CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, "Savcının uyuşturucu baronu, polisin kurye olduğu ülke haline geldik!" dedi.
Ağbaba’nın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“Dün ortaya çıkan bir olay, Türkiye’nin son dönemde düşmüş olduğu bataklığı gösteriyor. Türkiye, uyuşturucunun lojistik merkezi haline geldi. Emniyet’in uyuşturucu raporunda da ülkenin nasıl kokain, hap merkezi olduğunu görüyorsunuz.
Geçtiğimiz gün Konya Narkotik Ekipleri uygulama yapıyor. Yolda bir aracı durduruyorlar. Aracın sahibi polis, yanında eşi de var. Narkotik polisi olduğu için nasılsa bana dokunmazlar diyor, içi rahat. Polisler ihbar nedeniyle bu şahsın aracını arıyorlar. 25 kg eroin buluyorlar. Telefonuna el koyuyorlar. Telefonuna bir bakıyorlar ki, Whatsapp yazışmalarında polise emri veren meğer savcıymış. Adana cumhuriyet başsavcılığı terör suçları soruşturma bürosunda görevli cumhuriyet savcısı emriyle polis uyuşturucu taşıyor. Polisler tutuklanıyor, savcı açığa alınmış, HSK açıklama yapıyor, müfettiş görevlendirmiş. Tabi balık baştan kokar. İçişleri Bakanı’nın arkadaşlarını zaten biliyorsunuz.
Dünyada ne kadar sahtekâr varsa hepsi İçişleri Bakanının arkadaşı. Savcısından polisine birçoğu uyuşturucu batağına saplanmış. Emniyet’i zan altında bırakmayalım, işini iyi yapan polisler var. Ama bir yanda da bunlara engel olan, dümen yapan, uyuşturucu sevkiyatının başında kirli ilişkilere girmiş kişiler var. Bunlar ne yazık ki, çok üst düzeyde görev yapıyorlar. İşte gördük, savcı baron, polis kurye olmuş. Türkiye’yi “uyuşturucu baronu savcı olan” bir ülke haline getirdiler. Tüm kamuoyunun dikkatini bu olaya çekmek istiyoruz.”
"Emine Erdoğan’la ilgili erişim engeli haberine de erişim engeli getirildi"
“Aylar önce bir skandalı dile getirmiştik. Sadece Kabile Devletinde olacak bir skandal. Neydi bu? Mapa ve şamandıra ihale yetkisi Çevre Ajansı Başkanlığı’na verildi. “Bu ajans Emine Erdoğan’ın himayesinde kuruldu” demiştik. Sadece ben değil, gazeteciler, köşe yazarları bu endişeyi paylaştık. Bunu ben değil, kanun teklifini veren AKP’li vekil bizatihi kendisi söylemişti. Meclis tutanaklarında var, haberlerde var, açıklamalarda var. Şimdi Emine Erdoğan’ın himayesindeki Çevre Ajansı Başkanlığı’na verilecek yetkiler hakkındaki habere erişim engeli getirilmesinin ardından bu kez de erişim engeli haberleri hakkında erişim engeli kararı verildi. Her şeyi yasakla yönetmeye çalışıyorlar. Bizim söylediğimiz şeyde bir hakaret yok. Türkiye’de düzen artık erişim engeli haberine erişim engeli getiriyor. Peki Erdoğan’ın ailesinin vasfı ne? Bilal Erdoğan, Tahran’da üçlü zirveye gidiyor. Türkiye’yi temsil ediyor. Bir Damat, Londra’da olduğu söyleniyor, 128 milyar doları buhar edip kaçtı. Emine Erdoğan’a “güya” çevre hassasiyeti nedeniyle brifing veriliyor. En ufak eleştiride hemen yasaklar geliyor. Bu kabile devleti değil de nedir? Bugün fezleke sayıları açıklandı. Malatya’da en çok fezlekesi olan milletvekili benim. En ufak eleştiride fezleke yazılıyor, tazminat davaları açılıyor.”
"İçişleri Bakanlığı selefi teröre tehdidine ilişkin açıklama yapmalı"
“Kamuoyunda tanınan Ahmet Mahmut Ünlü, Cübbeli Ahmet çok önemli bir iddiayı gündeme getirdi. Ne diyor: “Türkiye’d2 2 binden fazla SELEFİ dernek var. Selefiler namaz kıldırıp vaaz veriyor. Türkiye’de silahlı şekilde örgütleniyor. Bunlar iç savaş çıkaracak güçte. Bunlar Türkler arasında da örgütleniyor.” Biz uyarmıyoruz veya muhalif biri uyarmıyor. Uyaran Cübbeli Ahmet, ister sevin, ister sevmeyin, bir cemaatin tanınan bilinen bir yüzü. Şu iddialar sonrası ne olması lazım. Cübbeli’nin açıklamalarının bir suç duyurusu olarak kabul edilip acilen soruşturma açılması lazım. Sözü edilen Sakarya’daki camide selefileri konuşturanların, Diyanet İşleri Başkanlığındaki kişilerin soruşturulması lazım. İçişleri Bakanlığının acilen açıklama yapması lazım. Peki ne oldu? Yanıt veriyorum: hiçbir şey. Biz hemen konuyu Meclis gündemine taşıdık. Yetkililer acilen yanıt versin: Selefi terörden hakkında işlem yapılan kişi sayısı kaç? Silahlandığı iddiası doğru mu? Geçmişte yapılan zafiyetler yanlışlar yapılmasın. 10 Ekim, Suruç ve diğer olaylar hâlâ hafızamızda.”
