Karma eğitime 'hayır' diyenler bu rakamlar için ne söylüyor?

Aydın Tongaİstanbul Üniversitesi’nden bir grup öğrenci geçenlerde şu açıklamayla karşımıza çıktılar: "Bizler İÜ İlahiyat Fakültesi öğrencileri olarak karma eğitim uygulamasına son verilip sınıfların, bayan ve erkek...

Aydın Tonga
İstanbul Üniversitesi’nden bir grup öğrenci geçenlerde şu açıklamayla karşımıza çıktılar: "Bizler İÜ İlahiyat Fakültesi öğrencileri olarak karma eğitim uygulamasına son verilip sınıfların, bayan ve erkek sınıfları olarak ayrılmasına yönelik çalışmaların yönetilmesini istiyor ve fakültemiz kulüpleri olarak bu konunun takipçisi olacağımızı ilan ediyoruz" 

Kalem, mürekkebini yaşamın kıskacından, sıkıştığımız kuytu köşelerden, yalnızlığımızdan; evlerimize giren soğuk, acı yoksulluktan alıyorsa; hangi defterin üzerine düşerse düşsün anlam katar o yazıya, mana bırakır geçtiği yere ve nerede olursa olsun sözün kıymeti bir nebze de olsun anlaşılır gören gözlerde. Ondandır kulağımıza çalınan, eskiden posta kutumuza şimdilerde mail adreslerimize düşen sözlerde hep bir samimiyet, sahicilik ararız. Geçmiş zaman o samimiyeti daha çok gözetir ve daha çok hisseder, bilir tanırdık. Şimdilerde çokça yitirsek de bu halimimizi yine de gönlümüzün bir yerinde kıpırdar durur o hal; bir yanımız ne olursa olsun sevgi der, masumiyet der, zorda kalanlar, kaybolan hayatlar, yokluk yaşayanlar der. Şiirde, sanatta ve hatta bildirilerde o dili arar dururuz.

***

Bunları söylememiz gerekiyordu zira gençlerin açıklamaları için bizim aradığımız öncelikli değer samimiyet ve doğruluktur. Niye mi? Çünkü O gençler, yayınladıkları açıklamanın devamında karma eğitimin öğrenci başarısı üzerinde olumsuz bir etki bıraktığını ve Türkiye’de 18 Fakültede karma eğitim olmadığını beyan etmişler ve nihayet eklemişler: “bu konunun takipçisi olacağız.'' Bildirilerinin başlıkları da “O halde karma eğitime son''. “O halde'' biz de bu duruma dair fikirlerimiz “samimiyet ve hakikat'' ekseninde ifade edelim.

***

Bir defa karma eğitim üzerindeki şikayet daha nitelikli bir eğitim ise öncelikli olarak kadın erkek demeden “insana'' ayrım yapmadan, “dini, inancı sorgulamadan'' sahip çıkmak gerekir. Diğer taraftan İlahiyat fakültelerinde okuyan bu öğrenci arkadaşlarımızda iyi bilir ki, İslam Fıkhı ve geleneksel öğretileri için esas olan bilimsel, nitelikli ve özgürlükçü eğitim değil, dini, İslami eğitimdir. Dahası mezhep imamlarının tamamı, bu noktada Felsefeye bile “düşmanca'' bakar; dini sorgulatan her yaklaşımı “lanetler'' adeta. Bu durumda bildiri sahibi öğrenciler eğer beyanlarında samimi iseler, nitelikli eğitim için kaleme almışlarsa bu bildirilerini, durup hesap soracakları yer İslam Fıkhı, geleneği, mezhep imamlarının öğretileri ve ez cümle egemen İslam anlayışı değil midir? Yoksa onlar için bu konu itiraz edilecek bir değer taşımamakta mıdır? Hal buysa o bildiri samimiyetten uzak ve daha baştan güvenirlik sınavından kalmış bir açıklama niteliği taşır. Peki, durumda elinde tuttukları kaleme, söze taşıdıkları amaca, amaca mana katan ruha ihanet etmiyor mu bu arkadaşlar? Maalesef tam da böyle oluyor sanırım. 

