Sennur Sezer: 27 Mayıs meşruluğunu kaybetmiş iktidarı indirdi

Tahir ŞilkanŞair-yazar Sennur Sezer'i apansız yitirişimizin üzerinden bir yıl bile geçmedi. Sennur Sezer kendisini tanıttığı yazısında; "12 Haziran 1943 tarihinde doğdum. Eskişehir'de... Babam, Devlet Demiryolları teknisyenlerindendi....

Tahir Şilkan
Şair-yazar Sennur Sezer'i apansız yitirişimizin üzerinden bir yıl bile geçmedi. Sennur Sezer kendisini tanıttığı yazısında; "12 Haziran 1943 tarihinde doğdum. Eskişehir'de... Babam, Devlet Demiryolları teknisyenlerindendi. Çalıştırılırken işçi, ücreti ödenirken memur sayılanlardan. Fazla çalışmaya zorunlu ama örgütlenmesi yasaklı olanlardan.." diyor.

Sennur Sezer, 15 Mayıs 1984'te, 12 Eylül Faşist Darbesini gerçekleştirenlere karşı verilen, Prof. Fehmi Yavuz, Aziz Nesin, Prof. Bahri Savcı, Prof. Hüsnü Göksel, Esin Afşar gibi bilimadamı, yazar ve sanatçıların imzaladığı "Aydınlar Dilekçesi"nin imzacılarından biri olarak, verdiği ifadesini şiirleştirmiştir:

"Evliyim

İki çocukluyum

Ozanım

Düzeltirim

Çocuklarımdır

Bütün Çocukları dünyanın   

Evet kaygılıyım

Çocuklarım için

Korkmasınlar isterim

Çalınışından kapının

 Saygılıyım kurallara

Bu yüzden kurallar

Saygılı olsun isterim

İnsana

 ... 

İnsanın insandan korkmasına karşıyım

İşte bunun içindir

Bütün yazıp

Altına imza attıklarım."

Sennur Sezer, emekçilerin, hayatı üreten ve yaratanların en büyük şairlerinden biridir. Safını lise eğitimini yarıda bırakıp Taşkızak Tersanesi'nde çalışmaya başladığı günden ortaya koymuştur. 

Sennur Sezer yalnızca şiirlerinde ve yazılarında değil hayatın her alanında mücadele edenlerin yol arkadaşı, yazarların, sanatçıların olduğu kadar tüm ezilenlerin, bütün halkın örgütlü mücadelesinin sıra neferidir. İşçilerin, emekçilerin, özgürlük ve demokrasi mücadelesini yürüten insanlar grev çadırlarında, etkinliklerinde, eylemlerinde, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, gecelerinde Onu ve kavga ve hayat arkadaşı Adnan Özyalçıner'i yanıbaşlarında bulmuşlardır. Sennur Sezer bu eylem ve etkinliklerde az ama öz sözlerle konuşmuştur. Konuşacak çok sözü olan ama az ve öz sözle anlatan bir yazı ve söz ustasıydı.

'YETER SÖZ MİLLETİNDİR’DEN 'OLUR MU BÖYLE OLUR MU’YA

Sennur Sezer, 1950-1960 yılları arasındaki on yıllık Demokrat Parti iktidarını, "Yeter! Söz Milletindir! den, Olur mu Böyle Olur mu" ya dönüşen iki söz ekseninde değerlendirir. Demokrat Parti'nin seçim beyannamelerinde; düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, Eğitim, Toprak sorunu, yoksulluğun yenilmesi v.d. alanlarda verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmediğini tespit eden Sennur Sezer, pahalılığın ve yoksulluğun arttığını, özgürlüklerin gelişmesi bir yana, baskıların alabildiğine yoğunlaştığını, Vatan Cephesi kurulmak suretiyle halkın bölündüğünü, sansür nedeniyle gazetelerin bazı sayfalarında hiç yazı olmadığını, gazeteci ve yazarların tutuklandığını ifade ediyor.

27 Mayıs'ta Ordu'nun "kardeş kavgasını engellemek, soysuzlaştırılan demokrasiyi kurtarmak için, Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidarı" işbaşından uzaklaştırarak yönetime el koyduğunu, Meclis'in kapatıldığını, siyasi faaliyetlerin durdurulduğunu ve "suçlu" görülenlerin tutuklandığını anlatıyor.  

Sennur Sezer, 27 Mayıs hareketi ile tutuklanan siyasetçi ve devlet görevlilerinin, özel kurulmuş mahkemelerde yargılanmasını, yargılanmaların büyük ölçüde açık sürdürülmemesini, bu mahkemelerde kişisel konuların gündeme getirilmesini, basının taraflı tutumunu, savunma avukatlarının baskıyla karşılaşmasını, gözaltındaki bakanın intiharının engellenememiş olmasını eleştirerek, bu tutum ve davranışların, yönetimin demokratlığını zedelediğini, yargı ve uygulamaların hukuka uygunluğuna kuşku düşürdüğünü tespit ediyor.

Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanın idam edilmesinin, "kan davası" başlattığını söyleyen Sennur Sezer, 27 Mayıs sonrasında hazırlanan 1961 Anayasası ile; düşünce özgürlüğünün geliştiğini, sendikaların gerçek niteliğine kavuşarak sınıfsallaşmasının önünün açıldığını, yeni sendikaların kurulmasının sağlandığını, Özerk üniversite, Özerk TRT,  DPT, Anayasa Mahkemesi gibi yenilikler getirildiğini, grev ve toplu sözleşme hakkının getirilmesinin olumlu olduğunu belirtiyor.  

Sennur Sezer, tüm olumlu gelişmelere karşın Nâzım Hikmet'in Türkiye'nin ilerici güçlerini ve gençleri uyaran "Hürriyet Kavgası" şiirini yazmasının önemli olduğunu söylüyor.

"Daha o gün değil, derlenip dürülmesin bayraklar

 Dinleyin, duyduğunuz çakalların ulumasıdır.

  Safları sıklaştırın çocuklar, 

   bu kavga faşizme karşı, bu kavga hürriyet kavgasıdır."

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?