Hâlâ gazetecilik yapmaya çalışan ender gazetelerden Birgün’de yine iyi bir haber vardı.
İsmail Arı imzalı haber, tüm potansiyeline ve yolcu talebine rağmen tel tel dökülen ve bozuk mevcut pisti, yıllardır bitirilemeyen ve 1,3 milyar dolara mal olan 2. pisti ile bilinen Sabiha Gökçen Havalimanı ile ilgili idi.
Hiç kuşkusuz Türkiye’nin en kötü yönetilen ve en kötü durumda olan havalimanının yönetim kurulundaki durum “Liyakatsizler Havalimanı” başlığı ile haberleştirilmişti.
Gerçekten de AK Parti döneminin simgesi haline gelen ‘partiye yakın olsun, liyakate gerek yok’ anlayışının tipik bir örneği idi.
Aynı zamanda DHMİ yönetim kurulu üyesi de olan yönetim kurulu başkanı Fatih Çakmak, AK Partili Beyoğlu Belediyesi kökenli idi ve belediyede park ve bahçelerden sorumlu başkan yardımcılığından geliyordu.
Başkan vekili Metin Yerebakan’ın da havacılıkla, havalimanı ile en ufak bir ilgisi yoktu. Malzeme mühendisiydi.
Yönetim kurulu üyesi Murat Gül üniversitede fotoğraf okumuştu fakat bu aynı zamanda DHMİ’de daire başkanı olmasına bir engel teşkil etmemişti.
Yönetim kurulu üyelerinden Ayfer Kara ise yine bir AK Parti geleneği olarak üç koltukta birden oturuyordu. Hukuk eğitimi almış olan Kara, DHMİ’de strateji geliştirme başkanlığının yanı sıra hukuk müşavirliği ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nın sahibi olan şirketin yönetim kurulu üyeliğini yürütüyordu.
Yönetim kurulu üyelerinden sadece Orhan Çetin’in havacılıkla ilgisi vardı. Pilottu ve Cumhurbaşkanlığı Hava Ulaştırma Daire Başkanlığı da yapıyordu.
Şirketin genel müdürü Faruk Kacır ise iletişim fakültesi mezunu idi. Bir önceki görevi ise İBB’nin AK Parti’de olduğu dönemde Ağaç ve Peyzaj AŞ Müdürlüğü idi.
Hal böyle olunca havalimanının dökülmesi çok normaldi.
Ancak DHMİ’de başka dedikodular da dolaşıyordu.
Liyakat açısından zaten yetersiz olan bu yönetim kurulu üyelerinden ikisinin, aynı zamanda DHMİ’de daire başkanı da olan Murat Gül’ün ve DHMİ’de hem Strateji Geliştirme hem de 1. Hukuk Müşaviri olan Ayfer Kara’nın DHMİ ile iş yapan, KOİ ihaleleri alan bir şirketle yakın ilişkileri olduğu iddiası kurum koridorlarında servis elemanlarının bile diline düşmüştü.
Kurumda herkes tarafından bilindiği haliyle Ayfer Kara ve Murat Gül Ankara’da Parkline adındaki yeni bir lüks siteden birer ev almışlardı.
Diyeceksiniz ki, “Ne var canım. Birçok yerden maaş alıyorlar. Bir ev almasınlar mı!”
Alsınlar elbet ama aldıkları evin müteahhidi YDA adlı inşaat şirketi olunca iş biraz garip hale geliyordu.
Garip, çünkü YDA, DHMİ’nin en önemli müteahhitlerinden biri, Dalaman Havalimanı’nın imalatçısı ve işletmecisi, Diyarbakır Havalimanı’nın müteahhidi, depremde tarumar olan Hatay Havalimanı’nın müteahhidi ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nın ek bölümlerinin müteahhidi idi.
DHMİ ve Sabiha Gökçen havalimanı iki yöneticisinin, DHMİ’nin en büyük müteahhitlerinden birinden “residence” almaları, en basit tabiri ile biraz garip değil miydi!