***
Kız ya da erkek çocuk olsun, nikah için yaş şartı aramayan, o zihniyete itiraz etmeyen gençlerden bahsediyoruz. İşte o gençler, daha iyi bir eğitim için “karma eğitim'' son bulsun diyorlar. Sahi, bu sözlerin çiğliği bir yüreğe nasıl sığar ki? Üstelik de hayata “günah'' penceresinden bakan, bunun tahsilini gören bir “akıl'' kendisini nasıl bu derecede ateşe atar ki? Hiç “günah'' için de doğru aranır mı? Nasıl bir tükenmişlik halidir bu? Hatırlatmak iyidir; Hanbeli ve Şafi mezheplerine göre kadının bütün vücudu “avrettir'' diğer bir ifade ile kadın dışarı çıkarken eli ve yüzü dahil olmak üzere bütün bedenini kapatmalıdır? Hal böyle olunca “karma'' eğitim de kendiliğinden “yasak'' oluyor değil mi? Zinhar kadın ve erkek yan yana gelemez değil mi? Ah doğruluk, ah öz  saygı.

***

Hadisenin bir de eğitime ilişkin “talep'' tarafı var ki, o konuda da birkaç kelam edelim isterseniz. Bildiğimiz üzere taleplerin önceliği, aciliyetine, ihtiyacın şiddetine göre belirlenir, en azından öyle olmalıdır. Yerelde örf adet, din de ya da inançta ahlak, evrensel olarak etik değerler böyle söyler bize. Ya da çoğunluğu bunu vazeder. O zaman gelin memleketimizden gelen haberlere şöyle bir kulak verelim. 

***

İşte o haberlerden bir kaçı: “Türkiye’de Liseye kayıtlı genç kadınların oranı yüzde 80 iken bu oran Muşta yüzde 45 Ağrı’da yüzde 48’dir. 100 engelli çocuktan sadece 3’ü okul öncesi eğitime erişebiliyor. Yine engelli çocukların %55’i örgün orta öğretime erişemiyor. Sonra okul çağındaki çocuklarımızın bir çoğu hem okula gidiyor hem çalışmak zorunda kalıyor. Bir çoğu da okula dahi gidemiyor. Bir sayı vermek gerekirse okul çağındaki çocuk işçilerin sayısı neredeyse 1 milyona yakın; 893 bin “çocuk işçimiz'' var bizim; ne büyük gurur değil mi!

Okuyan gençlerin hepsi eğitim hayatlarını tamamlıyor da değil. Öyle ki 18-24 yaş arası eğitimden ayrılan gençlerin oranı genç kadınlarda %38, genç erkeklerde ise %35 düzeyinde. İstatistiklerle sizi sıkmak istemediğimden birkaç veri daha aktarıp “görünen köyü'' burada sizlerin yorumuna bırakmak istiyorum. İlk örnek rehber öğretmen sayısından; buna göre ülkemizde rehber öğretmen başına 510 öğrenci düşmektedir. İkincisi öğretmenlerin yeterliliği; Fen ve teknoloji dersinde öğretmenlerin neti 50 soruda ortalama olarak 15’dir; bu sayı Tarih’de 21, ilk öğretim Matematik’de ise 20’dir.

Bu rakamlar yoksul topraklarımızın ürünü olarak karşımızda duruyor. Bu topraklarda ayakta durmaya çabalayan, bu çabada çoğu zaman yenik düşen belki, belki yalnız kalan, belki nefessiz kalıp canına bile kıymak isteyen insanların çok az bir gerçekliğini ortaya koyuyor bu sayılar. İlahiyat Fakülteleri öğrencilerinin görmesi gereken bir yer varsa işte o “yan yana'' gelmedikleri insanların “yana yana'' yaşadıkları hayatlar olmalıdır; insanlık, adalet, merhamet ve elbet hakikat bunu gerektirir çünkü."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?