Bir ara siyasi yorumlara sıkça konu olan ‘endişeli muhafazakarlar’ kalıbı vardı; nedense son zamanlarda o sıfat pek iltifat görmüyor. ‘Muhafazakar’ kesim mi endişeli olmaktan uzaklaştı, yoksa o kesimin endişe duyduğu konulara hassasiyetler mi ortadan kalktı, bu sorunun üzerinde duran da yok.
Ne yalan söyleyeyim, bu durum beni ciddi olarak endişelendiriyor.
Aslında konunun gündemden kalkması benden çok daha fazla olarak muhalefet cephesini endişelendirmeli.
Merak edilmesin, sebebini açıklayacağım.
Başka siyasi adresler de olsa bile, ‘muhafazakar’ olarak adlandırılan ve o şekilde tanımlanmaya alışmış insanlar AK Parti seçmenleri arasında fazlasıyla mevcut. İktidara geldiği ilk seçimde (2002) AK Parti’nin aldığı oyların büyük bölümü kendini öyle tanımlayan insanlara aitti. Zaman içerisinde muhafazakar tanımlanmayacak tipler de AK Parti seçmenleri arasına katılabildikleri gibi, onların bir bölümü muhafazakar değerleri de benimseyebildi.
[Tanıma itiraz edenler çıkabileceğini elbette biliyorum; özellikle dışarıdan bakanların kolaylıkla ‘muhafazakar’ diye tanımlayabilecekleri insanların bazısı o kavramı kendilerine hiç yakıştırmazlar. Çoğu kendilerini ‘tutucu’ görmedikleri için ‘muhafazakar’ sıfatından rahatsız da olur. Eskiden dindarlık ile milliyetçiliğin şahısları üzerinde birleştiği insanlar için ‘mukaddesatçı’ sıfatı kullanılırdı ve aslında AK Parti’nin çekirdek seçmen kitlesini teşkil eden büyük gruba en çok yakışan artık kullanımdan kalkmış o sıfattır. Rahatsızlık duyulsa da genel kabul gören ‘muhafazakar’ sözcüğünü bu yazımda eskinin ‘mukaddesatçı’ sıfatı yerine kullanıyorum.]
AK Parti tabanına sonradan katılmış ‘yeni muhafazakar’ diye adlandırılabilecek insanlar bugün AK Parti seçmenleri arasında en büyük grubu oluşturuyor. AK Parti’yi iktidara taşıyan, kuruluşta ön saflarda yer almış, bazısı siyasi görevler ve konumlar taşımış, bazılarından bürokraside yararlanılmış ‘muhafazakar’ kitleden hâlâ AK Parti içerisinde kalmış ve yapılacak ilk seçimde ona oy verebilecek olanlar yanında, hatırı sayılabilecek sayıda oldukları düşünülen farklılaşmış bir kitle de var.
Kimi artık AK Partili değil bu insanların, bir çoğunu da AK Parti’nin lider kadrosu kendilerinden kabul etmiyor.
Sayıları ihmal edilmeyecek kadar fazla bir kitle, vaktiyle AK Parti’ye oy vermiş, bundan sonra vermeyi düşünmeyen veya vermemeyi düşünen…
‘Endişeli’ denilen muhafazakarlar işte bunlar…
AK Parti’nin kendilerine atfedilen değerleri artık temsil etmediği görüşünde olan bir kitle bu.
Onlara sahiplik etmek üzere kurulmuş partiler de bulunuyor: DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve hatta geçmişte Milli Selamet ve Refah gibi partilerin çatısı altında bulunmuş AK Partilileri davet etmeye çalışan Yeniden Refah Partisi…
[İYİ Parti de var ama o daha ziyade MHP tabanından ve şaşırtıcı gelse de CHP’li seçmen kitlesinden ilgi görüyor.]
