FETÖ İLE MÜCADELE YALANI - Dr.Çağlar Ezikoğlu

Önce OdaTv’den Barış’ların ve Murat Ağırel’in hemen akabinde Müyesser Yıldız’ın olmayan suçlamalarla tutuklanması ile kamuoyunda FETÖ ile...

Önce OdaTv’den Barış’ların ve Murat Ağırel’in hemen akabinde Müyesser Yıldız’ın olmayan suçlamalarla tutuklanması ile kamuoyunda FETÖ ile mücadeleden FETÖ ile çözüm sürecine mi gidiliyor sorularının akıllara gelmesine yol açtı son günlerde.

Ben ise FETÖ ile mücadele kavramının aslında siyasi iktidarın büyük çoğunluğu tarafından kullanılan bir yalan haline dönüştüğünü düşünenlerdenim yıllardır. Geçtiğimiz günlerde ise bu düşüncemi destekleyen bir olaylar zincirine vakıf oldum ve bugün siz okuyuculara bu FETÖ ile mücadelenin nasıl koca bir yalana dönüştüğünü göstermek istedim.

Öncelikle yaşananları öğrenmemi sağlayan genç bir tarihçi; ismi Ahmet Özgür Türen. Kendisi Mayıs ayı içerisinde tarihtarih.com sitesinde 2 yazı kaleme alıyor. Birincisi ‘İlber Ortaylı ve Fethullah Gülen’ başlıklı (Bu yazıya başka bir siteden ulaşabilirsiniz;  http://www.haberdurus.com/haber/ilber_ortayli_ve_fethullah_gulen-47040.html). Diğeri ise ‘Timaş, Kronik ve Fethullah Gülen’. Şu anda iki yazıya da ulaşamıyorsunuz sebebi ise İlber Ortaylı’nın yazıların kaldırılması için hukuki yollara başvurması ve mahkemeden bu yönde karar çıkartması. (

Benim için yıllardır Fethullahçı yapılanma ile mücadele etmek bu devlete olan borcumu öderken edindiğim vazifelerin başında geliyor ve gelmeye de devam edecek. Dolayısıyla öncelikle FETÖ ifşalarına yönelik gelebilecek her türlü sansürü aşmak için elimden geleni yaparım bu yazılara da bu minvalde baktım. Fakat yazıları okuduktan sonra detaylı bir inceleme yaptığımda meselenin FETÖ ile nasıl mücadele edilmediğini gösteren bir olaylar zincirine dönüştüğünü tespit ettim.

Şimdi olayımızın kahramanlarına bir bakalım; ilk kahramanımız Ömer Okçu, nam-ı diğer ‘Hekimoğlu İsmail’. İslami camia içerisinde bilinen önemli bir isim zira ‘Minyeli Abdullah’ ismiyle kaleme aldığı ilk İslami romanın yazarı ve aynı zamanda İslami camia içerisinde yayıncılık alanında faaliyet göstermeye başlayan ilk önemli isim. Bu doğrultuda sahibi olduğu yayıncılık şirketinin adı ise Timaş Yayıncılık.

Aslında yayıncılığa daha öncesinde Nur Cemaati’nin bir diğer yayın organı olan Yeni Asya grubunda başlayan Hekimoğlu İsmail daha sonra Timaş Yayınları’nı kuracaktı. Benim gibi Anadolu’nun bir ilinde büyüyenler hatırlar Anadolu’nun her köşesinde bir Timaş Yayınları bulunur ve birçok küçük şehrin en büyük kitapçısı olarak özellikle Fethullahçı yapılanmaya yakınlığıyla bilinirdi. İşte o Hekimoğlu İsmail Timaş Yayınları’nı kurduktan sonra Zaman Gazetesi’nde yazmaya başlamış ve 80’lerden 2014’lere kadar bu gazetede yazılar kaleme almıştı.

Şimdi İslamci camia içerisinde bu durumu sorduğunuzda ise, hep bir ağızdan Hekimoğlu İsmail’in yani Ömer Okçu’nun 15 Temmuz darbesinden sonra FETÖ’yü yerden yere vurduğu yazılarını göstermekte. Tabi böyle deyince zannediyorsunuz ki, Hekimoğlu İsmail bu savaşta iktidarın yanında FETÖ’ye karşı durmuş. Tabi ki öyle değil. Örneğin FETÖ ile savaşın milat sayıldığı Aralık 2013’de Hekimoğlu İsmail Zaman Gazetesi’ndeki köşesinde ‘Fethullah Gülen Hocam’ başlıklı yazısında neler yazmış; (

Bilindiği gibi bir ömür boyu dinî çalışmaların, dinî cemaatlerin içinde bulundum, kitaplar yazdım, bir ömür boyu basın-yayının içindeyim, yazıyorum, konuşuyorum. Yanlış, doğru hareket yapan bir sürü insanla karşılaştım. Dönüp geriye bakıyorum. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hayatını hayal ediyorum, kitaplarına bakıyorum, konuşmalarını dinliyorum, “Böyle bir hoca lazımdı.” diyorum. Çünkü İslamiyet’i doğru yaşayan, anlatanlar olmazsa, bu din yanlış hareket edenlere bırakılır. İslamiyet büsbütün elden gider.”

