Altı liderin Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayını belirleme amaçlı dünkü toplantısından nasıl bir sonuç çıktı?
Toplantıya katılan partilerden birinin sözcüsünden “Kamuoyu kimi bekliyorsa o isim olacak” mesajı duyuldu.
Bir başka partinin önemli bir ismi, toplantının ardından, sonradan sildiği “Millet beşten büyüktür” mesajını kamuoyuyla paylaştı.
Süreci yakından izleyen gazetecilere göre, Meral Akşener dışındaki liderler, masa arkadaşları CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyeceklerini açıklamışlar, Akşener CHP’den seçilmiş İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanlarından birinin aday gösterilmesini karşı teklif olarak ileri sürmüş… Diğerleri “Partimin yönetimini ikna edemem” diyen Akşener’e, itirazcılarla konuşup iknaya çalışması tavsiyesinde bulunmuşlar…
Acaba gerçekten böyle mi oldu, yoksa böyle olduğunun sanılması mı isteniyor?
Politikacılar söz konusu olduğunda zihnimde geçmişe ait taraflardan bizzat dinlediğim olaylar hemen zihnimde canlanır.
Eray Görgülü: Masada "Kılıçdaroğlu" ismi Gültekin Uysal'dan gelecek
İşte biri: İki Musevi işadamına ait Alarko fabrikasında grev çıkmıştır. Dönem, milli cephe diye anılan Süleyman Demirel’in MSP ve Milliyetçi Hareket Partisi ile kurduğu koalisyon hükümeti dönemidir. Fabrikadaki grevi kısa adı MİSK olan Türkiye Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu başlatmıştır. MİSK üzerinde MHP’nin ve lideri Alparslan Türkeş’in etkisi bulunduğu bilinmektedir.
Olayı çok sonraları bana aktaran Alarko’nun sahiplerinden Üzeyir Garih Ankara’ya gidip Türkeş’i makamında ziyaret eder ve ona grevin ülke sanayii ile ekonomisine verdiği zararı etraflıca anlatır. Ondan grevin sona erdirilmesi konusunda yardım talep eder.
Türkeş sanayiciyi dinledikten sonra konuya müdahil olabileceğini söyler. İki gün sonra İstanbul’a gelecek ve fabrikaya da uğrayacaktır.
Gerçekten de söz verdiği gün, sabah erkenden, grevci işçilerin şaşkın bakışları altında fabrikaya gelir Milliyetçi Hareket Partisi lideri. Derhal patron katına çıkartılır. Üzeyir Garih ve ortağı İshak Alaton’la konuşur, onlardan yaptıkları üretim konusunda bilgi alır. Sohbet 10-15 dakika sürer. Konular bitince Türkeş muhataplarından o günkü gazeteleri kendisine getirmelerini ister, getirildiğinde de bir köşeye çekilip hem kahvesini içer hem de uzunca bir süre gazetelere göz gezdirir.
Aradan bir saatten fazla vakit geçince kalkar Türkeş, çıkarken de kendisini uğurlayan İshak ve Üzeyir beylere, “Hemen çıksaydım grevci işçiler görüşmemizi fazla önemsemezlerdi, onun için gazeteleri mütalaa ederek vakit geçirdim” açıklamasında bulunur.
O ziyaretten sonra MİSK Alarko fabrikasındaki greve son verir.
Benzer bir olay koalisyon pazarlıkları sırasında Süleyman Demirel’e de atfedilir. O da, kısa süren bir pazarlıktan sonra ziyaret ettiği partiyi hemen terk etmez, kendisine getirilen gazetelerle bir köşeye çekilerek vakit geçirir. O ziyaret üzerine gazetelerde ertesi gün içeride çetin pazarlıklar geçtiği yollu haberler çıkar.
Verilmek istenen izlenim de budur zaten.
Ne dersiniz, dünkü altı lider buluşması da dışarıya yansıyan türden izlenim verme niyetiyle sonlandırılmış olabilir mi?
