Sözcü yazarı Rahmi Turan: İpler kimin elinde

Şimdi umutlar, İngiltere'den getirilen Mehmet Şimşek ve Amerika'dan getirilen Hafize Gaye Erkan'a bağlandı.

Ekonomide böyle batağa daldığımız acı günleri daha önce de yaşamıştık.

24 Ocak 1980'de Turgut Özal ve 14 Nisan 2001'de Kemal Derviş'in akılcı kararları ve doğru politikalarıyla kara günleri geride bırakıp düzlüğe çıkmayı başarmıştık…

Şimdi umutlar, İngiltere'den getirilen Mehmet Şimşek ve Amerika'dan getirilen Hafize Gaye Erkan'a bağlandı.

Biri Maliye Bakanı, diğeri Merkez Bankası Başkanı yapıldı. İkisi de işinin ehli… Fakat… İpler yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinde…

Erdoğan “Nas var, size bize ne oluyor?” dedikçe, Şimşek'in de, Hafize Gaye hanımın da rasyonelleşme (akılcılık), şeffaflık, tutarlılık, küresel normlara uygunluk alanında sağlıklı adımlar atmaları mümkün değildir.

★★★

Şimdi “Herkes Mehmet Şimşek'e destek vermeli… Memleketi bu bataklıktan o çıkartır.” diyorlar.

Eee, destek verelim vermesine ama vatandaş olarak biz ne yapabiliriz ki?

Mehmet Şimşek'in başarılı olması için destek vermesi gereken tek kişi Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır.

Daha ilk adımda yanlış yapıldı, Mehmet Şimşek'in onayı olmadan Merkez Bankası'nın başarısız eski başkanı Şahap Kavcıoğlu, Bankacılık Düzenleme ve Denetlemem Kurulu (BDDK) başkanlığına getirildi. (Başarısız eski Maliye Bakanı Nebati de milletvekili yapılmıştı…)

Her şeye Tek Adam'ın karar verdiği sistemde, başarısızlıklar da böyle ödüllendiriliyor!

9 ay sonra belediye seçimleri var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul, Ankara gibi büyükşehirleri CHP'den geri almak istiyor.

Bu nedenle Erdoğan'ın Mehmet Şimşek'i de, Hafize Gaye Erkan'ı da tamamen serbest bırakıp “Ekonomi bilimi ne diyorsa onu yapın” demesi ihtimal dahilinde görünmüyor.

O zaman Türkiye'ye sıcak para da gelmez, yatırım da olmaz. İşsizlik artar, enflasyon coşar, pahalılık daha da kahredici hale gelir.

Yeni yönetimle toplumsal refahı hayal edip etmeyeceğimizi hep beraber göreceğiz.

Umut fakir halkımızın ekmeğidir ama bu durum, ekonomide denizin bittiği gerçeğini örtmüyor.

Yeni zamlara, yeni vergilere hazır olmak lâzım. Eğer hazır olmazsak, psikolojimizi ağır şoklara karşı koruyamayız!

“Ben böyle demokrasinin…”

Seçimlerin ilginç bir yorumunu da usta sanatçı Müjdat Gezen'den dinleyelim. Diyor ki:

“Kılıçdaroğlu'na, Avustralya, İngiltere, Kanada, USA gibi Anglosakson kökenli ülkelerden yüzde 88'e varan oranda oy geldi.

Tıpkı bizim kıyıdan, sahillerden gelen oylarla bir benzerlik arz ediyor.

Nedenlerini siz biliyorsunuz? Benim fazla bilgi aktarmama gerek yok. Okuma-yazma oranı meselesi…

Diğer Avrupa ülkelerinde ise Erdoğan'a yüksek oylar çıktı…

Oy kullanan o kitleler yaşadıkları ülkelerde (Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika vs.) genellikle sol partilere oy veriyorlar.

Yok yok. Bir terslik yok. Mesele çıkar meselesi. Çünkü Avrupa'daki sol partiler yabancı işçilere karşı değiller. Tam tersine onların haklarını savunuyorlar. Mesele çıkar meselesi o kadar. Ama asıl sorun şu:

“Seksen yıldır bu ülkenin vatandaşıyım. Vergilerimi verdim, veriyorum. 24 ay askerlik yapıp vatani görevimi yerine getirdim. Ama benim, bu yaştan sonraki kaderimi Afgan, Suriyeli ve bu ülkeyi terk edip hayatını Avrupa'da kazananlar tayin etti. Ben böyle demokrasinin…”

TEBESSÜM

Baba Temel'in vasiyeti!

Temel'in babası ağır hastalanmış… Artık hayat yolunun sonuna geldiğini anladığı için oğlu Temel'i çağırıp:

“Ben ömrüm boyunca çok günah işledim, ah, ah!” diye itirafta bulunmuş…

“Canın sağ olsun baba” demiş Temel… Baba kızmış:

“Ula canım nasıl sağ olur? Ölüyorum işte… Şimdi bir vasiyetim var…”

“Nedir vasiyetin?”

“Ben ölünce, hayatta işlediğim bütün günahları Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK hesaplasın!”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.