Bir Romanın Hikâyesi 4 : Tırpan yazılıyor

Tahir ŞilkanTÖS Yönetim Kurulu Üyesi Safa Hoca, en sonunda, biletle adresi eline verir ve Fakir Baykurt, Tırpan romanını yazmak için TÖS Yönetim Kurulu’ndan bir kaç kişi dışında kimsenin bilmediği bir kaplıca köyüne doğru...

Tahir Şilkan
TÖS Yönetim Kurulu Üyesi Safa Hoca, en sonunda, biletle adresi eline verir ve Fakir Baykurt, Tırpan romanını yazmak için TÖS Yönetim Kurulu’ndan bir kaç kişi dışında kimsenin bilmediği bir kaplıca köyüne doğru yola çıkar. Bindiği otobüs dağları aşar. Bellerde mola verir. Fakir Baykurt, otobüs değiştirir. Çam dışında hiçbir ağaçta yaprağın olmadığı, kar altında bir köye ulaşır.

Ulaştığı kaplıca köyünde Topal Nazire Hanım, bir odasını Fakir Baykurt’a kiralar. Nazire Hanım, eskiden çiftçiymiş, pansiyoncu olmuş. Ücreti kesişirler.

Nazire Hanım, “Süttür, yoğurttur, yarma çorbasıdır; onları da yaparız. Amaan bir adamın yükünden ne olacak? Yazı mı yazacaksın? Doçentlik tezi? Beş yıl sonra profesör mü oluyorsun? İsmail Bey oğlum, ben böyle şeyleri anlamam. Bebelere söylerim gürültü etmezler. Arkadaşın haftada bir yoklamaya geldiğinde bir şeyler getirirse onları da yersin. Getirmezse; mısır ekmeğiyle lahana sarmasını sevdiğine göre seni aç komayız. Tanrı zihin açıklığı versin. Tezini yazıp bitirince aylığın biraz artar demek? Edilir İnşallah! Üç yüz sayfa yazacaksan biz seni lafa tutmayalım. Haydi, kolay gele...''

BAŞKANINI KARŞISINDA GÖREN ÖĞRETMEN

Fakir Baykurt romanı yazmaya başlar. İlk gün on dört sayfa yazdığını, on olunca çıkıp biraz dolaştığını not eder. Rastladığı köylülerden bilgi alır. Köyde üç öğretmen varmış. Biri erkek, ikisi kadın. Erkek olanın adı Refik, yakın köylerdenmiş. Çook iyiymiş. TÖS’lüdür sanırım diye düşünür ve öğretmenle karşılaşmaması gerektiğine karar verir. Verir ama birden karşıdan iki köylü ile yürüyüp geldiğini görünce hızla yolunu değiştirir. Ancak, Refik öğretmen Başkanını görmüştür. Yanındakileri bırakıp, “Hocaaam!'' diyerek koşar. “Hocam hoş geldiniz! Niye haberimiz olmadı?'' Fakir Baykurt, kendisine denmemiş gibi davranır. “Anlamadım! Karıştırdınız galiba?''

Öğretmenle Fakir Baykurt arasındaki diyalog şöyle gelişir:

“Yok Hocam, siz! Başkanımız! Niçin saklıyorsunuz?''

“Yanlışınız var! Ben bir şeyin başkanı değilim, sizi tanımıyorum!

“Hallah, Allah! O kadar benziyorsunuz ki! Bende kitaplarınız var...''

“Sorabilir miyim kime benzettiniz beni? Bari iyi birine benzetin!''

“Özür dilerim, bizim Fakir Baykurt’a benziyorsunuz!''

“Bu ikincisi, Birincisi Muğla’da başıma geldi. Demek gerçekten benziyorum. Adını duydum elbet, ama tanımıyorum. Siz TÖS’lü müsünüz? Bizim fakültede üyesi var sendikanızın...''

“İnanmak zor! Ben gene büyük bir soru koyacağım bu raslaşmaya. Daha olmadı, genel merkeze telefon ederim...''

“İşiniz yoksa sorun. Ben de Ankara’ya gidince uğrar tanışırım. Siz iyisi mi mektup yazın Veteriner Fakültesi’nden İsmail Ertan tezini yazmaya geldi, deyin...''

