Şu günlerle iktidar yanlısı basın CHP’li Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından işten çıkarılan şehit eşi Hatice Batırır’ın hikayesini döne döne anlatıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Batırır, AK Partili Yüreğir Belediyesi’ne alındı.
Hatta AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Jülide Sarıeroğlu, Batırır’ı evinde ziyaret etti ve “Şehit ailelerimiz başımızın tacıdır” dedi.
Öyledir elbette.
Ancak Hatice Batırır’ın şehit eşinin kim olduğu, ne zaman ve nerede hayatını kaybettiği belirtilmiyor. Bilinçli bir şekilde karartılıyor.
Çünkü…
Uzman Çavuş Bilal Batırır ve sekiz vatandaşın öldürülmesine ilişkin davada hakikatin bir ‘kuyu’ içinde kaybedildiği bilinsin istenmiyor. Batırır’ı jandarma karakolunun kazan dairesinde yaktıkları savıyla yargılanan sanıkların geçen ay beraat ettikleri saklanıyor belli de.
Cumhuriyet Bayramı’na kan sıçradı
Mardin Dargeçit’te 28-29 Ekim 1995’te PKK iki öğretmen ve bir müteahhidi kaçırıp şehit etti. Cesetler bir gün sonra Bağözü köyünde bulundu.
Jandarma köye baskın yaparak, PKK’ya yardım etmekle suçladığı dördü çocuk dokuz kişiyi gözaltına alındı. Şüpheliler 8 Kasım 1995’e dek yasadışı şekilde gözaltında tutuldu.
İsimleri şöyle:
Süleyman Seyhan (57), Hikmet Kaya (24), Abdurrahman Coşkun (21), Abdullah Olcay (20), Mehmet Emin Arslan (19), Nedim Akyön (16), Seyhan Doğan (14), Davut Altınkaynak (13) ve Hazin Doğan (11).
Hazin Doğan bırakılırken, sekiz kişiden haber alınamadı. Devlet yalnızca Coşkun ve Olcay’ın gözaltında tutulduğunu kabul etti. Kayıtlara göre bu iki kişi güya 14 Kasım 1995’te bırakılmıştı.
Fakat onlar da kayıptı.
Oysa Hazni Doğan kayıp olduğu iddia edilenlerin tümünü gözaltında görmüştü.
Şöyle dedi:
“Bizi tabura götürdüler. Gözlerimiz kapalıydı ve karanlıktı. Bağıranların sesi geliyordu. Abim Seyhan, Filistin askısındaydı. Gözümü açtılar. Yanında Abdullah Olcay vardı. Ablamın eşidir. Abdurrahman Coşkun akrabamdır. Mehmet Emin Aslan dayımın oğludur. Onun da sesini duydum. Süleyman Seyhan ile bir gece çırılçıplak soyup götürdükleri tuvalette aynı yerdeydik. Süleyman’ı dövüyorlardı. İşkence görmüştüm.”
Altı ay sonra, 6 Mart 1996’da Süleyman Seyhan’ın ceseti bir kuyuda elleri arkadan bağlı, kafası koparılmış ve yanmış şekilde bulundu.
Kayıp uzman çavuş
Dargeçit katliamı, kayıpların PKK’ya katıldığı gerekçesiyle kapatıldı. Ve yeniden açılması 14 yıl sonra oldu. Dargeçitliler 2009’da başvurdu.
Yapılan araştırmada, Seyhan’ın yanmış cesedinin kuyuda bulunmasından iki gün sonra Dargeçit Jandarma Komutanlığı’nda görevli olan Uzman Çavuş Bilal Batırır’ın kaybolduğu belirlendi.
Eşi Hatice’nin 21 Mayıs 1996’da verdiği suç duyurusuna ulaşıldı. Batırır, eşinin 8 Mart 1996’da evden çıkıp dönmediğini, Jandarma Komutanı Mehmet Tire’nin kendisine “Gerekli yerlere baktık. Çocuklarını al, babanın evine dön” dediğini ileri sürdü. Batırır, kaybolmadan önce eşinin “İki öğretmenin kaçırılmasına karıştıkları için bir grup Tire’nin emriyle alındı. Öldürülüp boş kuyulara atıldı” dediğini söyledi.
