Vallahi Sizi Sileceğiz!

Çağlar EzikoğluMüteahhit Levent ve Rüzgar Gülü Nuray’ın geçmiş maceralarını, AKP iktidarı ile sıkı-fıkı ilişkilerini, Fethullahçı çete ile nasıl ortaklaşa kumpaslara destek verdiklerini anlatmıştık bu satırlardan....

Çağlar Ezikoğlu

Müteahhit Levent ve Rüzgar Gülü Nuray’ın geçmiş maceralarını, AKP iktidarı ile sıkı-fıkı ilişkilerini, Fethullahçı çete ile nasıl ortaklaşa kumpaslara destek verdiklerini anlatmıştık bu satırlardan. Dileyenler için kısa bir hatırlatma ile başlayalım; 
Rüzgar Gülü Nuray'ın Serüveni
- Müteahhit Levent’in Küba Manipülasyonu!

İşte bu ikili bugün yine memleketin gündemine oturdu. Nuray Mert’in bu ülkenin kurucu iradesinin meydana getirdiği ve yıllar boyunca laikliğin, ilericiliğin, çağdaşlığın kalesi olarak hayatını sürdürdüğü Cumhuriyet Gazetesi’nde Adnan Oktar’a taş çıkartırcasına evrimi eleştirmesiyle başladı hikaye. Hızını alamayan Mert, siyasi iktidarın getirmiş olduğu müftülere resmi nikah düzenlemesini de övgüyle destekledi. Kamuoyunun ve daha da önemlisi Cumhuriyet okurlarının büyük tepkisiyle karşılaşan Mert ise bu çıkışlarını her fırsatta savunacağını dile getirmişti. Bugün ise Cumhuriyet Gazetesi tarafından işine son verildi Mert’in. Ve tabi büyük bir yıkım oldu Mert’i seven ''Yetmez Ama Evet’çi’ ve dahi Fethullahçı liberal yazarlara. Sosyal medya üzerinden Mert’e destek mesajları gelirken, bu mesajlardan birisi ise bizim nam-ı diğer Müteahhit Levent’e aitti. Levent Gültekin, Nuray Mert’in işten çıkarılmasını 3 Atatürkçü ergenin tepkisi olarak lanse etme cüretini gösterdi.

Yukarıda verdiğim linklerde tamamen gerçek olan yazı ve konuşmalardan kimin ergen, kimin Atatürkçü, kimin Fethullahçı, kimin İslamcı, kimin müteahhit olduğunu gayet rahatlıkla tespit edebilirsiniz. O sebeple bu konuya tekrar girmeyeceğim. Ama bu zatların son günlerde neden böyle çıkışlar yaptığını sorgulamanın önemli olduğunu düşünmekteyim. Zira gerçek dertlerinin AKP iktidarı değil, bu ülkenin ilerici, Atatürk ilkelerine bağlı laik ve vatansever insanlar olduğunu görmemek mümkün değil.

15 Temmuz’dan bu yana yaşanan bütün gelişmeler bahse konu YAE’ci liberal çevreler açısından kabusa dönüşmüş durumda. Yıllarca savundukları, Ilımlı İslamcı olarak nitelendirdikleri, İslam’ın barışçı yönlerini ortaya koyuyor diye övdükleri, övmekle kalmayıp ulusal ve uluslararası her toplantıda tanıtmaya çalıştıkları Fethullahçı çete yıllarca devletin kılcal damarlarına sızarak darbe girişiminde bulundu. Darbe girişimine karşı duranlar ise, Nuray Mertgiller’in, Müteahhit Levent’lerin yıllarca alkışladığı kumpas davalarında mağdur olup hapse düşmüş vatansever komutanlardı. Balyoz’dan Ergenekon’dan yargılanan ve yıllarca suçsuz yere hapislerde çürütülen o askerler o gün tek başlarına Fethullahçı darbecilerle mücadele etmemiş olsa, bugün çok daha farklı bir tablo ile karşı karşıya kalabilirdik. Tabi böylesi bir tablo rahatsız etti bu YAE’ci liberal tayfayı.

Daha da ilginci, kamuoyunun büyük çoğunluğu artık bu subayların masum ve mağdur olduğuna hem fikir hale geldi 15 Temmuz’dan sonra. Bu kumpasların ortaya çıkışı, mahkemelerde Fethullahçı savcıların kurdukları kumpasları bir bir itiraf etmesi bu zevatın ağrına gidiyordu. Yıllarca hayalini kurdukları 2.Cumhuriyet’in yapı taşlarını oluşturan bu hain kumpaslar bir bir ayyuka çıkıyordu. Bir diğer unsur da, İslamcılığa karşı kamuoyunda oluşan laiklik hassasiyetinin özellikle 15 Temmuz’dan sonra tavan yapmış olması. Siyasi iktidarın ''yeni devlet’ kurma hayalleri, Kemalizme olan düşmanlığı hatırlatan açıklamaları, müftülere nikah yetkisi gibi düzenlemeler son dönemde birden bire ortaya çıkan olgular değildi. AKP iktidarı ile Fethullahçı çete ortak iken, YAE’ci liberal cenah bu ortaklığın göbeğinde pastadan payını alırken ağızlarındaki en büyük argümandı 2.Cumhuriyet sevdası. Onlara göre Mustafa Kemal Atatürk bir numaralı düşmandı ve onun kurduğu laik ilerici Cumhuriyet, Ilımlı İslamcı olarak nitelendirilen bir güruh tarafından yıkılmalıydı. Örneğin FETÖ üyeliği sebebiyle tutuklanan, YAE’ci liberal Mehmet Altan 2.Cumhuriyet hakkında ne demiş; 