Saadet Partisi’ne de ilgi gösterebilir yakın zamana kadar AK Partili bilinen o kitleden artık ona oy vermemeyi düşünenler…
Ancak kamuoyu yoklamaları o kitlenin siyasi temsilinde belirsizlik olduğuna işaret ediyor.
Kitleyi çatıları altında toplayabilecek partilere ilgi gösterecekleri anlaşılanların oranı AK Parti seçmeni olmaktan uzaklaşanların bayağı altında.
Anketlerde kendilerini ‘kararsız’ veya ‘seçimi protesto edecek’ olarak tanımlayan grup hâlâ kalabalık.
Günlük hayatta herkes o gruptan insanlarla karşılaşabiliyor.
Şahsen benim karşıma sıkça çıkıyor o insanlar…
Biraz konuşunca, AK Parti ile bağlarını kopardıkları, ancak muhalefet cephesinde yer alan partilere seçmen olmakta da aceleci davranmadıkları fark ediliyor.
‘Endişeli muhafazakar’ diye tanımlanmayı hak edenler çoğunlukla bu grup…
Yapılacak ilk seçimin sonucunu belirleyecek kitle de galiba bu grubun insanları olacak.
Muhalefet ile iktidar ayrı ayrı onları kendi yanlarına çekmek için çaba gösteriyor ve seçim tarihi yaklaştıkça iki tarafın propaganda kampanyaları daha fazla o kitleyi yanlarına çekme amaçlı olacak.
AK Parti onların muhalefete seçmen haline gelme konusunda taşıdıkları endişelerin haklı olduğu yolunda propagandalara ağırlık verecek, birlikte geçirilen eski verimli günleri hatırlatma yanında muhalefetin ana gövdesini oluşturan CHP’nin biraz daha eskilerde yaptığı yanlışları iktidara gelirse yeniden yaşatacağı üzerinde yoğunlaşacak.
Böyle yapacağı şimdiden belli.
O kesimin ‘endişeleri’ üzerinden yürütülecek propagandalarla, CHP ile aynı ittifak içerisinde yer almayı, liderleri muhafazakar kimlikli partilere pahalıya mal etme çabası sürdürülecektir.
Yazının burasında durup şu kritik soruya cevap arayalım: “Ekonomik sıkıntıların had safhada bulunduğu ve herkesi etkisi altına aldığı günümüzde bu tür propagandalarla seçimde sonuç alınabilir mi?”
Millet İttifakı içerisinde yer alan muhafazakar kimlikli liderler bu sorunun cevabının “Evet, olabilir” olduğunu bilirler.
CHP’nin ve destekçilerinin bilmediği anlaşılıyor.
Özellikle de CHP’yi iktidara taşımaya, lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhurbaşkanı seçtirmeye and içmiş medyadan bu anlaşılıyor.
Fena halde yanılıyorlar.
Seçimde sonucu, vaktiyle AK Parti’ye oy vermiş kitlenin belirleyeceğini unutmuş -veya hesaba katmamış- durumda CHP.
Onlar bu aldırmaz tutumlarının muhalefetten yana oy kullanmazlarsa iktidar değişiminin mümkün olmayacağı kitleyi biraz daha endişelendirdiğini de fark etmiyorlar.
Her yeni olay, her gelişme o kitlenin endişelerini büyütüyor ve kendi kendilerine “Yanlış yerde mi duruyoruz?” sorusunu sormalarına yol açıyor.
Kulaklar iktidardan gelen muhalefete yönelik eleştirilere ve kendilerini hedef alan çağrılara daha fazla açık hale geliyor.
Zamanında -yani 10 ay sonra- yapılacak seçimde sonuç ne olur bilemem, ancak iktidarın kendisi için olgunlaşmış saydığı bir ortamda -günümüze yakın bir tarihte- gideceği bir baskın seçimde kafa karışıklığı önemli bir rol oynayabilir.
İktidarın hesabı buysa, muhalefete hayal kırıklığı yaşatacak bir sonuç beni hiç şaşırtmaz.