Delilleri yok edilen bir cinayetin anatomisi

Çağdaş Gökbel / cagdasgokbel@abcgazetesi.comBazı geceler vardır uyumak için özel bir çaba sarf eder insan. Bazen mutluluktan, bazen ertesi gün senin için hazırlanmış kürsüde yapacağın konuşmanın mükemmel olabilmesi için...

Çağdaş Gökbel / cagdasgokbel@abcgazetesi.com
Bazı geceler vardır uyumak için özel bir çaba sarf eder insan. Bazen mutluluktan, bazen ertesi gün senin için hazırlanmış kürsüde yapacağın konuşmanın mükemmel olabilmesi için uykunu hiç eder, ertesi gün olacaklara ilişkin türlü senaryolarla zihnini meşgul eder ve uykusuz kalırsın. Çoğu zaman da ertesi gün yapmak zorunda olduğun şeyin ağırlığından dalamazsın rüyaların mutlu evrenine. Garip bir utangaçlık halidir bu, bir insanın kaldırması zor bir acıyı göğüslemek zorunda olması ve günlerce uyku nedir bilmeden yitirdiğini düşünen insanlara karşı duyulan bir utancın yansımasıdır. Kısacası; vicdan uykuya direndikçe uyku artık yatağınıza o gece uğramaz olur. Sonra zaman hızla akar, güneş doğar ve perdeden süzülen ışığın her bir zerresinin bedeninizi nasıl aydınlattığını incelersiniz.

Zaman hızla ilerlerken aceleyle bir duş alınır, dün geceden şarj edilmiş olan fotoğraf makinesinin pili neme lazım tekrar kontrol edilir. Kahvaltı dahi etmeden söyleşi için evden çıkılır. Bu seferki biraz farklıdır neşeli bir gürültüyle değil, saygılı bir sessizlikle sevdiklerinize veda edersiniz. Tek başına bu yükün altından kalkamayacağınız için haftalar önce sizin için değerli bir tanışa söyleşinizde yardımcı olması için ricada bulunursunuz. Partnerimin olayın ciddiyetini kavraması ve buluşma noktasına zamanında gelmesi, beni mutlu etmeye yetiyor. Yol boyunca pek çok şeyden konuşuyoruz, şimdi neredeyse hiç birini hatırlamıyorum. Tekrar o eve girmek, fotoğrafları görmek ve arkadaşımızın babasını o acılı günlere döndürmek bile ruhumda kaldıramayacağım bir ağırlığın birikmesine neden oluyor.

Her zamanki gibi sözleştiğimiz saatte ve tam olarak olmamız gereken yerdeyiz. İlk defa iç sesim bana geç kalmamın daha iyi olacağını fısıldıyor. Bu sesi şiddetle bastırırken Erdoğan ağabey kapıyı açıyor ve evden çıkarken yaşadığım sessizlikle şimdi tekrar başka bir eve usulca adım atıyorum. Kısa bir konuşmanın ardından sanki önceden belirlemiş olduğumuz yerlere geçip kayıt cihazımı çıkarıyorum. Taziye gününün aksine Korkmaz’ın büyük boyuttaki fotoğraflarının kaldırıldığını görünce ferahlar gibi oluyorum ve böyle hissettiğim için tekrar mahçup bir utangaçlığa gömülüyorum. Ta ki Erdoğan Ağabey’in oturduğu yerin üzerindeki yağlı boya tabloyu görene dek.

İçime yeniden çöken ağırlıkla eziliyorum. Kayıt devam ederken bir ara yoğun bir ağlama isteğinin önüne geçebilmek için ruhumdan gelen derin sesleri şiddetle bastırıyorum.

Siz hiç ağlamaya hakkınızın olmadığını düşünüp bunu bastırmayı denediniz mi?

Röportajımızın sonunda sanki dini bir ritüeli yerine getiriyormuşçasına isteksizce fotoğraf makinesine bakıyoruz ikimiz de. Geçmişte yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmeyen bu güzel aile ile böyle bir nedenden ötürü bir arada olmanın ne demek olduğunu ben dahi tarif ederken zorlanıyorum. Ahir zamanlarda yaşarken öğrendiğim tek şey ise; şimdilerde İzmir’de hukuk öğrenimi gören yakın arkadaşımla birlikte lisede yarattığımız bir kahramanın ölümünü hazmedemediğimiz.

