Çürüme, hemen şimdi!

Haydar Ali AlbayrakÇürüme... İkili anlamlara kapı aralayan dilimiz fiiller üzerinden oyun oynar bize! Çürüme'nin akla gelen ilk anlamı, emir takısı ile donanmış hali; diğeriyse mastar ekinin düşmüşlüğüdür. Mastar eklerinden...

Haydar Ali Albayrak
Çürüme... İkili anlamlara kapı aralayan dilimiz fiiller üzerinden oyun oynar bize! Çürüme'nin akla gelen ilk anlamı, emir takısı ile donanmış hali; diğeriyse mastar ekinin düşmüşlüğüdür. Mastar eklerinden 'k' harfi atılınca yalın 'kavramlar' doğuyor. İşte dilimizin fevkalâde oyunu!

Ben 'çürüme' derken emir kipini reddediyor, kavramsallaştırmak istiyorum bu ifadeyi. İfadeyi durum'a çevirmek istiyorum. Çürümenin soyut zuhuru ile karşı karşıyayız. Çürüyelim, iyice çürüyelim, tuz serpmeyelim nefes almakta güçlük çektiğimiz düzene. Ayyuka çıksın çürük ve kazılan kuyulara düşülsün.

Gayrı gider olurduk bir zamanlar lakin artık çürüyoruz gayri ihtiyari bir biçimde

Şiirimizin ve şehrimizin güzel eşkıyası Enver Gökçe, Keban Barajı yapımı sırasında yurtlarından kovulanların acı hikâyesini bir şiirinde "gayrı gider oldum gardaşlar ve de gız gardaşlar" diyerek anlatır. Bizlerse gidemiyoruz, onun yerine vatan sürgünleştirildi, barajlar yapıldı, altında kaldık. Topraklarımızdan sürülmedik, daha kötüsü geldi başımıza: topraklarımıza zincirlenip öyle gömüldük sulara. Tüm çirkinliklerle yüz yüzeyiz, burun burunayız.

Otomatik Portakal filminin bir deney için zorla şiddet görüntüleri izletilen kahramanı Alex'e benziyoruz. Gözlerimizi kırpmamız yasak ve göz kapaklarımız kelepçeli, bakışlarımızı yönelttiğimiz her yer vurulmuş zincire. Bütün kapılar şifreli, bütün duvarlar Çin seddi; şifreyi ve gediği yalnız namussuzlar biliyor!    

Gayrı gider olamıyorsak bize “hastir çekilen'' bu yerde çürümeyi durdurmayalım, bentler çekmeye çalışmayalım azgın ve kirli sele. Biz boğulmayacağız bu çamurda, emin olalım eni konu mevzu bahis çamur ondan beslenenleri yutacak ve tarihe gömecektir. Endişe duymayalım çürümeden.

Hırsız heykel kırıcılarının, tecavüz ve tacizcilerin tahkim ettiği düzen...

İnsan ne garip varlıktır! Bir haber izlemiştim, doksanlı yaşlarından bir amca hayatında ilk defa denize giriyordu. Amca büyük ihtimalle sağcıydı çünkü uzun süre siyasi sebeplerden dolayı kaçak göçek yaşadığını belirtiyor ayrıca inancını bir şekilde sergiliyordu. Oysa denizi gördüğü vakit sağcılığından eser kalmadı. Denize ideoloji sökmez pek, aynı duyguları tattığımızda eşitleniriz. Öte yandan yaşlı amca o kadar naifti ki nasıl yüzülür görsün diye denize atlayan bir adamın boğulmasından endişe duyuyordu. Neyse daha sonra güç bela ikna edildi de denize adım attı ve tattı o sıcak duyguyu, ancak doksanlarında.

Geçenlerde başka bir amca, bu kez 98'lik bir amca kilometrelerce öteden kalkıp geldi İzmir'e, İzmirspor Metro istasyonundaki heykelin varlığını öğrenmiş, öfkelenmişti. Müstehcen bulduğu için sansür uyguladı, örttü üzerini heykelin. Tabi basın üşüştü bu ahlak bekçiliğine. Heykel amcaya göre kamu ahlakını bozuyordu. Heykelin başına gelenler bununla sınırla kalmadı kuşkusuz, gerici iktidarın protestolarına, yayın organlarının saldırılarına uğradı. En nihayetinden hırsızlık ve uyuşturucu kullanmak gibi suçlardan hüküm giymiş bir zat devirdi heykeli ve bilgilendirme notunu ayakta tutan demirle parçalara ayırdı.

