“Sıra Hilafet’te mi” başlıklı yazısında Dilipak Hilafet’in neden gelmesi gerektiğini örneklerle anlatarak, “Hilafet gelirse Laiklik elden gider” diye korkuyorlar ifadelerini kullandı.
Laikliğin bir kilise kurumu olduğunu iddia eden Dilipak, ” Aslında Hilafet olmadan zorlama ile de olsa o Laiklik dediğiniz şey de olmaz. Laiklik bir kilise kurumudur ve meşruiyetini İncil’den alır. Dayanağı Hz. İsa’nın “Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya, kıral’ın hakkı kıral’a aittir.” Sonunda kıral da Tanrı’ya aittir.” İfadelerini kullandı.Dilipak, “Laiklikte sözkonusu olan “Din” ve “Devlet” değil, “Kilise Devleti” ve “Seküler siyasi Devlet”tir. Burada kilise denilen kurum Vatikan’ın şahsında egemen bir devlettir." ifadeleri ile günümüzdeki laiklik algısını Hristiyanlık geleneğine bağladı.
YİNE ATATÜRK’E GÖNDERME YAPTI
Dilipak yazsında Atatürk’ün yarı Tanrı olarak tartışıldığını iddia ederek, “Türkiye hiçbir zaman Laik olmadı. Hep Mustafa Kemal’in Tanrı, yarı tanrı olup olmadığı tartışıldı, adına “amentü”, “mevlid” yazıldı. “Kemalizm Türkün dini” olarak tanımlandı. Yani resmi ideolojisini dinleştiren bir rejimden söz ediyoruz” cümlelerini yazdı.
HİLAFET KALDIRILMADI
Hilafetin kaldırılamadığını iddia eden Dilipak, Hilafet’in gelmesini savunarak, şu ifadeleri kullandı “Kaldı ki, Hilafet kaldırılmadı. Hilafet makamı “Hilafetin mana ve mefhum olarak Cumhuriyetin şahsı manevisinde mündemiç” olduğu kanun metnine yazıldı. O zaman Hilafet misyonunun gereğini yerine getir deseniz yine “Laiklik elden gidiyor” diye bağıracaklar. Yasa böyle. O zaman bırakın dünya Müslümanları kendi halifelerini kendileri seçsinler! Yine “olmaaaz” diyecekler. Dünyada evrensel temsilcisi olmayan tek dini topluluk İslam toplumudur. Ve bu Müslüman ümmetin evrensel temsilciliği olmadığı için bu gün 110 ülkedeki Hilafete bağlı emlak, vakfiyeler, pay-ı mal edilmiştir. Müslümanlar bulundukları ülkelerdeki iktidarın insafına bırakılmışlardır. Bu lanetli bir oyundur.”