüyor" diye ekledi.