“Birinci Cumhuriyet’in otoriter, totaliter, asker ve sivil bürokrasiye dayalı zihniyetiyle hukuksal yapısının yerini halk iradesine dayalı çağdaş dünya standartlarında bir demokratik çoğulculuğa bırakma önerisidir. Yani Kemalist Cumhuriyet’ten demokratik Cumhuriyet’e geçme önerisidir. Ama bugünkü sistemdeki egemen pozisyonlarını kaybetmek istemeyen Kemalistler, hukuka bağlı olarak yaşamak istemiyorlar.'' Türkiye’nin gittikçe Birinci Cumhuriyet limanından ayrıldığını savunan Altan, örnek olarak Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını gösteriyor. Gül’ün cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasını “Gül’ün cumhurbaşkanlığı, devlet elitinin parsellediği halk arazisine, gerçek halkın binasını kurma girişimidir.'' şeklinde yorumluyor.

Aslında AKP eski MKYK üyesi, sıkı bir Yetmez Ama Evet’çi aynı zamanda Fethullahçı çete ve PKK terör örgütü ile ilişkilerini sürdüren Ayhan Ogan’ın ''yeni devlet kuruyoruz’ açıklamasıyla YAE’ci liberal tayfanın 2.Cumhuriyet hayali arasında pek bir fark yok. Tek fark bir taraf ''Reis’ kültü ile liderini Tayyip Erdoğan olarak görürken, diğer taraf o liderin yarattığı ortamdan zarar gördüğü için onunla mücadele ediyor. Özde ise yıkmak istedikleri aktör aynı; Atatürkçü laik Cumhuriyet. Fakat şimdi bu yıkma çabaları eskisinden kat be kat büyük tepkilerle karşılaşıyor. İşte bu tepkilerden rahatsız oluyor Nuray Mertgiller veya Müteahhit Levent’ler. 

Öte yandan YAE’ci cenahın dış politikada da istedikleri gerçekleşmedi. Suriye Devlet Başkanı Esad’ın gitmesi için az uğraşmadılar. Cihatçı çeteleri ılımlı muhalifler olarak pazarlamak için az mücadele vermediler. Suriye İç Savaşı’nı körüklerken Davutoğlu’nun stratejik derinliğini öve öve bitiremediler. Ama bugün Esad hali hazırda ayakta ve ılımlı muhalifler dedikleri örgütler Suriye Ordusu tarafından bozguna uğratılıyor. Bugün Türkiye’de halkın büyük bir çoğunluğu Fethullahçı çetenin YAE’ci liberaller ile ortaklığının nasıl bir canavar yarattığını görüyor. ABD’nin bu süreçte nasıl yer aldığını, AKP iktidarı ile ulusalcı diye nitelendirdikleri Atatürkçü askerlere, akademisyenlere, gazetecilere nasıl zulümler gerçekleştirdiğini herkes görebiliyor. İşte bu farkındalık YAE’ci cenahın bu denli hırslanmasına ve tekrardan bu ülkenin laik değerleri ile bir çatışma haline girmesine yol açtı son günlerde.

Elbette böylesi bir tablo bize Atatürkçülüğün, ilericiliğin çağdaşlığın bir zafer kazandığını göstermez. Aksine böyle düşünmek büyük bir yanılgıya doğru götürür bizleri. Lakin kesin olan bir gerçeklik var ki; 2002’den bu yana ilerici ve Atatürkçü laik Cumhuriyet’i yıkmak isteyenler bugün itibariyle kazanan tarafta değil. Artık isteseler de, geçmişte işledikleri günahlardan kurtulamayacaklar. O günahları bile isteye işlediklerini artık bütün Türkiye biliyor. Ve dahi ellerinde fırsat olsa bir benzerini bugün de yapacaklarını biliyor herkes. İşte bu yüzden artık kullanım ömrü dolan bu zevatın geçmişten bu yana var olan gerçek yüzleri her fırsatta yüzlerine tekrar tekrar vurulmalı. 

Biliyorum ki çok kuvvetliler özellikle yurtdışında istedikleri her kapı açılıyor. Ve biliyorum ki AKP iktidarının ''alnı secdeye değme’ ve Kemalizme olan düşmanlık kriteri sayesinde bu cenahın gerçek yüzü ile kimse mücadele etmiyor. Ama bu demek değildir ki, YAE’ci liberallerin ve Fethullahçıların gerçek yüzünü haykırmaya bir engel olsun. IŞİD militanları tarafından kurşuna dizilmeden evvel ölümle burun burunayken, o teröristlerin yüzüne bakıp seslenen Suriye Ordusu Askeri Yahya Adnan El Şuğri’nin dediği gibi seslenmek lazım bu kullanışlı insanlara: ''Vallahi Sizi Sileceğiz’.

Aberystwyth Üniversitesi, Uluslararası Siyaset Departmanı, Araştırma Görevlisi ve Doktora Adayı

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?