Ey Sayıştay
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sayıştay Başsavcılığına yine partisinden aday olmuş bir ismi atadı. Üstelik iki defa aday olarak siyasete ve AK Parti’ye ilgisini teyit etmiş bir isim.
Bu, istisnai ya da tekil bir atama değil…
Anayasa Mahkemesi’ne bile partisinden aday olmuş, milletvekili olmuş isimler atadı.
HSK’ya atamayla üye belirlenirken, partisinin il teşkilatından isimler atadı.
Birçok eski milletvekili ve bakan banka yönetim kurulu üyeliklerine ve Merkez Bankası başkanlığına atandı. Eskiden ‘profesyonel’ bir liyakat makamı olan müsteşarlıklar CB sisteminde kaldırıldı, yerine siyasi nitelikli Bakan Yardımcılıkları oluşturuldu. İlgili bakanlığın hizmet kademelerinden geçmeden nasıl siyasi atamalar yapıldığı biliniyor.
Böylece yüz elli yıllık idare tarihimizin gelişme çizgisinin aksine, yeni bir personel tanımı oluştu: Siyasi iktidarla bir türlü irtibatlanmış, Cumhurbaşkanı’nın çalışma ekibinden, siyasi yol arkadaşlarından, ‘bizden’ isimler…
SAYIŞTAY RAPORLARI
Sayıştay Başkanı seçimlerini hatırlıyor musunuz? Meclis’te iktidar blokunun oylarıyla, Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürü geçen yıl Sayıştay Başkanlığına seçilmişti. (22 Haziran 2021)
DEVA Partili İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Meclis’teki basın toplantısında şu değerlendirmeyi yapmıştı:
“Hiyerarşik olarak Cumhurbaşkanına bağlı olan ve ondan doğrudan emir ve talimat alan bir kişinin başkanlığa seçilmiş olması Sayıştay’ın zaten sınırlı olan tarafsızlığı ve bağımsızlığını tamamen ortadan kaldıracaktır.”
CHP’li Zonguldak milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Sayıştay raporlarını titizlikle izliyor. Onun tespitlerine göre, Sayıştay denetim raporları, yıldan yıla küçülüyor, ayrıntılardan kaçınıyor. Mesela Devlet Hava Meydanları işletmesi hakkında Sayıştay denetim raporu 2016 yılında 274 sayfaydı, yıldan yıla küçülerek 2020 yılında99 sayfaya düşmüş… Belediyelerin can damarı olan İller Bankası hakkındaki denetim raporu 221 sayfadan 76 sayfaya düşmüş…
‘DENETİM’ FONKSİYONU
İktidarın “denetim” kavramını sevmediği, “ayak bağı” saydığı bilinen bir gerçek. Bugünkü para ile trilyonlar değerinde “Türkiye Varlık Fonu” (TVF) kanunla kuruldu. Kanunu’nun 8. Maddesinde Sayıştay denetimine tabi olmadığı yazılıdır! Cumhurbaşkanı’nın atadığı denetçiler denetliyor, onların raporu Meclis’e geliyor.
Cumhurbaşkanı hem yönetici, hem denetçi!
TVF İhale Kanununa da tabi değil!
Cumhurbaşkanı’nın Sayıştay’da yaptığı konuşmayı hatırlıyorsunuz, değil mi?
“Sayıştay’ın icracı kurumlardaki denetiminin açık arama ve ceza penceresinden bakarak yapmaması gerektiğin düşünüyorum. Doğru olan yaklaşımın icracı kurumların iş ve işlemlerin hukuka uygunluğunu kolaylaştırıcı, yol gösterici bir anlayışla denetim faaliyetlerinin yürütülmesi olduğuna inanıyorum.” (30 Mayıs 2022)
Halbuki, Sayıştay açık aramalı, Sayıştay’ın yargı yetkisine sahip olması bunun içindir zaten.
DÜŞÜK PERFORMANS
Sayıştay Tanzimat reformlarından biri olarak Sultan Aziz’in tuğrasıyla 1862 yılında kurulmuştur. Personel kalitesiyle ve mevzuatıyla dünya standartlarında bir kurumumuzdur. Devletin temel direklerinde biridir.
Cumhurbaşkanı, aynı konuşmasında 2006 ve 2010 yıllarında çıkardıkları kanunlarla Sayıştay’ın denetim yetkisini “daha da güçlendirdiklerini” söyledi. Doğrudur, AB sürecindeki önemli reformlardan biriydi.
Fakat 2012’de iktidar, çıkardığı kanunla Sayıştay’ın denetim yetkisini daraltmak istedi. Bu yön değişmesinin bir simgesiydi. O zaman Anayasa Mahkemesi ders kitabı gibi bir kararla bunu iptal etmişti. (K: 2021/207)
İktidarda “reform” ve “Avrupa standartları” motivasyonun yerini, yine Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle “ben yönetirim” motivasyonu ağır bastıkça, reform ruhundan da o standartlardan da uzaklaşıldı. Hukuk devleti, şeffaflık, hak ve hürriyetler gibi standartlardan da uzaklaşıldığı gibi.
Kamu kurumlarında “bizden” personel yapılanması, incelip broşüre dönen denetim raporları, Merkez Bankası örneğinde “önemsizleşme” sorunları ve düşük performans…
Krizin sebeplerinden biri kurumlardaki bu vaziyettir şüphesiz.