Fehmi Koru yazdı: Yarın yalnız cumhurbaşkanı seçmeyeceğiz, vereceğimiz oyla gelecek on yılları da belirleyeceğ

İlk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk 15 yıl (1923-1938), ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü 12 yıl (1938-1950) aynı görevde bulunmuşlardı.

Yarın sandık başına gidecek ve iki hafta önce yarım bıraktığımız seçimin ikinci turunda ülkemizi beş yıl yönetecek cumhurbaşkanını seçeceğiz.

Beş uzun yıl için…

Seçimi AK Parti, MHP, Yeniden Refah, HÜDA-PAR, DSP ve Sinan Oğan’dan oluşan Cumhur İttifakı’nın adayı Tayyip Erdoğan kazanırsa, Erdoğan’ın 2014’te devraldığı ve dokuz yıldır sürdürdüğü görevine bir beş yıl daha eklenecek. (2014-2028=14 yıl).

İlk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk 15 yıl (1923-1938), ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü 12 yıl (1938-1950) aynı görevde bulunmuşlardı.

Rekor sayılmaz, ama en uzun süreli cumhurbaşkanlığında ikinci sırada yer alacak Tayyip Erdoğan

Öncesinde üstlendiği başbakanlığı (2003-2014=11 yıl) da hesaba katarsak, Tayyip Erdoğan, sadece ülkemizi değil dünyayı da en uzun süreyle etkilemiş bir figür olarak tarihe geçecek.

Rakibi Kemal Kılıçdaroğlu kazanırsa, yaşı sebebiyle onun önceki rekorlara erişmesi mümkün değil. Bir dönem -beş yıl- çok başarılı bir görev süresi geçirir ve anayasanın öngördüğü sınır olan ikinci dönem de seçilirse 10 yılı ancak tamamlayabilecek.

Pek çok siyasi gözlemci, seçim vaatlerine ve ülke şartlarına bakarak daha şimdiden bir erken seçim beklentisi içerisinde. Son zamanlarda daha az gündeme getiriliyor olsa da, seçimi Kılıçdaroğlu kazanır ve toplumla birlikte milletvekillerini de güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilmesi için ikna edebilirse, iki yıl sonra yeniden sandığa gidilebilir görüşü var.

Hangi aday kazanacak?

Biliyorum, hepiniz bu sorunun cevabını merak ediyorsunuz.

Merak etmekte yalnız değilsiniz. Başta adaylar ve yakın çevreleri olmak üzere herkes aynı merakta.

Yalnız bizler değil, ülkemizi önemseyen yabancılar da yarın oylarımızla iki adaydan hangisini cumhurbaşkanı seçeceğimizi merak ediyor.

Anketler ne diyor?

Seçmenlerin son yıllarda anketçileri ve dolayısıyla bu alanda çalışan kamuoyu araştırma şirketlerini yanılttıkları bir gerçek.

En son Yunanistan’da geçen hafta yapılan seçimlerde bir kez daha aynı rutin tekrarlandı. Seçimde Yeni Demokrasi Partisi önde çıktı, onu Syriza izledi ama anketler ilkinde beş, ikincide de 10 puan yanıldı.

Bizde de iki hafta önceki seçimde aynı olay yaşanmadı mı? 

Yine de araştırmadan geri durmuyor çalışma alanı anket olan şirketler. 

Cesaretlerine hayranlık duymamak elde değil.

Verdikleri sonuçlar önceki seçimde olduğu gibi çelişkili.

Aslında bu kez işleri kolay. Sonuçta seçim sadece iki aday arasında geçecek. Görüşülen kişilere “Oyunuzu Erdoğan’a mı, Kılıçdaroğlu’na mı vereceksiniz?” sorusu yöneltilecek, onlar da iki isimden birini telaffuz edecekler.

Kafa karışıklığı söz konusu değil yani.

Öyle ama yine de anketler çelişkili. Bazısında -çoğunda- Tayyip Erdoğan önde ve ipi göğüsleyecek görünse de, Kılıçdaroğlu’nu şanslı gösteren araştırmalar da var.

Her gün yeni bir şeyler oluyor ve özellikle “Sonunda ölsem de ona oy vermem” türü cümleler kuracak kadar kesin kararlılar dışındaki seçmenler, gelişmelere bakıp tercihlerini sorgulayabiliyor.

Sanıyorum bu durum sandık başına gidene kadar da sürecek.

Kim ilk turda oylarını aldığı seçmen kitlesini yanında tutmaya devam eder, onların ikinci turda da kendisine oy vermesini sağlayabilir ve sandığa gitmemişler ile diğer adayları veya rakibini tercih etmişleri yanına çekebilirse, sandıktan o önde çıkacaktır.

Oy vermişleri yanında tutmak…

İlk turda kendisine oy vermemişleri ve sandığa gitmemiş olanları yanına çekmek…

Seçilmek için sadece bu iki şart var.

Hiç kolay değil iki şartı birden yerine getirebilmek, bunu bilin.

Negatif kampanya ne kadar etkili olacak?

Bu turu -hatta ilkini de- zorlaştıran, rakiplerin izledikleri kampanyaların özellikleri…

Cumhur İttifakı ‘negatif’ bir kampanya yürütüyor. Rakibi ve onu aday gösteren ittifakı suçlayıcı bir kampanya bu. Rakibin terör örgütleriyle içli dışlı olduğu iddiası ilk turun sonucunu etkiledi. O turdan birinci ve üçüncü çıkan adayların –Tayyip Erdoğan ile Sinan Oğan’ın- aldıkları oylarda ‘beka’ kavramının kampanyaların gündeminde ilk sırayı işgal etmesinin yeri büyük.

Erdoğan’ın rakibine karşı bir avantajı da, rahatlıkla vaatte bulunabilecek konumda olması ve devlet kaynaklarını kullanabilmesi…

Muhalefet ‘beka’ kavramının aleyhinde kullanılmasını önleyecek yeni bir söylemi benimsedi ikinci tur öncesinde ve daha etkili olabilmek için, iddiaları geçersiz kılabilmesi umuduyla, tartışmalı bir ismi yanına çekti.

‘Beka’ konusu sağlama alınmasına alındı ama ya o tartışmalı isimden ürkebilecek seçmen kitlesinde çözülme yaşanırsa ne olacak?

İktidar cephesinin de kendi eliyle yarattığı sorunlar var. En önemlisi, ‘negatif propaganda’da aşırıya kaçılması. ‘Montaj video’ ve gerçekleri yansıtmayan posterlerin kendi seçmeni üzerinde olumsuz etkisi hiç olmayacak mı?

Bilmiyoruz.

Soruların cevaplarını sandıklar açıldığında öğreneceğiz.

Fazla beklememiz de sanırım gerekmeyecek. Sonucu öğrenmek için sabahlara kadar televizyon karşısında çile çekilmeyecek.

Her seçim öncesinde hep söylenegelmiştir ama bu seçim için kesinlikle geçerli bir durum söz konusu: Ülkemiz için gerçekten hayati bir seçim bu. 

Bir oy bile önemli.

Kullanacağımız oyla cumhurbaşkanı seçeceğiz ama ülkemizin gelecek on yıllarını da bu seçim belirleyecek.

Belki de Cumhuriyet’in ikinci yüzyılını…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.