İsmail Saymaz yazdı: Siz bizi enayi mi zannediyorsunuz?

''Kaşıkçı'nın kanına bulaşmış olan ellerini AK Parti'ye vereceği petro-dolarlara silerek, aklanacağını düşünüyor''

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazeteci Cemal Kaşıkçı Davasını 'katillerine' teslim ederek, Suudi Arabistan'a giriş vizesini aldı. Sanki cinayetin ardından Washington Post gazetesinde "İnfaz emri üst makamlardan geldi" diyerek azmettiricilikle suçladığı o kişi değilmiş gibi, Prens Muhammed bin Salman ile gülerek tokalaştı.

Doğrusu, Prens Salman gayet mutluydu.

Nasıl olmasın ki?

Kaşıkçı'nın kanına bulaşmış olan ellerini AK Parti'ye vereceği petro-dolarlara silerek, aklanacağını düşünüyor. Bu iktidara parayı bastıran her diktatör ya da zorbanın, dünyanın başka bir ülkesinden kaçırmaya cesaret edemediği muhaliflerini Türkiye'de tuzağa düşürüp testere ile dilimleyerek, cesedini ortadan kaldırabileceğini görüyor. Bir zamanlar Suudi Arabistan'a belge vermeyen ve "Bunlar dünyayı enayi zannediyor" diye heyheylenen Erdoğan'ın kendi vatandaşını enayi yerine koymasına kıs kıs gülüyor.

Kendi davasının hakimi

Neyse ki, Kaşıkçı Davası'nın gönderilmesine ilişkin itirazı değerlendiren İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nimet Demir gibi hakimlerimiz var. Mahkeme oy çokluğuyla itirazı reddederken, Demir'e göre "davanın devri sanıklar açısından kendi davalarının yargıcı olmak sonucunu doğuracaktır."

Haksız mı?

Riyad Ağır Ceza Mahkemesi 1. Ceza Dairesi'nde görülen davada yargılanan istihbarat örgütü başkan yardımcısı Ahmed bin Muhammed el-Asıri, İstanbul'a gönderilen 15 kişilik cinayet ekibini kuran kişiydi. Kaşıkçı'yı getirmelerini emrettiğini, öldürülmesini istemediğini iddia etti. El-Asıri, Türkiye'de yargılansa kastın aşılmasıyla öldürmekten 16 yıl ceza alacaktı. Suudi Arabistan'da beraat ettirildi!

Demir, "Emri kimin isteği ile verdiği el-Asiri'ye lütfedip sorulmamış, böylece daha üst düzey yöneticilere ulaşılmaktan imtina edilmiştir" diyor.

O üst düzey yetkili, Prens Salman olabilir mi?

Evet, o!

Ayrıca Riyad'daki yargılamada, ne Kaşıkçı'nın cesedinin akıbeti ortaya çıkarılabildi.

Ne de cesedi yok eden yerel işbirlikçilerin kimliği.

Kaşıkçı'nın cesedi takıldı mı?

Hala Türkiye'de mi?

Belli değil.

Diyet davaları

Demir'e göre Ortadoğu'daki ceza yargısıyla ilgili üç kritik örnek dava var. İlki, Yahudi soykırımı faili Otto Adolf Eichmann'ın Arjantin'den İsrail'e kaçırılarak, idam edilmesi. Diğerleri de Mavi Marmara ve Kaşıkçı davaları.

Demir, Türkiye'nin İsrail ve Suudi Arabistan ile bozulan ikili ilişkilerini düzeltme için iki davayı diyet olarak verdiğini savunuyor.

Şu görüşü savunuyor:

"İsrail soydaşlarına karşı cürüm işleyen Eichmann'ı kaçırıp yargılamayı hak görürken, Mavi Marmara'yı gerçekleştirenleri teslimden imtina etmiş, tazminat ödemek suretiyle işi kotarmıştır. Kaşıkçı'yı öldürenlerin Suudi Arabistan tarafından himaye edilmesi üzerine ülkemizde yargılanmaları mümkün olmamış ve dava devredilmiştir. Üç olayda hukuk tanımazlık ve zorbalığın prim yaptığı aşikardır. İşledikleri suçlardan yargılanmayıp müeyyideye uğramadığını gören zorba yönetimler bu durumdan cesaret alarak, eylemlerini pervasızca sürdürecekleri, zaman içerisinde tavrın teamüle (sünnete) dönüşeceği kabulden varestedir. Birinci olayda ülke olarak inisiyatifimiz yoktu. Ancak son iki olayda rolümüz önemli idi. Bize yakışan, taleplerimize duyarsız kalan ülkelerin bu tavırlarını uluslararası platformlarda dile getirmek suretiyle hukuksuzluk ve zorbalığın önüne geçecek, kurumların oluşmasında önayak olmak iken, fırsatlar kaçırılmıştır. Davalar bozulan ikili ilişkilerin düzeltilmesine diyet olarak verilmiştir."

'Bu cinayet, devlete saldırı'

Demir'e göre Kaşıkçı, Suudiler tarafından ölümle tehdit ediliyordu. Burada ona zarar veremeyecekleri inancıyla Türkiye'deydi. Dolayısıyla öldürülmesi, devletin saygınlığına yönelik bir saldırıydı.

Demir, şunları yazıyor:

"Suud yetkililerinin Kaşıkçı'ya karşı gerçekleştirdikleri pervasız ve hunharca cinayet ülkemizin 'emin belde' vasfına, devletin onur ve saygınlığına büyük bir saldırıdır. Eylem nedeniyle kamu düzeni ciddi bir şekilde zarar görmüştür. Eylemi gerçekleştirenlerin bulunup yargılanması, müeyyide uygulanması suretiyle sarsılan kamu düzeninin tamiri elzemdir. 'Ne yapalım Suud yönetimi yargılamak için sanıkları vermiyor' acziyeti içinde davanın devri ve kırmızı bültenin kaldırılması toplumun adalet, eşitlik, dürüstlük gibi değer yargılarıyla bağdaşmadığı kanaatindeyim."

Demir'in itirazı, davanın naklini önlemedi.

Son dilekçe, son çare

Dün Erdoğan, Suudi Arabistan' uçarken Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz'in avukatı Görkem Başpınar aynı saatlerde kanun yararına bozma için Adalet Bakanlığı'na başvurdu. Başpınar, dilekçede, Cezai Konularda Uluslararası Adli İşbirliği Kanunu'na göre yargılamanın devredilemeyeceğini belirterek, şöyle dedi:

"Bu dilekçe bizden ziyade gelecek nesillerin güzel vatanımızı yaşanılabilir ülke olarak görmesi, devlet geleneklerinin mazlumun yanında çıkar gözetilmeksizin saf tutacağına olan inancını kaybetmemesi için son çaremizdir."

Bu milleti enayi yerine koymayın.

Dilekçeyi işleme koyun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.