Kuşkumun temelinde, baştan beri zihnimde yer eden İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’in Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adaylığı belirleme sürecini, kendisinin “Ben aday değilim, sistem değişip yeniden başbakanlı parlamenter sisteme geçildiğinde başbakan olacağım” açıklaması istikametinde bir sonuç için değerlendirdiği düşüncem yatıyor.
Başbakanın olmadığı geçiş döneminde de başbakanmış gibi bir işlevi üstlenebilmek için bir pazarlık yürütüyor olabilir…
Aday gösterilmesi kamuoyu tarafından beklenen isim –Kemal Kılıçdaroğlu– masanın diğer katılımcılarına cumhurbaşkanlığı yardımcılığı verme niyetindeydi; Akşener, onun bu niyetini kendisine verilecek tek başkan yardımcılığına dönüştürmek istemiş olabilir diye düşünüyorum.
“Diğer liderlere onurlu başka görevler düşünülsün, ben tek cumhurbaşkanı yardımcısı olayım ve günlük işlerin yükünü ben üstleneyim” pazarlığı…
Olabilir mi böyle bir pazarlık? İlk buluşmadan itibaren yaptığı açıklamalar ve onlarla verdiği izlenimleri yürüttüğünü sandığım bu pazarlığa hazırlık amaçlı olarak değerlendiriyorum.
Tek cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görüşüne masanın konuklarından Gelecek Partisi genel başkanı Ahmet Davutoğlu itiraz etmiş olabilir. Son birkaç gün içerisinde önce liderlerin en kıdemlisi Temel Karamollaoğlu‘nun, daha sonra da müstakbel aday Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ahmet Davutoğlu’nu ziyaretlerini onu itirazından vazgeçirme girişimleri olarak okuyorum.
Yanılıyor olabilir miyim?
Elbette olabilirim.
Sonuçta bir pazarlığın döndüğü ve Meral Akşener’in pazarlığın merkezinde bulunduğu bir gerçek.
“Acaba” diyorum, “Akşener’in 2018’de yapılan son cumhurbaşkanlığı seçiminde, önceleri çatı aday projesine olumlu bakar ve o yolda açıklamalar yaparken, birdenbire farklı bir görüşle ortaya atılıp ‘Seçilebilirim, ben aday olacağım’ ısrarıyla projeye karşı çıkması da bir pazarlıkla mı ilgiliydi?”
Politik deneyimleri Akşener kadar eskilere gitmeyen, dolayısıyla Alarko ve koalisyon pazarlıklarında dönen ince taktikleri bilmeyen muhatapları, onun niyetini doğru okuyamadıkları için mi, iş o zaman sarpa sarmıştı?
Öyleyse ve o zaman doğru okunamamışsa, acaba şu son dönemeçte, Akşener’in benzer yöntemle yürütmek istediği pazarlık da, masanın diğer katılımcıları tarafından benim anladığım şekilde algılanmıyor olabilir mi?
Yanlış anlama yeniden yanlış sonuç getirebilir…
Tıpkı 2018 yılında olduğu gibi, bu kez de sandıktan AK Parti-MHP lehine bir durum ortaya çıkabilir.
Bu soruları zihnimden atamadığım halde, şimdiki tabloya bakıp masanın bileşenlerinin bu defa Akşener’in niyetini doğru okuduklarını çıkarmak da mümkün.
Zaten ortamın bu defa yanlışlığa izin vermeyecek özellikleri de ortada.
Millet İttifakı’nı bozan, bunu hangi amaçla yapıyor olursa olsun, hem cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili seçimlerinde zaferi Cumhur İttifakı’na hediye etmenin sorumluluğunu da üstüne alacaktır.
Geçmişte tarafların birbirini doğru anlamadığı bir ortamda, onlar adına yaptığım zihinleri okuma temrini türünden birkaç yazım işe yaramıştı.
Umarım, bu defa da bu yazım işe yarar.