"Bu gidişle göç meselesi ülkenin başına 100 yıl bela olacak"
“Göç meselesi ülkenin başına hem ekonomik, hem siyasal, hem de sosyal olarak tam bir bela. Türkiye’yi dünyanın mülteci kampı yaptılar. Afganistan’dan, Pakistan’dan ülkeye gelenler buraya yerleşmeye gelmiyor. Avrupa’ya geçmek istiyorlar. Bizim doğu ve güney sınırlarımız açık ve kuzey sınır kapıları kapalı. Ensar kardeşliği dedikleri tamamen yalan. Amaç burada para ve Avrupa’nın ülkedeki insan hakları ihlalleri görmemelerine ilişkin mülteciler üzerinden şantaj yapılıyor. Yarın Türkiye’de ne olacağını kimse bilmiyor, belki 100 yıl bu sorun çözülmeyecek. Göçmenlerin bir kısmı AKP’de siyaset yapıyor, bir kısmı öğretim üyesi yapılıyor. Bu ülkenin yoksul insanları hak ettiği halde atanamazken AKP’ye yakın göçmenler hemen atanıyor.”
"THY Nebati ailesine de 'ikram kapısı' oldu"
“AKP'nin arpalıklarından biri de THY. Bir tek burayı batıramadılar. Onun için de uğraşıyorlar. Pergoleci ailesinden sonra Işıltılı Bakan da meğer oraya el atmış. Kimi kardeşi diyor, kimi yeğeni diyor. Aileden birini THY’ya ikram hizmetlerine başkan yapmışlar. Elifcan Yetim’den, Fatmanur Altun’dan sonra THY şimdi Nebati ailesine de “ikram kapısı” oldu. İnsanda biraz ahlak olur. Bu kadar okumuş insanın işsiz gezdiği ülkede devlet kurumları bunlara arpalık olmuş durumda. Atadıkları yer de tam kendi zihniyetlerinin özeti: İkram işleri. Türkiye’nin kurumları AKP’lilere ikram ediliyor. Türkiye’nin özeti budur. Ne kadar vizyonsuz, vasıfsız kişi varsa toplanmış, yöneticilik yapıyor. Bu zamana kadar kim bilir ne kadar “ikram” döndü böyle. Merak etmeyin, iktidarımızda ilk iş bu ikram saltanatına son vermek olacak. Bunların burnundan fitil fitil getireceğiz. Ahlaksız o yönetimde yer alanlar mı yoksa bunları oraya atayanlar mı, takdir milletin. Fakir fukaraysan AKP’ye oy versen de devlete girme şansın yok. AKP’de akraban yoksa işe girme şansın sıfır. İktidarımızda KPSS puanıyla atamada ayrım yaparsak bize de yazıklar olsun. Kim kazanıyorsa onların haklarını teslim edilecek.”
"EYT’lilerin, taşeronların, esnafların sorunlarını da biz çözeceğiz"
“Türkiye’de iyi şeyler olmuyor mu, oluyor. Kılıçdaroğlu söylüyor, Erdoğan yapıyor. En son KYK borç faizleri silinecek. Silerler mi silmezler mi bilmiyoruz. Genel Başkanımızın çağrısını yineliyoruz: Mezunlarımız borç faizlerini ödemesinler. Biz bunlar yapmasa bile bu faizleri sileceğiz. Daha önce başka neler yapmıştık. TRT katkı payını biz kaldırttık. Emekli ikramiyeleri, 3600 ek gösterge, muhtar maaşlarının düzenlenmesi, temel gıdadan KDV’nin alınmaması gibi birçok şeyi biz söyledik. Bunların hepsi Kılıçdaroğlu’nun gücüyle oldu. Kılıçdaroğlu’na teşekkür ediyoruz. Şimdi diğer bir sorun var: EYT’liler. Bu sorunu çözmezlerse biz iktidarımızda EYT’yi sorun olmaktan çıkaracağız. Şimdi birçok telefon alıyoruz. Herkes artık çözümün adresini CHP olarak görüyor. Esnaflara da buradan çağrımızı yapalım. Esnaflar pandemide kooperatiflerden aldığı kredilerin de faizini sileceğimizi bilsin. Taşeron meselesini de Kılıçdaroğlu çözdü. 696 KHK ile taşeronlardan kadroya geçenler oldu lakin hala kadrosuz kalanlar var. Hastanelerde çalışan, karayollarında çalışan, şeker fabrikalarında çalışanlar var. Bunlara da kadrolarını vereceğimiz bilinsin.”
"Erdoğan işine gelince nass gelmeyince pas diyor"
“Erdoğan’ın işine gelince Nas diyor, kendi alacağına gelince pas diyor. Erdoğan’ın faize bakışı bu: Nas-Pas ilişkisi. Vatandaşın devlete olan borcuna uygulanan aylık zam 1,6'dan 2,5'e çıktı. Şimdi sorsan faiz demezler enflasyon farkı derler. Erdoğan nas dedikçe vatandaşın sırtındaki faiz yükü artmaya devam ediyor. Ne diyordu Erdoğan "Faizi savunan arkadaşımla beraber olmam, olamam." Erdoğan eğer bir faiz lobisi arıyorsa, faizci, tefeci arıyorsa aynaya baksın. Haziran ayında devletin faiz giderlerinin toplamı bir ayda sadece 12 milyar TL. Bütçeden bu yılın ilk 6 ayında faize ödenen para geçtiğimiz yılın ilk 6 ayına göre yüzde 48'lik artışla 134,6 milyar TL'ye ulaştı. Bu faiz paraları kim gidiyor, kimin karına kar katıyor Erdoğan cevap versin. Nas diye diye ülkeyi faiz cennetine çevirdiler. 84 milyon bir avuç tefecinin cebine çalışır duruma geldik.”