Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Özgür Özel, erken seçime gidilebilmesi için muhalefete sine-i millete dönme çağrılarına yanıt verdi. “Anayasa'mızda da yasalarımızda da bir partinin milletvekillerinin kısmen ya da tamamen istifası durumunda seçimlerin yenileneceğine dair bir madde yoktur” diyen özel, “Kamuoyunda yaratılan ‘CHP sine-i millete dönerse seçim olur algısı' doğru değildir. Bunu iktidara yakın medya köpürtüyor” görüşünü ifade etti.
Sözcü’den Rahmi Turan’a konuşan CHP’li Özel, söz konusu görüşünün sebebini ise şöyle açıkladı:
“Anayasa'nın 78'inci maddesi ara seçimi düzenler. ‘Milletvekillerinin yüzde 5'i, yani bugünkü sayıya göre 30 milletvekili, herhangi bir sebeple milletvekilliği sıfatını kaybederse, bunun 90'ıncı gününü takip eden pazar günü, boşalan yerler için ara seçim yapılır' denilmektedir. Bir an için CHP'nin ‘sine-i millete' döndüğünü varsayalım. Şu andaki boş 16 milletvekiline ek olarak istifa edecek 135 milletvekiliyle birlikte 151 milletvekili için 90 gün sonra seçim yapılacaktır. Bu seçime sine-i millete dönen CHP, doğal olarak girmeyecektir.
CHP'nin olmadığı seçimde 151 milletvekilinden 63'ünü Cumhur İttifakı (AKP+MHP) kazanırsa, iktidar cephesi Meclis'te 400 milletvekili ile Anayasa'yı referandumsuz değiştirecek sayıya ulaşacak ve Anayasa'yı hiçbir engel olmadan istediği şekle dönüştürebilecektir. Sizin ‘Sine-i millet tuzağı' olarak ifade ettiğiniz konunun böyle tehlikeli boyutuna da dikkat çekmek isterim.”
Sine-i millet, Meclis zeminini terk etmek, halkın arasına katılıp, halk hareketi başlatmak ve siyasi iktidarı ya da egemenlere başkaldırı anlamını taşıyor. Kavram, siyasi arenada muhalefetin iktidarı yıpratma aracı olarak yorumlanıyor.
Türkiye her seçim öncesi döneminde sine-i millet tartışması yaşadı. Ancak bugüne kadar sine-i millet yalnızca siyasi bir koz olarak kaldı ve hiçbir parti bunu gerçekleştirmedi.
“Sine-i millete dönme” kavramı Türk siyasetine ilk kez Atatürk ile girdi. Harbiye Nazırlığı’nı kabul etmeyen Mustafa Kemal "Biz de sine-i millete döneriz" deyip ordudan istifa etti ve kurtuluş mücadelesini başlattı. Siyasi partilerin bu terimi kullanması ise Demokrat Parti döneminde oldu. 1946 seçimlerini “şaibeli” bulan parti, CHP’yi sine-i millete dönmekle tehdit ettiyse de tartışmaların ardından bu tehdit sözde kaldı sadece.
Demokrat Parti’nin “sine-i millet”i siyasi platforma taşımasının ardından kavram hemen hemen her cumhurbaşkanlığı seçiminde gündeme geldi. 1966’da Cevdet Sunay’ın ve 1973’te Fahri Korutürk’ün cumhurbaşkanlığı seçilmesinden önce AP ve CHP dayatmaya karşı sine-i millete dönebileceklerini açıkladılarsa da uygulayan olmadı.
1989 yılında Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı seçiminin öncesinde de sine-i millet tartışmaları gelip gündemin başına oturdu. DYP lideri Demirel ve SHP lideri İnönü, “Özal’ın cumhurbaşkanlığını engelleyebilmek” için bilindik bir yönteme sine-i millete dönme tahdidine başvurdular. Ancak Özal Çankaya’ya çıktı. Demirel tehdidini unuttu. İnönü ise sine-i millet için "Başvurmayı düşündüğümüz yöntemlerden biriydi, yanlış anladınız" açıklaması yaptı.
Bir sonraki sine-i millet tartışması 28 Şubat muhtırasında ortaya çıktı. İstifa etmek zorunda kalan dönemin başbakanı Erbakan, “sine-i millet” dediyse de devamını getiremedi.
Cumhurbaşkanı Demirel, hükümet ortağı Tansu Çiller’e hükümet kurma görevini vermeyince DYP de sine-i millet kozunu kullanmaya başladı. Kamuoyu günlerce bu kararı tartıştı. Karar sadece tartışıldı ve hiçbir sonuç alınamadı.
Bugüne kadar Meclis’te tek bir milletvekili sine-i millete döndü. O da Turgut Özal’ın cumhurbaşkanı seçiminde gerçekleşti. Sine-i millet diyen DYP Hatay milletvekili Murat Sökmenoğlu sözünde durdu ve istifasını sundu.