Güneş, Sözcü gazetesi yazarı Ruhat Mengi'nin sorularını yanıtladı. Güneş şunları kaydetti:
-Sayın Güneş, enflasyon Ağustos ayında yüzde 80'i aşarak 24 yılın zirvesini gördü, bunun düşme ihtimali var mı, yoksa böyle “enflasyon yüzde 80, 90, 100” diye 10'ar 10'ar artarak bizi perişan etmeye devam mı edecek?
Şimdi, enflasyonla ilgili önce şu bilgiyi okuyucuya vermeliyiz; şu anda Türkiye'deki gerçek enflasyon oranı dünyanın en yüksek enflasyon oranı, bu en önemli tarafı. Dünyada birçok ülke var, krizlerin en derinine girmiş, ödemeler sorunu yaşayan -Arjantin gibi- lakin Türkiye şimdi hepsini sollamış durumda. Dar gelirlinin hissettiği enflasyon depremi çok daha yüksek, çünkü enflasyon en çok gıda, ulaşım ve kira gibi dar gelirlinin harcamaları içinde çok daha büyük bir ağırlığa sahip olan maddelerde yüksek seyrediyor, bu da dar gelirlinin aslında yaşadığı enflasyonun açıklanan verilerden çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Onun içindir ki dar gelirliler pazarda, sokakta “Bu resmi açıklanan enflasyon nedir ki, bizim enflasyonumuz yüzde 200” diyorlar ve bu büyük ölçüde haklılık taşıyor. Enflasyon artacak. Nereden tahmin ediyorsun derseniz; biz enflasyonu tüketici fiyat endeksiyle (TÜFE) ölçüyoruz lakin bir de üretici fiyat endeksi (ÜFE) var maliyetleri gösteren ve oradaki artış yüzde 200'lere yaklaşıyor. Dolayısıyla o maliyetler bir süre sonra tüketici fiyatlarına da yansıyacak ve enflasyon yükselmiş olacak. Dünyadaki ortama baktığımız zaman belki petrol fiyatları düşüyor lakin Türkiye için son derece önemli olan doğalgaz fiyatları çok hızla yükseliyor ve kur da yükselmeye devam ediyor, dolayısıyla Türkiye'de enflasyonist ortam bir süre daha devam edecek.
"Hükûmetin enflasyonla mücadelede ciddi bir programı yok"
Kaldı ki bir şey daha var; hükûmetin enflasyonla mücadelede ciddi bir programı yok. Para politikasında bir disiplin yok, maliye politikasında da bir disiplin yok. Tam aksine her ikisi de enflasyonu daha da azdıracak biçimde sürdürülüyor. Bütçe açığı olağanüstü yüksek rakamlara gelmiş durumda. Bütçe dengesine baktığınız zaman sanki işler çok kötü değilmiş gibi gösteriliyor, gerek Nebati, gerek Erdoğan çıkıp “Bütçemiz iyi gidiyor” diyor lakin orada öyle bir KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsü) rakamı var ki inanılmaz. KİT'ler geçen yıl 6.7 milyar fazla vermişken, bu yıl 400 milyar TL açık vereceği hesaplanıyor. Faiz geçen sene 5.9 milyar TL artıyken bu sene 509 milyar TL faiz ödeyeceğimiz gözüküyor, dolayısıyla kamu kesiminde muazzam bir raydan çıkış olduğunu görüyoruz.
-İktidarın enflasyonla mücadele etmediğini söylediniz, tablo bu kadar korkunçken neden etmiyorlar? Siz geçmişte Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü'ye ekonomi danışmanlığı yapmışsınız, bu iktidarda bilen tek bir ekonomi uzmanı yok mu?
Birincisi, Maliye Bakanı ekonomiden anlamayan bir kişi, Maliye Bakanı'nın ekonomi tahsili yok. Merkez Bankası Başkanı'nın da ekonomi bilmediğini tahmin ediyorum da zaten bilse bile o Cumhurbaşkanı'nın talimatıyla hareket ediyor, Merkez Bankası'ndaki uzmanların kendi önüne sunduğu verilerle ekonomistlerin telkinleriyle, yönlendirmeleriyle hareket etmiyor. Bir örnekle söyleyeyim; Polonya ve Kanada bu hafta faizlerini yükseltti, birisi son 19 yılın, diğeri son 24 yılın en yüksek faizlerini uyguluyor ki enflasyonun başını ezeyim diye lakin Türkiye'de biliyorsunuz dünyanın, iktisat biliminin tam aksine “faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur” deneniyor, böylece de enflasyon aldı başını gidiyor. Ama tabii enflasyonla mücadeleyi sadece Merkez Bankası'nın faizine indirgersek yanlış bir yere gelmiş oluruz, Türkiye'deki enflasyon bütün uygulanan yanlışların sonucudur.
-ABD Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası da faiz yükseltti, ABD'de son ay enflasyonda düşüş var.
Amerika'da enflasyonu indirmek için ABD Merkez Bankası'nın izlediği politikanın aynı sertlikte devam etmemesi gerektiği ortaya çıktı. O da şuradan kaynaklanıyor; Amerika'da bir durgunluk olasılığından bahsediliyor, dolayısıyla sürekli parasal sıkılaştırma yapmayacakları anlaşılıyor, bir süre sonra bu parasal sıkılaştırmayı durduracaklarını anlıyoruz. Yani “Enflasyonla ilgili sonuç alıyoruz, daha fazla sıkarsak artık durgunluk başlar” diye düşünülüyor. Türkiye'de risk şurada; 2022 yılının başında enflasyon alıp başını gidince vatandaş özellikle gayrimenkule hücum etti, kira fiyatları arttı, gayrimenkul, araba fiyatları arttı, çünkü kredi çok ucuzdu. Şu anda insanların geliri de kalmadı, ne gayrimenkul, ne araba alamıyorlar. Kişisel görüşüm; yılın son çeyreğinde yani Ekim, Kasım, Aralık aylarında Türkiye'de ekonomide ciddi bir soğuma, yavaşlama, tüketimin azalması, bırakın dayanıklı tüketimi, normal dayanıksız tüketim mallarında bile vatandaşların çok ciddi tasarruf yapmaya çalışacaklarını, gelirlerinin satın almaya yetmeyeceğini düşünüyorum, bu da ekonomiyi yavaşlatacaktır.