Merkez Bankası’nın faiz indirimini dini referanslar ile savunarak “Hüküm bu” diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türk Lirası’ndaki yüksek değer kaybının ardından vadeli mevduat hesaplarıyla ilgili yeni düzenlemeye işaret etmesinin Diyanet İşleri Başkanlığı ile de çeliştiği ortaya çıktı. Diyanet, vadeli mevduat hesabına ilişkin verdiği fetvada, “Müslümanlar faizli mevduata bilerek ve isteyerek para yatırmamalı. Bu tür mevduat hesaplarına tahakkuk ettirilen fazlalıklar faiz olup dinen haramdır” denildi.
Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’ın haberine göre, Erdoğan, Merkez Bankası’nın (MB) faiz indirmesine ilişkin kasımdaki “Nas ortada. Nas orada olduğuna göre sana bana ne oluyor? Olaya buradan bakacağız ve adımımızı ona göre atacağız” açıklamasının ardından 19 Aralık’ta da “Neymiş efendim faizleri düşürüyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak ‘nas’lar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm bu” demişti. Erdoğan, dün kabine toplantısının ardından Türk Lirası’nın yüksek değer kaybının önlenmesine ilişkin yeni ekonomik tedbirleri açıkladı.
YATIRIM ÇAĞRISI
Vadeli mevduat hesabına işaret eden Erdoğan, “Kur getirisi mevduat kazancının üstünde ise aradaki fark doğrudan vatandaşımıza ödenecek” dedi. Ancak Erdoğan’ın bu açıklaması, Diyanet ile de çelişti.
Diyanet’in en üst danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından verilen fetvada, “mevduat faizinin haram olduğu” belirtildi.
“DİNEN HARAM”
“Bankaların belirlenen vade sonunda kendilerine yatırılan paraya belli bir oranda fazlalık/faiz vermek üzere açtığı hesaplara ‘vadeli mevduat hesabı’ denildiği” kaydedilen fetvada, “Müslümanlar, faizli mevduata bilerek ve isteyerek para yatırmamalı. Çünkü bu tür mevduat hesaplarına tahakkuk ettirilen fazlalıklar faiz olup dinen haramdır. Söz konusu faiz oranlarının enflasyonun altında ya da üstünde olması, bu işlemi faiz olmaktan çıkarmaz. Bu itibarla bankaların vadeli mevduat hesaplarına para yatırmak caiz değil” ifadeleri kullanıldı.
Fetvada, ayrıca “vadeli mevduat hesaplarından elde edilen fazlalığın, kişinin kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu yakınları için kullanılmasının caiz olmadığı, sevap beklemeksizin ihtiyaç sahiplerine verilmesi gerektiği” ifade etti.