Prof. Dr. Coşkun Özdemir
Dünya güzeli bir doğa parçasında yaz tatili yaparken zarif ve cumhuriyetçi bir hakim hanımla tanıştık. O’na merakla -“hakim hanım Fetocu meslekdaşlarınız erkek hakimlerle nasıl bir beraberliğiniz oldu, onları nasıl tanıdınız'' diye sordum. Cevabı şöyle oldu: Hocam onları tanımak hiç zor değil.Onlar kadınlarla konuşurken yüzünüze bakmadan, başlarını öne eğerek konuşular. Nedeni göz zinasından korunmaktır. Sevgili okurlar bu inancı taşıyan binlerce hakimin yıllardır verdikleri yaşamsal kararları düşünür müsünüz? Dehşet verici değil mi? Bir göz zinası, bir de el zinası var. Çok yineledim. Fakültede sınav kazanmış yeni bir asistan kızımız, “hoş geldin'' diye kolumu uzattığımda, elimi sıkmadı. El zinasına meydan vermek istemiyordu. Allah ona 80 yaşını aşmış da olsa bir erkek eli sıkma demişti. Aynı Allah şort giyen kadınlara tekme at , örtünmeyen kadınlar fuhuşu davet eder, müziğin her türlüsü günahtır''diyor (Üniversite ilahiyat profesörleri). Diyanet işleri başkanının (istifa etti) onlara “Allahı yanlış tanıyorsunuz. Allah en büyük en yüce en kusursuz, en mükemmel ilahi bir varlıktır'' diyeceğine “nişanlıların el ele tutuşması caiz değildir, depremi tartışan bilim adamları yalnız fizik konuşuyorlar, bir de metafizik var, Allah kullarının afetlerde nasıl davranacağını sınamak istiyor “diyor. Bir maarif müdürü ''kadınlar yalnız sokağa çıkmamalı.Çıkarlarsa rasladıkları her erkekle zina etmiş sayılır'' buyuruyor. Saray sofrasında oturan bir tarihçi “Yunan kazansaydı saltanat ve hilafet devam ederdi'' “demekte. Peşinde 10 binleri sürükleyen cübbeli hocaya göre Allah erkeklere 70 huri vaad ediyor. Bu kadar huri ile nasıl başa çıkılır diye sorulduğunda “orada sınırsız cinsel güç var'' diyor. Aynı cüppeli yanmaz kefen satıyor, çok sayıda alıcısı var. En büyük bütçeye sahip diyanetin yeni başkanı sekülarizmi, dünyevileşme ve hiç hiçbir değer tanımama olarak tarif ediyor.
Din, islam, inançlar, tarikat ve cemaatler konularında en doğru en gerçekçi yazıları yazan Tayfun ATAY, Diyaneti, 100 bin çalışanı olan laiklik düşmanı devasa kurum olarak tarif ediyor. Şimdiki diyanet laik cumhuriyeti tasfiye yolundadır'' diye ekliyor. Son günlerde Emre Kongar, Şerif Mardin’i ve onun tezlerinin analizini yaptı, yanlışlarını anlattı. Çok öğretici bir seri yazı idi. Orhan Bursalı tarikat ve cemaatlerde hüküm süren cehaleti ortaya koydu. Ama bu ülkede okuyan, merak eden soru soran düşünerek öğrenerek yaşayanlar çok ama çok azınlıkta. Emperyalist Amerika’nın desteği ile, ılımlı islamla, laik eğitimin önünü keserek bu milleti birey olmaktan, özgürce düşünen bilinçli yurttaş olmaktan alakoydular. Bu milletin çoğunluğu kendi çıkarı ile birlikte yurdunu nasıl seveceğini, nasıl savunacağını öğrenemedi. Aydınlanma üzerine bir çok yazı yazdım. Bir ülke aydınlanmaya kavuşamamış, laikliği benimseyememişse orada insan hakları, hümanizm, adalet ve demokrasi olamaz. Eğitimdeki kargaşayı kaygı ile iziliyoruz. Bu ülkeyi bu halkı seven yöneticiler, politikacılar bir araya gelip neden bu kadar sapkınlık, bu derece cehalet üretiyoruz, ne dinimizi, ne dilimizi, ne tarihimizi biliyoruz. Hangi zemin hangi toprak ancak bunları üretebiliyor? diye sormalı. Bu soruları masa üzerine yatırmalı. TV’lerde Ahmet Hakan, Şirin Payzın,Deniz Bayramoğlu, Haber Türk’ten Didem ve Ece hanımlar, Uğur Dündar, öncelikle bunları tartışmalı. Doğan Kuban, Bozkurt Güvenç, Hıfzı Topuz, Emre Kongar, Erdal Atabek, Özcan Köknel ve benzeri bilge kişiler yurtsever yöneticilere, politikacılara danışmanlık yapmalı. Çok kaygı verici bir doğrultuda ilerliyoruz. Benim gibi benim kuşağım gibi cumhuriyetin altın dönemini yaşamış dinozorların kaygılarını paylaşıp sözcüklerle, atlet, heykel tartışmaları ile zaman kaybetmeden çare arayınız lütfen.