Demokrasiye nasıl ulaşabiliriz?

Prof. Dr. Coşkun ÖzdemirBir ülkede demokrasinin kurulup yaşayabilmesi için halk desteğinin vazgeçilmez olduğunu sanırım kimse yadsıyamaz. Bir iktidarı siyasal partilerden önce denetleyecek ve muhalefet edecek olan halktır. Bunun...

Prof. Dr. Coşkun Özdemir
Bir ülkede demokrasinin kurulup yaşayabilmesi için halk desteğinin vazgeçilmez olduğunu sanırım kimse yadsıyamaz. Bir iktidarı siyasal partilerden önce denetleyecek ve muhalefet edecek olan halktır. Bunun için milli iradenin temsilcisi ve oy sahibi halk kitlelerinin bilinçli olması, özellikle laikliği benimsemiş olması gerekir.

Politikacının elindeki en büyük istismar aracı din ve inançlardır. Bu noktada antiemperyalist bir bağımsızlık savaşı ile kurulmuş, uygarlık ve çağdaşlık yolunda devrimler gerçekleştirmiş Türkiye Cumhuriyetinin bir çıkmazı ile karşılaşırız.Türkiye, bir dahinin öncülüğünde çağdaş bir bilim toplumu olma yolunda sağlam adımlar atıp, köy enstitüleri ile bir eğitim devrimini gerçekleştirirken ve 40'ların ortalarında çok partili düzen  başlarken, onu izleyen yıllarda  feodal güçler ve muhafazakar politikacılar tarafından bu aydınlanma yoluna  engeller konulmuş, devrimlere karşı çıkan, çağdaşlığı yarıda bırakan açık, gizli ihanetlere sahne olmuştur.

Köy enstitülerinin ve halkevlerinin yıkılışı bu millete ve demokrasiye  vurulmuş en büyük darbedir. Bu bir halk ihanetidir ve halkın birey olmasını, çağdaş bir eğitime kavuşmasını, bağımsız birey olmasını engelleme amaçlıdır. Çünkü bu karanlık güçler eğitimli yurttaşlardan oluşan laik bir toplumda oy için dini kullanamayacaklarını iyi biliyorlardı.

Anadolu Müslümanlığının önü kesilmişti. Çok yineledim ama çok şey anlatır, bir öğretim üyesi olarak bana gönderilen bir mektup şöyle başlıyor “Türk milleti Atatürkün öncülüğünde Allahın yolundan sapmıştır. Yeniden Allahın nizamı kuruluncaya kadar burası bir darül-harp bölgesidir''.

Yazık ki aklı, bilimi, aydınlanmayı engelleyen politikacılar ve yöneticiler yüzünden bu inancı ve laiklik karşıtlığını benimseyen masum milyonlarla birlikte yaşıyoruz. Onlar bu inançları ile milli iradeyi temsil ediyorlar. Eğitim yoksunu bu milyonlar için en önde gelen değer, iyi bilmediği, anlamadığı ona belletilen inançlardır ve bu her şeyin üstündedir. Adaletsiz bir yönetim, yolsuzluklar haksız kazançlar, polis şiddeti yüzünden ölenler, dindar ve kindar gençler, örtünmeyen kadınlar söylemleri bu inançların ardında ve gölgesinde kalır. Çünkü bilinçsiz inanç sahipleri, o inancı savunan ve paylaşanların yaptıklarını görmezden gelecek, her türlü olumsuzluğu hoş görecektir.. Çünkü bu yapılanlar bir darül harp amaçlı olmasa da failleri, dinsizlikle eş anlamlı olan laikliğe karşı savaş verenlerdir ve onlar bu  kutsal cephenin fedaileridir. En büyük özgürlük saydıkları türbanı onlar kabul ettirmiştir.

Yalnız eğitim yoksunları değil yurdumuzda çok sayıda okur yazar üniversite mezunu ,iyi türkçe kullanan muhafazakar insanlar da laiklik karşıtı inançları taşımaktadır. Bu satırları yazarken bir TV kanalında izlediğim  ve saçın teli görünürse bunun günah olduğuna inanan Halime Kökce, son 12 yılda AKP iktidarı ile büyük bir demokratik gelişme yaşandığını ileri sürüyor, buna inanıyor!

Bu benim aralarında olduğum laikliği, aydınlanmayı benimsemiş insanların görüşlerine elbette son derece aykırıdır. Toplumda benzerleri çok yaygın olan bu ayrışmanın, bu cepheleşmenin nedeni gayet açıktır. Halime hanım dinselleşme, müslümanlaşma, türbanlaşmanın önündeki engellerin kaldırılmasını en muteber demokratikleşme olduğuna inanıyor. Silivri hukuksuzluğu, balyozdaki sahte deliller, en çok gazeteci hapseden bir ülke oluşumuz, ordunun dağıtılması, gezi olaylarında ölenler, polis şiddeti ve benzerleri demokrasi karşıtlığı değil, aksine, onun itibar ettiği, benimsediği demokrasi yolunda atılmış adımlardır. Bütün bunlar Allah uğrunda yapılmaktadır.

Sözünü ettiğim ve büyük önem taşıdığına inandığım, bu ülke, bu halk gerçeğimiz kolay kolay gündeme gelmiyor. 2013 aralığını izleyerek iki dinci cephenin ibret verici kapışmalarına tanıklık ediyoruz. Benim kuşağım, Türkiye'nin altın yıllarını yaşayanlar, halk ihanetinin kurbanı olmayanlar,  ülkenin sandık demokrasisi ile nereden nereye sürüklendiğini çok iyi bilirler, çünkü bunu yaşadılar.

Onlardan biri, gerçek bir bilge Doğan Kuban hoca bu nedenle sıklıkla cumhuriyetin ilk 15 yılını bir mucize olarak anmakta ve bugün bir cehalet vesayeti altında yaşadığımızı sık sık vurgulamaktadır. Evet bugün demokrasi için bilinçli desteğine şiddetle muhtaç olduğumuz halkımızın önemli bir bölümü içinde yaşadıkları ülkenin durumunu, bugününü, yarınını görme, olayların ve yoksunluklarının nedenlerini anlama yeteneğinden yoksundur.

 AKP iktidarının denetimindeki TV lerimiz ve medyamız halk karşıtı, bilim karşıtı, emekçi ve sol karşıtı politikaları hiçbir zaman yeterince işlemiyor.

Sık yinelenen, dindarlara inanç sahiplerine baskı uygulandığı, onlara zulmedildiğidir. Zulüm olarak tarif ettikleri şey aslında laikliktir. Açıkca söylemezler ama demokrasinin olmazsa olmazı sayılmak gereken laiklik onlar için zulümdür. Bütün bunları iyi bilen ama yıllardır bu politikalara yandaşlık eden, çıkar ilişkileri içindeki liberalleri, soldan dönmeleri, yüreksiz aydıncıkları bir tarafa koyuyorum. Onlar gerçekleri görüp yeni tavır almakta çok geç kaldılar. 7 haziran seçimleri başlangıçta AKP iktidarından kurtulma umutları vermişti. Ama yeniden bu umutların gerçekleşemeyeciğini görüyoruz.Ülkemin yurtseverlerini büyük bir mücadele bekliyor. Yurdumuzu bu çıkmazlardan kurtarmak için aralıksız bir çaba ile halkın bilinçlenmesi için çalışmak gerekiyor. 

Halkımız laikliği benimseyecek bir bilince ulaşmadan demokrasiye ulaşmamız mümkün olmayacaktır.

coskunoz@superonline.com 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?