Britanya’da belirsizlik üreten seçim

Aydın CıngıGeçen yıl AB’den çıkmak için referandumda “evet'' diyen Britanyalılar, 8 Haziran günü genel seçime gittiler. Bu erken seçim, Başbakan Theresa May tarafından ısrarla talep edildi. May’in seçmene sunduğu gerekçe,...

Aydın Cıngı

Geçen yıl AB’den çıkmak için referandumda “evet'' diyen Britanyalılar, 8 Haziran günü genel seçime gittiler. Bu erken seçim, Başbakan Theresa May tarafından ısrarla talep edildi. May’in seçmene sunduğu gerekçe, AB ile kısa süre sonra başlayacak “boşanma'' sürecini güçlü bir hükümetin başında yürütme isteğiydi. Seçim sonuçları gösteriyor ki, May, mevcut hükümeti güçlendirmek bir yana hiç hükümet kuramayacak duruma düştü. Çünkü Muhafazakarlar, parlamentoda çoğunluk için gerekli 326 sandalyenin altında kaldılar.

SEÇİM SONUÇLARININ KISA DÖKÜMÜ
Aslında May, biraz da partisini büyük rakip İşçi Partisi’nin (Labour) 20 puan önünde gösteren kamuoyu yoklamalarına güveniyor, partisi üzerindeki egemenliğini tahkim etmek istiyordu. Ne var ki partisi, bu kez 2015 seçimindeki skorunun da altında kaldı ve May, tam anlamıyla “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu''. Şimdi istifası isteniyor ve Brexit müzakerelerine yeni bir kadroyu yönlendirecek yeni bir başbakanla gidilmesi gerektiğinden söz ediliyor.

Tüm yayın organlarında bulunabilen seçim sonuçlarını burada tablolar halinde sunmayalım. Ancak şu çarpıcı noktaları da not edelim: Muhafazakarlar, %42 ile birinci parti; oyları 2015 seçimine göre %5 kadar artmış, ama milletvekili sayısı 12 azalarak 318’de kalmış. Bu ülkede seçim, “dar bölge, çoğunluk'' sistemine dayalı olduğu için daha çok oyla daha az milletvekili almak veya tam tersi mümkün olabiliyor.

Bu seçimin mutlaka bir kazananı ilan edilecekse, o da Labour ve Genel Başkanı Jeremy Corbyn. Labour, neredeyse Blair dönemindeki gibi %40’lara tırmanarak, İki yıl önceki seçimden hemen hemen %10 oranında fazla oy alıp parlamentodaki milletvekili sayısını da 29 fazla sandalyeyle 261’e çıkarıyor. Liberal Demokratlar yine %7 civarında dolaşıyor, ama parlamentoya bu kez 4 fazlasıyla 12 milletvekili sokuyor. Sağcı popülist UKIP, oylarını %12,6’dan %1,8 düşürerek eriyor ve parlamento temsiline kavuşamıyor. İskoçya’yı temsil eden parti de oy ve sandalye yitirip 35 milletvekiline düşüyor. Kuzey İrlanda partileri ise -yine etnik temelde- düşük oy oranı ve milletvekili sayısı ile yetiniyorlar.

ÇARPICI OLGULAR
Britanya parti sistemi klasik siyaset bilimi kitaplarında “çift parti sistemi'' (bipartism) olarak ele alınırdı. “Bipartism'', birden fazla partinin de bulunduğu ama küçük partilerin sistemin taşıyıcısı olan iki büyük partiden birinin tek başına iktidar olmasını engelleyemediği veya iki büyüğün egemen konumlarını sarsamadığı sistemdir. Bu yüzyıllık gidiş son dönemde bozulmuş; küçük partiler iki büyüğün arasına karışabilir boyutlar edinir olmuşlardı. Nitekim 2010 genel seçiminden bir Muhafazakar-Liberal Demokrat koalisyonu çıkmıştı. 2015’te de Muhafazakarlar çoğunluğu ucu ucuna yakalamıştı, ama iki büyük partinin oy toplamı ancak %67,3’te kalmıştı. Böylece oyların üçte biri küçük partilere dağılmıştı. 2017’de ise iki büyüğün, yani “Muhafazakarların ve İşçi Partisi’nin'' oy toplamı %82,4 oldu. Seçmen yine iki iri parti çevresinde toplandı; çift parti sistemi yeniden belirginleşti.

