Bir katilin ideolojisi

Çağdaş GökbelZifiri karanlığın ortasından geçip nihayet yanına ulaşıyorum. Savaştan uzakta renkli bir fanusta yaşıyoruz ikimiz de. Savaş öylesine yakın ve öylesine uzak ki, şimdi onun kollarında kendimi güvende hissediyorum....

Çağdaş Gökbel

Zifiri karanlığın ortasından geçip nihayet yanına ulaşıyorum. Savaştan uzakta renkli bir fanusta yaşıyoruz ikimiz de. Savaş öylesine yakın ve öylesine uzak ki, şimdi onun kollarında kendimi güvende hissediyorum. Küçük bir çocuk gibi düşlere dalmadan önceki son güvenliği de sağlayıp bir çift gözün korunaklı bakışları altında hiçliğin derinliklerine bırakıyorum kendimi. 

Uyurken düşünüyorum onu, rüyada düşünüyorum. Neden bu kadar erken büyüdük diye hayıflanıyorum ve birden düşüyorum hiçliğin ve ideolojinin ve bomba seslerinin ortasına.

Elimde tuttuğum kola şişesine bakıp, onun sadece basit bir kola şişesi olmadığını bilerek soğuk mucizeyi yudumluyorum. Ne kadar da susamışım, yine de koladan vazgeçemiyorum.

Sanki birileri ölüyor, duyuyorum çığlığını masum bedenlerin ama gürültü öylesine büyük ki ne sesleri duymam ne de onları görmem şuan için istenmiyor. Sıradanlaşıyor ve giderek silikleşiyor dünyam. Değersiz küçük nesneler haline geliyor her şey. Kocaman bir dev oluyorum, dilediğimi eziyor, dilediğimi affediyor, dilediğime de işkence ediyorum.

Garip bir zevk alıyorum; acı çektirdikçe ve yok ettikçe var oluyor ruhum. Bir katilin ideolojisini kaleme alıyorum.

Hepimizi yok eden katilin ideolojisini. Hiçlik treninde son durağa doğru ilerlerken; raflarda beni bekleyen ürünlere bakıp, içlerinden işime en az yararı olacak olanı seçip, birinci sınıf için ayrılan bölümdeki koltuğuma kuruluyorum. 

İçimde sinsice ilerleyen huzursuzluğun sesini bastırmaya uğraşıyorum. Trendeki yolcuların ve yanımda oturan güzel kadının ölü olduğunu fark ettiğimden beri çığlık atmamak için dudaklarımı ısırıyorum. İşte o an anlıyorum hiçlik treninin son durağına vardığımızda layığıyla defnedemediğimiz tüm bu insanlar, yaşayanlardan öcünü almak için harekete geçecekler.

Hiçlik treni durduğu her istasyonda yeni yolcular alırken, kulağımda hissediyorum şiirin sıcak nefesini, yırtılıyor ideolojinin kalın perdesi. Işıklı tapınaklarda yarattığımız etten tanrılara tapınırken, kimse tanımıyor gelen bu mütevazi şiiri…

Popüler kültür dünyasında kanın kokusunu duymuyor Havva ve kibir tarlalarında koşarken Adem duymuyor savaşın sessiz çığlığını.

Yenilmişler için sekizinci parça

uzun bir masal haliyle öldüm
Sonra bütün masallarda öldüm


On milyonlar olmadan çok önce bilmiştim
Yel üfürür sel götürürdü boyumu toplayan anları

Büyük zamanlardan kopan sayfalara yenilmiştim önce
On binlerle yürümüştüm hep bir doğuya sürüp katarları

Kırık bir sevinçle incelerek, inleyerek 
Kollarımda büyüyenleri vermiştim…cansız kolları


Işığın sessiz kızlarıydı süt sağan akşama 
Kan ılığında dağılan martılar toplardı ölü kızları
Şiddet çoğalırdı gülün döküldüğü toprağa
Akan kan birleştirirmiş topallayan bütün aşkları

Ben seçilmiştim; acıya büyüyen dağların çocuğu
Anam, yârim sanırken böyle siyaset ettim kırları

''ev rengê biratî me nevê ger timî wa bin’ 
Ey yaren! Ey komşu! Ey kovuğu delik gizlerin asrı

Kararsız duruşlara boğulurken kardeşin
Eş tamlamalarla bozulur güzel bakışların kasrı

Bir dilim var bugün, bir yurdum, bir tutkum
Göklerin anası dur!durana kadar korurum onları

Çünkü gidecek doğu kalmadı…doğu kalmadı

Uzun bir masal haliyle öldüydüm
Değiştiririm bir gün bütün masalları

Orhan Alkaya-Yenilgiler Tarihi*Cilt 1 (Everest yayınları)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?