İddiaya göre Batırır, Süleyman Seyhan’ın cesedinin yerini ailesine haber verdiği için Tire ve Komando Tabur Komutanı Hurşit İlmen’in emri üzerine kazan dairesinde yakılarak öldürülmüştü.
Üç kuyuda beş ceset
Dargeçit soruşturması, ailelerin çabaları ve tanıklıklarıyla ilerledi. İlkin, 22 Şubat 2012’de Bağözü köyündeki kuyuda kemikler çıktı. Kemiklerin Mehmet Emin Aslan ve Seyhan Doğan’a ait olduğu saptandı. Silahla öldürülmüşlerdi.
Ayrıca 12 Haziran 2013’te Kızıltepe Aysun köyündeki su kuyusunda üç kişiye ait kemikler bulundu. Birinin Abdurrahman Coşkun olduğu anlaşıldı.
Son olarak, 2015’te Dargeçit’in Dilan köyündeki kuyuda Davut Altınkaynak ve Nedim Akyön’ün kemiklerine ulaşıldı.
Bir Hikmet Kaya’nın izi bulunamadı.
Bir de Uzman Çavuş Batırır’ın…
Sanıklar hatırlamıyor, evraklar yok
Aralarında Tire ve İlmen’in bulunduğu 18 sanığa öldürme suçundan dava açıldı.
Yargılama Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
İlmen, gözaltı ve sorgu görevinin olmadığını, sekiz kişinin kaybedilmesinde sorumluluğunun bulunmadığını savundu. Batırır’ın kaybolduğu tarihte Diyarbakır’da olduğunu ileri sürdü. Tire, olay tarihinde yaralandığı için şehir dışında olduğunu anlattı. Dargeçit Jandarması’nda 2008 öncesine ait nezarethane kayıtlarının olmadığı bildirildi.
Dava 4 Temmuz 2022’de bitti.
Sanıklar beraat etti.
Gerekçeli kararda, tanık beyanlarının çelişkili olduğu…
Bir kısmının duyuma dayandığı…
Maktulleri sanıkların öldürdüğüne dair görgülerinin bulunmadığı…
Beş kişi için gözaltı kaydı olmadığı…
Fiilen gözaltına alındıklarının kabulü halinde dahi öldürme eylemlerinin kim tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin delillerin bulunmadığı…
Batırır’ın kazana atılarak yakıldığına ilişki iddialar bulunsa da ortada cesedin olmadığı ifade edildi.
Kararda, şöyle devam edildi:
“Suçları işlediklerini tereddütsüz ortaya koyabilecek nitelikte, kuşkudan arınmış, inandırıcı delil elde edilemediği…”
Kuyu soruları
Dargeçit “Şüpheden sanıklar yararlanır” diye kapatılırken, emekli askerler ve koruculardan oluşan sanıkların beraati, kuyudaki karanlığı koyultuyor.
Sekiz vatandaşımızı kimler gözaltına aldı?
Birini yakarak, beşini vurarak öldürüp cesetlerini kuyulara atanlar hangi güçlerdi?
Hikmet Kaya’nın cesedi nerede?
Devlet ne diye Uzman Çavuş Batırır’ın akıbetiyle ilgilenmiyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehidin eşine iş bulunması için talimatı veriyor da neden şehidin davası için kılını kıpırdatmıyor?
Hatice Batırır’a sırf CHP’yi şehit düşmanı göstermek için medya şovlarıyla iş bulmak kolay…
Şehide bir mezar ve adalet bulmak meğer ne zormuş!
Kuyuyu aydınlatmak…
Kuyunun derinliklerindeki çamuru çıkarmak, devletin asli görevi.
Böyle olduğu halde iktidar, 1990’lı yıllarda yargısız infaza kurban giden sekiz vatandaş ve bir askerin atıldığı kuyuda battı ve dışarıya çıkamıyor. Kuyunun karanlığı ve zeminde biriken çamur Türkiye'yi de içine çekiyor.