III. Reich döneminde sıradan bir üniversite etkinliği

Çağdaş GÖKBEL“Bireyler ekonomik erkler karşısında bütünüyle etkisizleştirilmekte. Bu güçler toplumun doğa üzerindeki egemenliğini akla hayale gelmez bir düzeye çıkarmakta. Birey kullandığı aygıtın önünde görünmez...

Çağdaş GÖKBEL

“Bireyler ekonomik erkler karşısında bütünüyle etkisizleştirilmekte. Bu güçler toplumun doğa üzerindeki egemenliğini akla hayale gelmez bir düzeye çıkarmakta. Birey kullandığı aygıtın önünde görünmez hale gelirken, geçimi bu aygıt tarafından hiç olmadığı kadar iyi bir şekilde karşılanır. Bu adil olmayan durumda kitlelerin acizlikleri ve onlara dağıtılan metaların niceliğiyle birlikte güdülebilirlikleri de artmaktadır''.*

Kültür bir barbarlık vesikası olmaya devam ediyor. Konferans salonundaki yerimi alırken çevremdeki insanların dış görünüşü algı dünyamda heterojen bir yanılsama oluşturuyor. Saçlarına rasta yaptıran gençler, küpeli erkekler ve rengarenk kıyafetleriyle libidinal dünyamıza göz kırpan genç kadınlar. Bu yanılsama "Amerikalılaşma" adlı kültür etkinliğimizin sonunda tuzla buz olacaktı…

Faşist kültürün beslendiği yegane olgu propaganda ve yalandır. Toplumun kendisini eksik gördüğü noktalara sızar ve bu yumuşak bölgelerde ''biz hep güçlüydük, şimdide güçlüyüz ve bunu kabul etmek zorundalar’ mesajını sinsi bir açıklıkla yayarlar.

Kendi III. Reich dönemimizin sonlarına yaklaştığımızı düşünüyorum. Toplama kampları hariç her türlü zulüm tüm muhalif öznelere yapılmış ve muhaliflerin toplum hayatı içerisindeki etkin konumları sıfır düzeye gelmiş durumdadır. Yansıdan akıp giden onlarca klişe söylem; kültürümüzün geri olmadığını, bu kompleksi aşmamız gerektiğini durmadan vaaz ediyor. Bilim insanı artık bir bilim insanı değildir. Basit bir propaganda aracıdır.

Örneğin; Adorno’nun Frankfurt kitap fuarındaki kitapların artık kitaba benzemediğini söylemesi gibi. Sıradan, basit yavan ama bir o kadar da tehditkar ve meydan okuyucu. Konuşmacının dinleyiciler üzerindeki etkisi Homojen yapıdaki az okumuş 18’lik SS’ler için muazzam boyutta güçlüdür. Yani dış görünüşteki Heterojenlik zihinlerdeki üniformalarla çoktan yıkılmış durumdadır.

Faşizmin iktidarını pekiştirdiği dönemleri; ekonomik krizlerin öncesine ya da kriz dönemlerine rastladığını tespit edecek olursak iktisadi bozulmanın bireyin tinini paramparça ettiğini söyleyebiliriz. Öyle ki artık insan olmak bireye ağır bir yük getirir ve insan olmaktan vazgeçer. Bir gecede tüm muhalifler böcek olmuştur ve imparatorluğun bekası için ezilmelidirler.