İkinci çarpıcı nokta da seçmenin popülizmden dönüş yapıyor olmasıdır. Britanya’da sağ popülizmin temsilcisi UKIP (Bağımsız Parti) bu seçimde adeta silindi; bir önceki seçimde ve Brexit referandumunda Muhafazakarlardan ve özellikle İşçi Partisi’nden kapmış olduğu seçmenlerin bu partilere geri dönmesini engelleyemedi. Bu olgu, uç sağcı popülizmin son bir yıl içinde Avusturya, Hollanda ve Fransa (başkanlık) seçimlerinde uğradığı düş kırıklıklarıyla bir arada düşünüldüğünde, Avrupa demokratları açısından kaygıları bir ölçüde dindirici bir durum belirmektedir.

NEDEN BÖYLE OLDU: ŞİMDİ NE OLACAK?
Seçim kampanyası, May açısından Brexit müzakereleri için “güçlü hükümet'' konusuna odaklanmalıydı. Ancak seçim öncesinde daha çok ekonomi, istihdam, göç ve en çok da –son terör olayları yüzünden- terör bağlantılı güvenlik politikaları üzerinde tartışıldı. Terör, bizde olduğu gibi yerleşik hükümetin lehine rol oynamadı; tam tersine hükümet, güvenlik zaafı gösterdiği gerekçesiyle eleştirildi ve oy yitirdi. Ayrıca Muhafazakarların, “oy artırmak ve güçlenmek'' amacıyla çoğunlukça “gereksiz'' olduğu düşünülen bir seçime yönelmesi, bir tür “kibir'' ve anlamsız “güç gösterisi'' gibi algılandı.

Brexit referandumu Britanya’yı partileriyle birlikte ikiye bölmüştü. İşçi Partisi ve Muhafazakarlar da ikiye bölünmüş ve bir kesim AB’de kalmayı isterken diğer bir kesim de ayrılmayı talep etmişti. O süreçte, şimdi Dışişleri Bakanı olan –zamanın Londra Belediye Başkanı- Johnson ve başka bazı muhafazakar politikacılar popülistlerin izinden giderek, AB’den çıkma yolunda seçmenlere yalan yanlış argümanlar sunmuşlardı. Dayanaksız ve uydurma olduğunu bugün itiraf ettikleri o söylem işe yaramış ve referandumdan Brexit denilen AB’yi terk süreci çıkmıştı. O dönemde bu siyasetçilerce “aptal'' yerine konulmuş olduğunu sonradan anlayan bir kesim seçmen de kızgınlığını hem UKIP popülistlerini silerek hem de Muhafazakarlara oy vermeyerek belli etti.

Katılım,%70’e yaklaşarak, son çeyrek yüzyılda görülen en yüksek orana ulaştı ve bu olgu, İşçi Partisi’nin işine yaradı. Bu kez gençler sandığa daha çok sayıda gitti ve Labour bu olgudan yararlandı. Katılımın 2015’e göre %5 ve fazlası daha yüksek olduğu dar bölgelerin çoğunluğunda Labour, sandalyeyi Muhafazakarlardan devraldı.

Muhafazakarların, koalisyon ortağı olarak başvurabilecekleri Liberal Demokratlar ve İskoç partisi SNP böyle bir koalisyon ortağı rolünü kabul etmeyeceğini şimdiden bildirdi. Muhafazakar Parti büyük olasılıkla azınlık hükümeti kurmak isteyecek. Muhalefetin, istifasını talep ettiği May başbakanlıktan ayrılmayı şimdilik düşünmediğini belli ediyor. Ancak önümüzdeki günler ne gösterir, bilinmez. Partisinin çoğunluğuna dayalı bir hükümeti, durup dururken seçim yapıp azınlık hükümeti konumuna düşürmek doğrusu Theresa May açısından hüzün verici olsa gerek.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?