Dünkü ve bugünkü Müslümanlık

Prof. Dr. Coşkun ÖzdemirUrfa'da 30 yıl öğretmen olarak çalıştım. Bu uzun yıllar boyunca tek bir kırgınlığım olmadı. Daima ilgi ve saygı gördüm. Muhafazakar, dindar Urfa halkı ile ilişkimiz hep sevgi saygı çerçevesinde...

Prof. Dr. Coşkun Özdemir

Urfa'da 30 yıl öğretmen olarak çalıştım. Bu uzun yıllar boyunca tek bir kırgınlığım olmadı. Daima ilgi ve saygı gördüm. Muhafazakar, dindar Urfa halkı ile ilişkimiz hep sevgi saygı çerçevesinde gelişti.

Bu sözlerin sahibi 1927 yılında 19 yaşında İzmir Karşıyaka'dan Urfa'ya ilkokul öğretmeni olarak tayin olan annem Lamia Özdemir. Annem ilk bakışta Urfa'yı beğenmedi ise de Urfa doğumlu Turan Okulu başöğretmeni İhsan beyi beğenerek ve 1928 yılında onunla evlenerek 1929'da benim doğumuma yol açıyor. İki Atatürk sevdalısı cumhuriyet öğretmeninin evinde doğmak büyük talih. Kuşkusuz bu talih beni ömür boyu takip etmiştir.

Evet Urfa Anadolu'nun muhafazakar ve dindar insanların çoğunlukta olduğu bir ilimizdir. Nüfüsun bir bölümü Kürt bir bölümü Arap ve Türktür. Akkoyunlular'dan kalan Türkmenler de vardır .Az sayıda Musevi ve Ermeni de bulunmaktadır ilimizde. Kadınlar örtülüdür ama türban yoktur. Saçlarıgörülür kadınlarımızın. Urfa'ya dışarıdan gelmiş olanlara 'garip' derler. Bu sözcük onların yerli halkın kurallarına tabi olmadığını ifade eder. Annem ve benzerlerine örtünmedikleri için tepki göstermek söz konusu değildir. Bugün "örtünmeyen kadınlar fuhuşu davet ederler" diyen, "müziğin her türlüsünü günah sayan" profesörlerimiz, "kadınlar yalnız sokağa çıkmamalı" diyen maarif müdürlerimiz var.

Öğretmenler büyük saygı ve destek görür Urfa'da, Kürt-Türk ayrımı o yıllarda yoktur. Öğretmen o yıllarda Hazreti İbrahim'in göllerindeki balıklar kadar kutsaldır. Çocukluğumda annemle sokakta yürürken karşıdan gelen Urfalı erkeklerin "Muallime hanım rahat geçsin" diye sokağın kenarına çekilip hareketsiz kaldığını hatırlarım.

Öğrenci velileri öğretmenlerin ilişkileri mükemmeldir. Doktorlar okulların avlularında trahom tedavisi yaparlar. Urfalı doktor annemin tedavisi için eve geldiğinde para teklifine tepki gösterir: ''Hocanım siz bizim çocuklarımızı eğitiyorsunuz. Sizden para almak olur mu?''

Urfa'nın orta yerinde Türk musikisi yapılan içkili gazino vardır. Ama Ramazan'da içki içilmez. Kahvelerde şeker getirirler. Tavlayı kaybedenin ödemesi için Asistanlık yıllarımda izinli gidişlerimde annem babam okulda iken evde hizmet veren Urfalı kadınla yalnız kaldığımda onun şu sözlerini hatırlarım; “Coşkun beg. Bahıyam anayın her bişeyi bizden iyi. Analığı da hanımlığı da insanlığı da herbişeyi''

Sağ duyu sahibi bu dindar kadın bu özelliği görebilmiştir.

Din ve inançlar yüzünden bugünkü ayrışma kutuplaşma yoktur .Özetle bugünkü taassubu o yıllarda görmezsiniz. Bir kalkınma içindedir her açıdan ülke. Bunun bilincindedir halk. Mustafa Kemal büyük kurtarıcı olarak halkın gönlünde yer etmiştir   Ama köy ağaları değil. Toprak reformu yapılamamıştır. Büyük toprak sahipleri Demokrat Parti'yi kurmuşlardır ve seçimlere gidilmektedir. Köy ağaları eğitim reformu ile neler kaybedeceklerini kestirmişlerdir. Siyasete soyunurlar ve çok güçlü bir ağa Kinyas Kartal'ın da desteği ile Büyük eğitimci Hasan Ali'yi devirirler. Köy Enstitülerini yok etmek üzere hamle yaparlar. Kuşkusuz en soylu en büyük yurtseverleri yetiştiren bu okulların mezunları Anadolu'ya dağılınca  neler olacağını dinbaz mütegallibeler çok iyi algılıyorlardı. Yazık ki bu büyük darbe muhafazakar politikacıların desteği ile başarıya ulaşmış, DP'nin iktidara gelişi ile sonuca ulaşılmıştı.

