Spor hukuku

Ali Kaya SoysalGerçi, biraz  sonra okuyacağınız satırlar, ülkemizin içinde bulunduğu durumu düşünecek olursak bir çoğunuza  lüzumsuz, alakasız, şımarıkça  gelebilir…Ancak hukukun her alanda tartışılabilir  olması...

Ali Kaya Soysal

Gerçi, biraz  sonra okuyacağınız satırlar, ülkemizin içinde bulunduğu durumu düşünecek olursak bir çoğunuza  lüzumsuz, alakasız, şımarıkça  gelebilir…Ancak hukukun her alanda tartışılabilir  olması demokrasi adına önemlidir,  esnafın hukuku, sanatçının hukuku, işçinin, işverenin, çalışanın, emeklinin  hukuku, gazetecinin , yazarın hukuku, eşin, çocuğun , akrabanın hukuku, hayvanın, bitkinin olduğu gibi sporcunun da  hukuku olmalıdır…
Kaldı ki, maraton koşusunun epiğini arkasına alıp, 1880’lerde ilk olimpiyatların mucidi "Greek "lerin dünyamıza armağan ettiği "Socrates" üniversitelerde okutulan hukuk derslerinin  "ordinaryüsü" değil miydi?
Eskiden, arsalarda 5 e 5 top oynardık, iki takımdan birinin, belki yaşça en büyüğü veya amatör bir takımda lisansı olan kişi gönül bütünlüğüyle hakem olurdu, hiç kimse ona itiraz edemezdi…O arkadaşımız düdük çalmaya gerek bile duymazdı ama "İskoç Yüreği" vardı…Bu bağlamda bir kişiyi anmak isterim, 1960-70’lerde Sarıyer Çayırbaşı sahasında İstanbul un ünlü futbolcularının katıldığı yaz turnuvalarında hakemlik yapan Sarıyer efsanesi rahmetli "Deli Mehmet"i...Ona herkes saygı duyardı…

Mesela  Mehmet ağabeyin yönettiği maçlardan birinde Fenerbahçe’nin kalecisi Volkan oynasaydı kesin yarım asır " Sarıyer e girmeme " cezası alırdı, Quaresma, Caner ve Başakşehir’li Emre ise çeyrek asır...
Yani , konu "GÜVEN " 

Hakeme güven, hakime güven, federasyonun disiplin  kurullarına güven, devlet babaya güven... Hukukun hiçbir alanda olmadığı ülkemizde spor da olmasını bekleyebilir miyiz, yani deveye sormuşlar misali...

On binlerce spor hukuku katliamının olduğu vatanımızdan başıma gelmiş iki örnekle devam istiyorum izninizle:
 1985/86 futbol sezonu, İstanbul DSİ  takımı ,üçüncü profesyonel ligdeyiz…Karagümrük şampiyonluğa oynuyor, biz ise dar imkanlarla düşmemeye... Liglerin ikinci yarısı öncesi takımı Çamlıca tesislerinde kampa almışım, çok iyi çalışıyoruz, arka arkaya puanlar kazanıyoruz, düşmeyi bırakın, orta sıraları hedefliyoruz...Birden bire Ankara Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nden bir telgraf geliyor İstanbul şubesine..."futbol şubemizi sezon sonu kapatıyoruz"...
İdarecilerden bu haberi futbolcularımdan uzak tutun dedim ve bir sonraki Sakarya Karadeniz deplasmanına hazırlandım, öyle ya , bu oyunculardan bir kaçını üst liglere vermekti amacım...Galiba liglerin bitmesine 7-8 hafta kalmıştı, çok formdaydık, deplasmanda Sakarya’yı yenmek hedefimizdi…

Futbol federasyonunun sezon öncesi kulüplere gönderdiği kitapçığa göre Pazar  günü gündüz oynanacak maç için son antrenmanımızı tesislerimizde yapıp Cumartesi öğleden sonra Adapazırı’na otobüsle yola çıktık....3 saatlik yolculuktan sonra konaklayacağımız otele geldiğimizde büyük bir sürprizle karşılaştık.. Resepsiyon  görevlileri bana " nerdesiniz ağbi, sizi gelmediniz, maç bugün 13.00 deydi, hükmen mağlupsunuz"dediğinde başımdan aşağı kaynar sular boşaldı...

Bir  kaç dakikalık araştırmadan sonra  şunu öğrendik....Meğerse Sakarya Spor - Fenerbahçe maçı Pazar günüymüş, aynı kentin ikinci takımı aynı gün oynayamazmış, bu tarih değişikliği bizim kulübe  telgrafla gönderilmiş. Ama Cuma günü, yani maçtan bir gün önce.....Dönüş otobüsünde arka koltukta sinir krizi geçirdiğimi bu gün gibi hatırlıyorum..
Takip eden hafta içi kendi şahsi ilişkilerimle  dönemin federasyon başkanı Erdenay Oflaz a, eski başkan Kemal Ulusoy a ve Tahkim Kurulu başkanı Türker Aslan a adeta yalvardım..!980 sonrasının , emekli general, hayatımda tanığım en değerli ve öğrenmeye açık, dürüst, yaşı  şu sıralar 90 a dayanmış  futbol federasyonu başkanını Yılmaz Tokatlı’yı arayamadım bile..

Sonuç, çıkışta olan DSİ takımı Sakarya Karadeniz deplasmanını hükmen kaybetti ve ekstra 3 puan silindi...Cuma günü , geçte olsa DSİ’ye gelen telgrafı almakla yükümlü genel kaptan Kenan ön adlı mühendisi istifaya davet ettim, olmadı tabi, ben ayrılmak zorunda  kaldım, tıpkı "Ben-Hur , "Spartaküs" veya , işlerini iyi yapan  emekçi kadın, kız, bayanlar gibi....

Spor hukukunda 2. madde 1980’lerden bu yana  spor uğruna yapılan yanlış işleri gözlemliyorum...Önce Ankara Gücün’nün "askeri komisyon " tarafından bir üst lige çıkartılması, takip eden yıllarda 8-0’lık maç sonuçları, 3 Temmuz sürecinde ki hokkabazlıklar, Avrupa Şampiyonu olan atlet kızımızın doping yapmasından dolayı Ataköy’deki tesise adının verilmesinin geriye hala alınmaması, pehlivan şampiyonumuzun Türkiye’yi olimpiyatlarda temsil ederken "Gezi Direnişine  katılan gençlere" ana avrat küfür etmesi, vesaire , gibi yaşadığımız konuları düşünecek  olursak, ülkemizde hakiki sporcu ve spor hukuku kaldı mı?

Beşiktaş’lı Quaresma beş maç ceza aldı, niye dörtte, üçe düşürülmedi...Avrupa İnsan hakları mahkemesine başvursan kaç yazar, onlarca dosyalar la uğraşıyor adamcağızlar…Spor, Hukuk ve Türkiye.

Birbirinden çok farklı kavramlar...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?