Burada kafkaesk bir durum söz konusudur. Soru sırası geldiğinde yürekli bir gazeteci üniformalı 18’lik SS timinin arasından kalkar ve Amerikan kültürünün soğuk savaş sonrası üçüncü dünya ülkelerine nasıl empoze edildiğini anlatmaya başlar. Salondaki kargaşa görülmeye değerdir. Can sıkıcı bir sürpriz tüm düzeni alt üst etmiştir. Mikrofon peşinde koşan eşik bekçileri, nefretle gazeteciye bakan 18’lik SS’ler yani salondaki herkes kürsüden işaret gelse gazeteciyi parçalanmaya hazırdır.  Nitekim gazeteci kültür emperyalizminin, kültür endüstrisinin ve küçük Amerika olmak için çabalayan geçmiş şerefli ve şanlı hükümetlerimizin neden değerlendirmeye alınmadığını sormak gibi bir gaflete düşmüştür. Kürsüdeki artık bilim insanı olmayan, bilim insanımızın cevabı III.Reich dönemindeki muazzam riya evreniyle uyuşmuştur. Katıksız bir tarafsızlığa atıf yapan SS subayı ''yeter artık kolaya kaçmayacağız, hükümetlerimizi ve ülkemizi eleştirmeyeceğiz’ diyerek cevap verir. Salondan alkış tufanı kopar ve salondaki tek farklı ses Tiger tankından atılan top atışıyla paramparça edilmiştir. Salonda imparatorluğun marşı çalar, yalancı ritüeller tekrarlanır birbirlerini seviyormuş gibi görünen ama çekişme halindeki waffen SS subaylarının birbirlerini övmesiyle perde kapanır ve etkinlik sona erer. Onlarca nefret dolu bakışın arasından sıyrılan gazeteci ülkesinin geldiği durumun farkına varır ve büyük bir dehşete kapılır.

Faşist yönetim:

*Bireyin korkularından faydalanır (İşsizlik, güvenlik, barınma, eğitim ve sağlık).

*Dayanağını geçmişteki güçlü bir imparatorluktan alır (Mitler bunun üzerine oluşturulur).

*Yalan sık dile getirilen, yegane gerçeklik halini alır.

*Düşman her zaman vardır, düşman bulmakta zorlanmazsın çünkü; tüm dünya sana karşıdır ve dünya senin gelişmeni kıskanmaktadır. Kültürün kendi kültürün değildir artık ama önemli değil çaktırma yoksul insanları danteller ve Türk kahvesiyle uyutmanın pahalı bir yöntem olduğu söylenemez.

“O kültür metası haline getirildiği ve tüketim amacıyla insanlara teslim edildiği noktada eriyip gitmek zorundadır. Kesin bilgilerin ve allanıp pullanmış eğlencelerin selinde insanlar bir yandan akıllanırken diğer yandan aptallaşmaktalar''*

ÜNİVERSİTELERDE FARKLI GÖRÜŞLER SUSUYOR

Kendi III. Reich’ımızın sonuna yaklaşırken üniversite sıralarındaki farklı görüşler giderek susuyor. Aslında kimse kalmadı diyebiliriz. Şimdi artık sadece kendilerini görüyorlar, kendilerini övüyorlar, kendilerine yalan söylüyorlar, kendilerini Amerika’nın ve Batının kültür kuşatmasından kurtarıyorlar. Kuşatma çoktan tamamlanmıştır. Mimarisiyle, tüketim alışkanlıklarıyla ve dilde yaşanan erozyonla geri dönüşü olmayan yola girilmiştir.

Dünyanın 9. Cahil toplumu olma özelliğimizi yine bu kültürün kaynağından almaktayız. Bunun nedeni Antagonistik bir yapıya dayanmaktadır. Kendi düşünürünü (Hikmet Kıvılcımlı), dünyaya kendi dilini duyuran şairini (Nazım Hikmet) yok etmiş bir anlayışın bugün kendisini özgün bir kültürle var etmesi imkansızdır. Faşist praksis katı olan her şeyi buharlaştırırken ve tüm değerlerimiz alt üst olurken ve salonda alkış tufanı koparken diktatörü alkışlamayanların hatırına hala ayakta durmayı başarıyoruz.

Kendi Neo Osmanlıcı imparatorluğumuz yıkılırken büyük bir nefret dalgası kapıda, şimdi herkes kabuğuna çekilsin ve III. Reich’ın yıkılışını soğukkanlılıkla izlesin.

*Aydınlanmanın Diyalektiği – Theodor W. Adorno – Max Horkheımer (Kabalcı Yayınları) S:14

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?