Urfa'ya tayin ettiği köy ağası belediye başkanı o güne kadar benzeri görülmedik bir ifade ile benim de bulunduğum bir sofrada "orucunu yiyenin katli vaciptir'' demiştir. Vatan Cephesi ahlaksızlığı ile halkın kahveleri camileri ayrılmış, tam bir bölünme yaşanmıştır. Yakın yıllarda ben "laikleri öldürebiliriz" ifadesine sık sık tanık oldum. Böyle bir din anlayışı egemen olmuştur, yurdumuzda.

Yüzde 8'e varan IŞİD sempatizanın varlığı dehşet verici değil mi?  Bir IŞİD'linin mahkemede “Ben Allahın emirlerini yerine getiriyorum beni neyle suçluyorsunuz?"  deyişi çok şey anlatmıyor mu? Hz. Muhammed cahiliye döneminden sonra "Bir Allahda birleşelim ona teslim olalım" demiş, barışı birleşmeyi amaçlamıştır. Ama ondan sonraki gelişmeler ne yazık ki İslam dünyasına farklı Allahlar, farklı inanış ve mezhepler, tarikatlar getirmiş. İslam dünyasında çatışmaların sonu gelmemiştir. Bunları Tayfun Atay ve Rıza Zelyut çok güzel anlatıyorlar.

Evet feodalite ağalar, politikacılar, tarikatlar ve ABD elbirliği ile Türkiye'yi uygarlık, çağdaşlık hedefinden uzaklaştırmış hurafelerle. Batıl inançlarla şekillenen bir İslam anlayışı ülkeye egemen olmuştur. Bir çok kez yineledim kadınlara saçın telini göstermeyi, sesli gülmeyi, sokağa yalnız çıkmayı, öğrenciye hocasının elini sıkmayı yasaklayan, müziğin her türlüsünü günah sayan, erkeklere 70 huri vaad eden kadınların gılmanla yetinmesini emreden bir inanç, bir Allah yarattılar. Yaşar Nuri bu tahrifatı "Allahla Aldatmak" ve öteki kitaplarında örneklerle çok güzel anlatıyordu.

O halde milyonlarca halkımıza herşeyden önce gerçek Allah, Kuran ve İslam dini öğretisi gerekli ve zorunlu değil mi? Allah'ı en yüce, en büyük en üstün hiçbir kıyaslamaya konu olamayacak,akla bilime öncelik veren bir yüce varlık olarak göremeyen, yanmaz kefen icat edip satan Cübbeli hocanın peşindeki milyonlardan demokrasimize destek bekliyoruz. Burada halkın bilim insanlarına ve aydınlamacı bilgilere ihtiyacı olduğu çok açık değil mi? Bu günkü kargaşadan, kutuplaşmadan, sürüp giden cehaletten sorumlu olan bu çarpık din anlayışından yarar uman oy peşindeki politikacılar değil mi?

Halkın bir ümmet toplumu olmaktan çıkıp bir birey olmasına, özgürce düşünüp bilinçli seçimler ve tercihler yapmasına olanak tanımadılar. Dürüstçe davranıp halkı sorgularsanız büyük çoğunluğun demokrasi, rejim, insan hakları, kadın hakları, uygarlık, bilim, teknoloji  konularında çok yetersiz, çok ilkel durumda olduğunu görürsünüz. AKP, iktidarını halkın bu yoksunluklarına borçludur. Bu yoksunluklarla halkçı bir sol partinin seçim kazanma şansı olamaz. Gerçek yurtseverler bu gerçekleri yadsıyamazlar bu gerçeklerimizi görmezden gelemezler. Bu ülkenin içine daldığı büyük çıkmazdan kurtulması ancak bu gerçeklerimizin cesaretle ortaya atılması  ve dayanışma ve elbirliği ile çare ve çözümler aranması ile mümkün olabilir. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?