Fehmi Koru yazdı: Ülkemiz medyasının olağanüstü kısa bir günlük özetini sunuyorum

''Ülkede var olan belli başlı eğilimleri temsil ettiğini düşündüğüm birkaç gazete ve bir-iki internet haber sitesinde çıkan haberler ile yazıları gözden geçirdim''

Vakti kısıtlı biri görevi gereği dünya ve ülke gündemini takip etmesi gerekiyor ve bu sebeple gazetelere göz atmak zorundaysa ne yapar?

“Biri” dememe bakmayın, sözünü ettiğim kişi bizzat benim.

Her gece yarısı olduğu gibi, yani herkes henüz uykusunu almamışken, biraz önce uyandım ve internette okur bekleyen gazeteler için bilgisayarımın başına oturdum. Onlarca gazetede çıkan haberler ile yüzlerce ismin yazdığı yazıların hepsini okuyamayacağıma göre, seçtiğim kısıtlı sayıdaki gazetelerden, en fazla iki saat süren bir okuma maratonunu gerçekleştirdim.

Ülkede var olan belli başlı eğilimleri temsil ettiğini düşündüğüm birkaç gazete ve bir-iki internet haber sitesinde çıkan haberler ile yazıları gözden geçirdim. 

Sözgelimi, iktidarın itibar ettiği gazetelerin hepsinde güncel konuların nasıl haberleştirildiğini ve yorumlandırıldığını görebilmem imkansız, o sebeple tek bir muteber gazeteye bakarak yetiniyorum. Muhalefetin büyükçe partilerine yakın görünenlerin buluştuğu iki gazete seçtim; bir de ‘6’lı masa’ içerisindeki genellikle ‘küçük parti’ diye anılan partilerin görüşlerine genişçe yer veren bir gazete…

Yeter mi? “Yetmez ama evet” durumu bu konuda da var. 

İdare ediyor.

Genel eğilim onları temsil ettiğine inandığım gazetelere bakınca anlaşılıyor.

Örnek mi?

‘Sürtük’ sözcüğü etrafında başgösteren tartışmaları çok yönlü okuyarak değerlendirebilmek için her gazeteye göz atmak gereksiz. Benim iktidara yakın olduğu için her sabah sayfalarında dolaştığım gazetede o konu tek bir habere bile konu olamadı. Gazetenin bazıları televizyonlarda da görüş açıklayan yazarlarından hiçbiri yazı yazmayı gerektirecek önemde bulmadı konuyu.

Es geçtiler.

Diğerlerini görmedim, ancak tek bir gazeteden edindiğim izlenimin diğer bütün iktidar yanlısı gazeteler için de söz konusu olduğuna eminim.

Bazıları medyada görülen senkronize durumu bir iletişim zincirinin varlığıyla açıklama eğiliminde. Ankara’da Külliye dışında da kocaman bir karargâhı bulunan bir merkezin söz birliğini sağladığına inanılıyor.

Ne yapılması gerektiğine o merkez karar veriyor, yazan-çizenlerin hepsi oraya bakıp hizaya geçiyor diye düşünülüyor.

Olabilir mi? Bilmiyorum.

Gerçekten böyle bir ilişki biçiminin var olabileceğine dair bir fikrim yok.

Muhalefete yakınlık duyanların okuduğu gazeteler ise, iktidar medyasının bıraktığı boşluğu fazlasıyla doldurma çabasındalar. ‘Sürtük’ sözcüğü o gazetelerin bugünkü nüshalarında da ön planda. Çoğu haklı tepkileri yansıtan haberler ile o tepkilere yorum katan yazılar var orada.

Hatta muteber gazetelerin ihmal ettiği “Konu iktidar saflarında nasıl değerlendiriliyor?” sorusuna cevap teşkil edecek haberler bile muhalefet eden gazetelerde…  

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan o sözcüğün de içinde geçtiği konuşmasını partisinin grup toplantısında yaptı; grup konuşmalarını genellikle önceden hazırlanmış ve cama yansıtılan bir metinden okuyor Erdoğan; acaba bu defa da öyle mi oldu, ‘sürtük’ sözcüğü önceden hazırlanmış metinde var mıydı, yoksa ağızdan kaçırılan bir sözcük müydü?

Sorunun cevabı muhalif gazetelerde.

Dün TÜİK’in geçen ayın -mayıs ayının- enflasyon oranını ve ona bağlı olarak yıllık enflasyonu ilan ettiği gündü de.

İktidarın itibar ettikleri arasından tercihim olan gazete, TÜİK’in aylık %2.98, yıllık 73.5 olarak ilan ettiği oranlarla ilgili habere “Bakan Nebati: Enflasyon düşüş eğilimine girmiştir” başlığını uygun görmüştü.

“Sevsinler” demekle -tabii içimden- yetindim.

Aynı gazete, doğalgaza %30’luk, elektriğe %15’lik zam kararını da, bir gün önce, “Elektrik ve doğalgaz fiyatı arttı” nötr başlığıyla duyurmuştu.

Onu gördüğümde de içimden “Sevsinler” sözcüğünü geçirmiştim.

Enflasyon oranları muhalefete yakınlık duyanların okuduğu gazetelerde beğenilmedi. Az bulunduğu ve gerçekleri yansıtmadığı için beğenilmedi. Oralarda Prof. Veysel Ulusoy’un başkanlığında kendi enflasyon hesaplarını yapan ENAgrup tarafından açıklanan oranlara -aylık %5.46, yıllık %160.76- daha fazla yer verildi.

Birkaç gün önce, TÜİK’te enflasyon hesaplamaları sorumlusu birimin baş istatistikçisinin sağlık sorunlarını ileri sürerek görevi bıraktığını muhalif gazetelerde okumuştum; bugün de enflasyon rakamlarıyla birlikte o oranları hesaplayan birimin başkanının da TÜİK’ten ayrıldığı yine aynı gazetelerde duyuruldu.

Açıklanan oranlar sahipsiz kaldı.

Tabii TÜİK’teki bu kritik ayrılıklara dair haberler muteber gazetelerde yer bulmadı. 

Diğer gazetelere de bakmam gerekir miydi, onlarda var mı yok mu testi için?

Sanmıyorum.

Bereket sosyal medya var, hiç değilse şimdilik var.

AK Parti’de birkaç dönem milletvekilliği yapmış, halen AK Parti MKYK üyesi eski gazeteci Şamil Tayyar zekice bir mesajını twitter üzerinden takipçileriyle paylaşmış.

Şu mesajı:

“2023’e doğru. / Rakip adayı muhalefet partilerinden beklerken TÜİK açıkladı. / En zorlu rakibimiz, yüksek enflasyon.”

Nureddin Nebati bu mesajı okudu da ondan mı, yükselmeyi sürdüren enflasyon için, “Düşüşe geçti” dedi acaba?

Muhalif gazeteler bazı emarelere bakıp “O da gidici” iddiasındalar.

Şu sırada ezan okunuyor; saat 04.30. Gazete okumalarım ve bu arada benim bugünkü yazım bitti.

Yorumum ne?

Her ülke hak ettiği medyasını buluyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.