17-25 Aralık sürecine dair yapılan soruşturmalar sonrasında ise yine Hekimoğlu İsmail Fethullahçı yapılanmayı savunmak için adeta siper olmuş. Yorumsuz bir şekilde ilgili haberi buraya aktarıyorum; (

Gazeteci-yazar, mütefekkir Hekimoğlu İsmail, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından yaşanan tartışmaları Cihan Haber Ajansı’na değerlendirdi. Fethullah Gülen Hocaefendi ve Camia’ya yönelik kara propagandaya karşı çıkarken, “Hizmet, İslamiyet’i yaşamak ve yaşatmaktır. Hocam bu hususta örnektir. Nasıl ki altının bakırdan ayrılması için ateşe atıp eritirler, aynı şekilde Allah Müslümanlara da ateş verir, kimin bakır, kimin altın olduğu böylece anlaşılır.” 

 

Görünen köy kılavuz istemez, daha sonra 15 Temmuz’la birlikte ise darbenin başarısız olmasından ötürü sert bir dönüş ile iktidarın yanında FETÖ’yü lanetleyen bir isim oluyor Hekimoğlu İsmail. Peki ya kurduğu Timaş Yayınları? Bu yayınevi oldukça kritik, aslında kritik olması FETÖ elebaşı ve onun yardakçılarının kitaplarını basmasından değil.

Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları esnasında bu kumpasları yürütenlere ilham verecek yayınlara imza atan kitapları basmasından bu kritik olma hali. Örneğin; FETÖ firarisi Adem Yavuz Arslan’ın ‘Bi Ermeni Var’ adlı ve Hrant Dink’in katledilmesini Ergenekon’a bağlayan kitabı;

Peki diğer isim yani Cüneyt Dalgakıran, uzun yıllar boyunca Emine Eroğlu ile mesai arkadaşlığı yaparak kumpas süreçlerine katkıda bulunan kitapların basım sürecinde veya FETÖ elebaşının yayınlarını basan bir yayınevinde editör olarak çalışan Cüneyt Dalgakıran. İşte belki de zurnanın zırt dediği yere geliyoruz. Cüneyt Dalgakıran’a soruşturma dahi açılmıyor ve kendisi Timaş’tan ayrıldıktan sonra jet hızıyla yeni bir yayınevi kuruyor: Kronik Kitap.

Bundan sonrası daha da şaşırtıcı, Kronik Kitap’ın oldukça hızlı yükselişi. Tarihçi Ahmet Özgür Türen bunları yazısında bahsetmiş tekrarlayarak kendisinin araştırmasına haksızlık etmek istemem. Lakin FETÖ ile mücadele yalanı dedik ya, burada bir diğer önemli mesele daha var, o da Cüneyt Dalgakıran’ın ağabeyi Adnan Dalgakıran. Kendisi 15 Temmuz darbe girişiminden sonra kapatılan FETÖ’nün yapılanmalarından birisi olan İŞHAD’ın uzun yıllar Başkan Yardımcılığı’nı yapmış ve o süreçte yine FETÖ yapılanması olan TUSKON’un Başkanı Rıza Nur Meral’le birlikte çalışmış (

https://www.milliyet.com.tr/ekonomi/hocanin-isadamlari-israilde-5363995) bir işadamı, aynı zamanda bir futbol kulübümüzün ikinci başkanı. Ayrıca kendisi FETÖ’nün TÜBİTAK’ı işgal ettiği günlerde 12 Eylül 2011’de TÜBİTAK’a Bilim Kurulu üyesi olarak atanmış. (

Bütün bu ilişkiler ağı bize FETÖ ile mücadelenin nasıl bir yalana dönüştüğünü gösteriyor. Peki kamuoyu bunun ne kadarını biliyor? Örneğin Kronik Kitap içerisinde yer alan yazarlar ne kadar duruma hakim veya bu işin neresindeler? İlber Hoca ortada hiçbir iftira veya hakaret yokken ve tamamen açık kaynaklardan edinilen bilgiler söz konusu iken neden hukuki yollara başvurarak yazıları kaldırtmak istemiş anlayabilmiş değilim. Bir başka soru işaretini de biz bırakalım.

Son günlerde papyonu ile sosyal medya ve TV’lerde arz-ı endam eyleyen bir tarihçimiz var, Emrah Safa Gürkan. Kendisinin 2013’de Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında mağdur olanları ‘en bariz suçlular’ olarak nitelendirdiği ifadeler (

Dr.Çağlar Ezikoğlu

Akademisyen-Siyaset Bilimci

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.