Korkmaz, adı gibi hiçbir tehlikeden korkmayan yardımsever, paylaşmayı seven özel bir insandı. ''Gözünü budaktan esirgemeyen’ deyimi sanki onun için yazılmıştı. Deli çağlarımızda tanımıştık Korkmaz’ı. Bizim için hep bir rol model olmuştu. Kırmayı, dökmeyi sevdiğimiz yan bakan birinden bile nem kaptığımız yıllarda yani lise çağlarımızda belki de anne ve babamızın yapamadığı pek çok şeyi bize ağabey olarak yaptı.

Bizim en olmadık çıkışlarımıza tebessüm eder, bize göz kırpar hem bizim gönlümüzü alırdı hem de istediğimiz şeyin neden olamayacağını incitmeden anlatırdı. İmge dünyamızda Korkmaz’ın yeri; yıkılmayacak, devrilemeyecek güçte bir kahramanla eşdeğerdi. Benim kitaplarla olan yakın ilişkimi bildiğinden bir gün bana mutlaka Yaşar Kemal’in ''İnce Memed’ romanını okumam gerektiğini söylemişti. Net bir biçimde o romandan çok etkilendiğini anımsıyorum. Şimdilerde kara kara o romanı nasıl okuyacağımı düşünüyorum. Pek çok şey okudum bu zamana dek gariptir bu kitap sorumluluktan kaçtığım bir nesne haline geldi. Bir gün bu korku tünelinden çıktığımızda dostlarımdan ve sevdiğim insanlardan bu romanı okumak için özel bir yardım isteyeceğimi biliyorum.

Faşizm, yıllar sonra tarih sahnesindeki yerini yeniden alırken aramızdan yine ilk önce en iyilerini almayı başarıyor. Stephen King romanlarına benzetiyorum global siyasi evrenimizi ve görüyorum ki 1945’de faşizmi layığıyla defnedememişiz. Şimdi yine tüm korkunçluğuyla diriliyor ve para imparatorluğunun bekası için insanlarımızı vahşi bir biçimde öldürmeye devam ediyor. Korkmaz’ın başına gelenleri yakın arkadaşımdan telefonda öğrendiğimde bu kötü haberin gerçekliğini reddediyorum. Kabullendiğimde ise biz iki haylaz liselinin artık büyüdüğünü fark ediyorum.

VERNEM NİHADEN

Vernem Nihaden farsça bir deyimdir. Vernem Nihaden’in manası ise; ''Birini öldürüp gömmek, sonra da izleri yok etmek için üstünde çiçek yetiştirmek’ anlamına gelir. Bu çiçekleri medyanın bizlerin gözlerini boyamak için kullandığı küçük ideolojik illüzyon nesneleri olarak düşünebiliriz. Biz bu çiçekleri söküp atmadan ve gerçek katilin izleri yok etmesine izin vermeden bu duruma müdahale edemezsek birbirimizi kandırmadan yok olacağımızın farkına varmak durumundayız. Erdoğan Tedik’in dediği gibi farklı görüşlere sahip bizlerin asgari müştereklerde bir konsensüs oluşturup, faşizme karşı birleşik mücadele vermek zorundayız. Ancak bunu sağlamak istiyorsak birbirimizi çokça yaraladığımız ve kırdığımız ortamlardan uzaklaşmamış gerekiyor. Yine de yakın zamanda bu birlikteliklerin sağlanacağına yönelik inancım oldukça düşük. Katil, delilleri saklarken ve bizlerin birbirinin enerjisini nasıl yok ettiğini zevkle izlerken bu durumu tek bir deyimle açıklayabiliriz ancak; ''VERNEM NİHADEN’

NOT: Korkmaz Tedik için bir belgesel hazırlandığını röportaj vasıtası ile öğrendim. Bu belgesel için bizlerinde görüşleri alınmak istenirse belgeseli organize eden dostların mail üzerinden benimle iletişime geçmelerini rica ediyorum. Mail:cagdasgokbel@abcgazetesi.com

Erdoğan Tedik röportajında verdiği destek ve katkıdan ötürü Emine Ertaş’a teşekkürler.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?