Yıldızın köreldiği anlarda peydah olan kara delikler

Tarihte tesadüflere yer yoktur. Olayların akışına bilimsel bir göz ile bakarsak bu böyle. "Yıldızın parladığı anlar", tesadüflere değil, 'birikimin' safiyane dışavurumuna işaret eder. Tesadüfler yaşamıyoruz ya da damar damar üstüne binmiyor. Kesik ve karanlık bir damardan irin boşalıyor. Karaman'da çocuklara tecavüz edilmesi, bu vakaların ayrı ayrı şehirlerde ortaya çıkması, birçok okul müdürünün sapıklıkta ihtisas yapması, üniversite hocalarının çocuk pornosu arşivleyerek pedagojik tezler yazması, en son olarak Metro Turizm'e ait bir otobüste muavinin 18 yaşında genç bir kadının üzerine döl fışkırtması...

Bardak ne ile taşacak, dölle mi?

Bardak taşmıyor efendiler, setler kırılmıyor kolayından, ayağa çarçabuk kalkılmıyor; zannettiğimiz kadar hafif sayılmaz bu işler. Bir toplumdan bahsediyoruz ve toplum tarih ilişkisinde ciddi bir çürüme durumundan/evresinden. 
Bu evrede biz çürümeyenler utanç duyarsak büyük bir yanılgıya düşeriz, mücadele vermeyip salt utanca kapılarak çürümenin parçası haline geliriz. Farkında olmadan geliyoruz, punduna getiriliyoruz da diyebiliriz. Gündemi sırtlanlar belirliyor, Tarihi ırz düşmanları yazıyor. 'Namus' çürümenin tekelinde... 

18 yaşında üniversiteliye genç 'kadın' dediğim için ben namussuzum mesela; fakat kadın düpedüz suçlu! Gecenin o saatinde o koltukta ne işi varmış? İffetli bir genç kız gündüz seyahat eder! Hem orada oturmasaymış! Kim bilir en kuytu köşeyi mi seçti! Hadi oturdu diyelim, hangi akla hizmet uyumuş? Yorgunluktan sızar mı hiç bir insan, kesin alkol almıştır. Zaten malum şahıs üniversite öğrencisi... Üniversiteler cahil yetiştirir. Çok okumamak, okuduğunu anlamamak lazım. Bir rektör bunları savunuyor örneğin. 

Lafı uzatmayalım, biz namussuzuz efendiler! Çocukları tecavüzcüsüyle evlendirmeyi öngören yasa hazırlayıcılar, heykel kırıcı hırsızlar, uyuşturucu tacirleri namuslu!

İlk defa başımıza gelmiyor bu! Karaman tacizleri münferit ve nitekim tacizciler namuslu... Soran namussuz, cevap vermeyen namuslu; sanata tükürenler baş tacı, döl ile höykürenler her daim haklı... Elde benzin bidonları Madımak Oteli'ni kuşatanlar kışkırtılan aziz vatandaşlarımız! Onlar'a bir zarar gelmemiştir neyse ki! Tek tesellimiz bu!

Ölümü gösterip çürümeye razı etmek

Şimdi söyleyin! Çürüyelim mi yoksa çürümeyelim mi? Bir dolgu kurtarır mı bizi? Bir dolgu neyi kurtarmış şu tarih boyunca? Hangi sahil dikiş tutmuş, hangi diş iflah olmuş? Diş hekimleri alınmasın ama bu çürük 'kanala' gitmez, bu çürüğü çekmek gerek ve acilen ve hemen şimdi! 

Çürüyelim tez elden, çektiğimiz acılar dinsin, kâr kalsın cebimize tuz. 
Koksun su, koksun sokaklar, çöpler toplanmasın dizanteri ve tifo yayılsın dört bir yana! 
Öyle bir çürüyelim ki bataklığa kurumaktan başka çare bırakılmasın, sıtma karşısında sıkalım ki dişimizi, çekilsin o bataklık sinekleriyle birlikte dibe ve gelmeyelim ölüme razı.
İşte bu yüzden, çürümek yeğdir bazen çürümemeye.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?