Köylüler yanlarına gelince, yaşlı olanı “İnsanlar çift yaratılır. Bey acaba nereli?''

“Aslım Anamur’lu, ama şimdi Ankara’dayım Veteriner Fakültesinden. Buraya tezimi yazmaya geldim. Sessiz diye geldim ama bakalım iki gün sonra gidecek miyim?''

ROMANLARIN ARKA KAPAĞINDAKİ FOTOĞRAFLAR

Refik öğretmen ertesi gün eline Yılanların Öcü, Onuncu Köy, Efkâr Tepesi, Irazca’nın Dirliği, Kaplumbağalar, Amerikan Sargısı, Efendilik Savaşı kitaplarını alarak Nazire Hanım’ın evine gelir. Oturur, önce Nazire Hanım’la konuşur. Sonra kapıyı çalar. “Hayrola!'' diyerek kapıyı açan Fakir Baykurt’a son çıkan Amerikan Sargısı kitabının arka kapağındaki fotoğrafı gösterir. Fakir Baykurt en duyarsız yüzünü takınarak, “Ah, gene şu konu! Ben de dalmış yazıyorum. Öyle tak tak kapı vurulur mu? Rahat bırakın reca ederim!'' der.

Öğretmen inatçıdır, Nazire Hanım’a Fakir Baykurt’un kitaptaki fotoğrafını gösterir. Nazire Hanım da “insanlar çift yaratılmıştır.'' der. Refik Öğretmen gider. Fakir Baykurt, akşam yemekte Nazire Hanım’a öğretmeni şikâyet eder.

Nazire Hanım, “Refik öğretmen çok iyidir. Ama biraz fazla meraklı. Kitaplardan ikisini koyup gitti; ille oku, diyor. Bunlar köy hallarını anlatan romanmış. Ben bir roman okudum kızlığımda; çok acıklıydı. Hep ağladım. Gözlerim kör olayazdı. Çok roman okuyan sevda olur dediler. Vereme yakalanır. Bir daha okumadım. Bana oku, bir daha görüşelim. Ne görüşeceksin Refik Efendi. Sen günde on sayfa yazını yaz, İsmail Efendi. Geldiği zaman, evladım işim çoktu okuyamadım, derim. Al kitaplarını geri, derim. Severim kendisini, bizim köyden evlidir. Ama borcum mu var kendisine. Rahat bıraksın gezginimi...''

Fakir Baykurt, sıkı bir çalışmayla romanı yazıp tamamlar; Nazire Hanım’dan Refik Adanır’ın adresini alır. Sözde tezini bitirmiştir, Nazire Hanım’ın elini öper, “Beni iyi korudun. Bu yazdığım kabul olursa, profesörlük tezimi yazamaya da buraya gelirim'' diyerek ayrılır. Fakir Baykurt, Tırpan’ı çantaya koyarak Ankara’ya dönerken kucağındaki çantayı okşadığını, Ankara’ya dönünce çocukları alıp iyi bir doyumevine götürdüğünü, ''Tırpış’ı kutladıklarını söyler.

Ücra bir Karadeniz köyünde, bir aylık bir TÖS izniyle roman yazılmıştır, yalnızca düzeltilmesi ve temize çekilmesi kalmıştır.

Ankara’ya döndükten sonra, Danıştay’ın yürütmeyi durdurma kararı üzerine, yanına "Tırpan" dosyasını alıp, Fevzipaşa’ya gidecektir.

Yanında yazı makinasını götüren Fakir Baykurt, derslerden artan zamanda günde on, on beş sayfa düzelterek, Mayıs ayının sonunda Tırpan’ı elden geçirip, temize çekmeye başlar. Sıkı bir çalışmayla romanı her yönüyle bitirir. Cumhuriyet Gazetesi’nden Nadir Nadi’nin “Yeni roman yok mu?'' diye sormaları üzerine, romanın bir nüshasını Cumhuriyet’e gönderir. Agop Arad’ın hazırladığı güzel bir kapakla Tırpan, Cumhuriyet’te günbölük (tefrika) yayınlanmaya başlar. Günbölük yayın bittikten sonra, kitabı hangi yayınevinde bastırmaya karar verme zamanı gelmiştir. (DEVAMI VAR)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?