Sivas'ın adı ağıt

SAMİ GÜNALÖlümün ağırlığını arttıran bir unsurdur ölüm şekli. Doğal süreç sonunda bir canlı yaşamdan çekilir; bir yandan emrihakkın vaki olması sayılır, diğer yandan vakur bir edayla acısı yaşanır.Bir toplum içinde,...

SAMİ GÜNAL

Ölümün ağırlığını arttıran bir unsurdur ölüm şekli. Doğal süreç sonunda bir canlı yaşamdan çekilir; bir yandan emrihakkın vaki olması sayılır, diğer yandan vakur bir edayla acısı yaşanır.

Bir toplum içinde, komşusunun kanını akıtarak cennette yer edineceğine inanan “kesimler'' var olduğu sürece acınız katmerleşir, hiç sönmez de. Asıl vahşet olan budur.

Büyük vahşetler gerçekleştirildiği coğrafi yer adıyla anılırlar, Maraş Katliamı, Sivas Kıyımı gibi. İnsanlığa leke sürdükleri yetmezmiş gibi kentlerin adını da lekeler bu kana susamışlar.

Ulusal Bağımsızlık Mücadelesine beşiklik etmiş bir kent iken Sivas… Halk edebiyatı kültürünün ana ocağının şahlarından biriyken Sivas… Ateşe boğup kana boyadılar; ağıtlar döktürdüler adına.

Yakanlar, insanlık göstergesinde laneti hak ederken; yakılanlar, şanlarına-hünerlerine yaraşır yine edebi bir unsur olan ağıtlara sarıldılar.

Kimileri hayatı tüketen cudamlar iken kimileri giderken bile üretenlerdi. Yok etme kompleksi bundandır zati.

“Nerde benim cura çalan Nesimi’m / Okyanusta battı kocaman gemim / Hani Muhlislerim, n’oldu Sulari’m / Hasret, göze tüter oldu Sivas’ta''   

Aklımda Rıfat Ilgaz’ın hayata veda edişinden hemen önceki söylediği son cümlesi çakılı halde…

Anadolu çınarlarından biri olan Rıfat Ilgaz, Sivas kıyımından bir hafta önce Ankara’da bir törene katılır. Yanında katılımcılardan, Behçet Aysan, Metin Altıok, Asım Bezirci gibi yakın sanatçı dostları da vardır. Bu üç yakın isim, diğerleriyle birlikte 2 Temmuz’da Sivas’tadırlar…

Özellikle Asım Bezirci’yle hem kuşak hem yoldaşlık hem de edebi çalışmalar ve dayanışma anlamında bir başka yakınlığı ve duygusal bağı vardır Ulu Çınar’ın.

Diğer dostlarıyla birlikte Asım Bezirci’de Sivas’ta kıyıma uğradı. Bu kıyımdan sonra Ulu Çınarı’mız gazeteye bir söyleşi verdi. Orda bir cümlesi vardı.

Bezirci’nin ve diğerlerinin ölümüne katlanamayarak acılara gark oldu... Yüreği bu acılara dayanamayıp beş gün sonra hayata veda etti. Bundandır ki can kardeşi Asım Bezirci'nin yanına defnedildi.

Aslında Sivas’ta yaşamını yitiren Aydın sayısı otuz üç değil, Rıfat Ilgaz’la otuz dörttür. Tıpkı İlhan Selçuk’un eceliyle gitmediği gibi.

Ulu Çınar’ın yüreğinin durmasına neden olan ve benim aklımda çakılı kalan cümlesi şu idi:

“Yaşamla, ölümün bir anlamı kalmadı. Her şey yalama oldu!''

Haletiruhiye bu minval üzere olunca bu hal ile şu günler için yazı bile yazmamayı düşünmeye başlamışken birden vazgeçtim.

Yazmak direnmektir!

Bu, Ilgaz’ın Ulu Çınar’ı, yılgınlık gösteren aydınlara sesleniyordu:

“Benden geçti mi demek istiyorsun / Aç iki kolunu iki yanına / Korkuluk ol''

Her kalem oynatandan azade bir şaire, bir yazara saygısızlık yapamazdık.

Gölgesi hepimize yetecek olan; umudunu her koşulda yitirmemiş; Anadolu’nun Ulu Çınar’ından feyz almak lazım. Umudu aşılamak için,

“Yüzyılımı dörde böldüm / Her bölümü bir mevsim / Biri kaldı, üçü gitti / Yazı gitti, güzü gitti / karlı, tipili kışı gitti / Yemyeşil bir bahar kaldı!''

Diyen bir mürşide yaramazlık yapamayız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?