Ya 17-25 Aralık olmasaydı?

Engin Demirkollu SarıkartalAKP’nin F.Gülen ile birlikteliği; iktidara geldikleri 3 Kasım 2002 den daha eskilere uzanıyor.. Ayni menzile doğru yol alan iki yol arkadaşıydı onlar.. Sadece biri istedi diğeri verdi diye düşünmek yanlış...

Engin Demirkollu Sarıkartal
AKP’nin F.Gülen ile birlikteliği; iktidara geldikleri 3 Kasım 2002 den daha eskilere uzanıyor.. Ayni menzile doğru yol alan iki yol arkadaşıydı onlar.. Sadece biri istedi diğeri verdi diye düşünmek yanlış olur.. Birbirlerinden istediklerini “ala-vere'' yürüdüler yıllarca ayni yollarda. İç içe girdiler, birbirlerinde gizlendiler, birbirlerini koruyup kolladılar, birbirlerini büyüttüler…


Artık devlet içinde devlet kuruluyordu. İlk adımları; devletin tüm kurumlarını ele geçirebilmek için buralara kendi yandaşlarını yerleştirmekti. Kendi Emniyet Güçleri, kendi Yargıçları, savcıları ve hakimleri olmalıydı. Üniversitelerin, Diyanetin ve belediyelerin başında onlara biat eden kendi adamları, kendi valileri, kaymakamları, kendi zenginleri, vakıfları, okulları, hastaneleri ve kendi orduları olmalıydı.
Akp iktidardı ama, genel başkanları henüz başbakan olamamıştı. Hedef 2023’çe uzanan yolda Akp’ye ilk kapıyı Chp Genel Başkanı açtı..Sonraki hedef Cumhurbaşkanlığı idi. O kapıyı da, Mhp Genel Başkanı açtı..
İki ortak, dikensiz bir gül bahçesinde yürür gibi yol alıyorlardı artık.
Akşamdan sabaha hatta, ayni gün içinde ard arda Türkiye’nin gündemine bomba gibi düşen haberler, bir öncekini unutturuyor, olaylar daha tepki koymaya fırsat vermeden güncelliğini yitiriyordu..2000’li yılların başında neredeyse bitmiş olan Pkk Terörü yeniden tırmanışa geçiyor, üst üste gelen şehit haberleri yürekleri yakmaya devam ediyordu.. Halk Allah adıyla aldatılıyor, dizi ve yarışma programlarıyla uyutuluyor, milli duygular köreltiliyor ve Cumhuriyet Tarihi yalanlar üzerine yeniden yazılıyordu..
Özellikle eğitimde yapılan değişiklikler, 4+4+4 uygulamaları, imam hatip okullarındaki artış, Arapça dersleri ve din dersinin zorunlu yapılması, Akp’nin yaratmak istediği yeni neslin şeklini belirliyordu..
Bir yandan bunları uygulamaya sokarken diğer yandan da, CUMHURİYETİN VE LAİKLİĞİN önünde ÇİN SEDDİ görevini üstlenen Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, önce sarsmaya sonra da, yıkmaya yönelik sinsi planlarını hayata geçirmeye çalışıyorlardı.Türk Ordusunun can damarı subay ve astsubaylarını, kendi emniyet güçleri kanalıyla asılsız suçlamalarla tutuklatıp, kendi savcı ve hakimleri tarafından açtırılan düzmece davalarla esaret altına aldılar. Orduda, Mustafa Kemal’in askerinden boşalan en kritik yerlere kendilerine biat eden askerlerini getirdiler..
Gerçek şu ki; yaşam haklarına müdahalenin dayanılmaz hale gelmesi 2013 Haziran’ında milyonlarca insanı sokağa döktüğünde, kendi halkına acımasızca tazyikli su, gaz ve mermi atmaktan çekinmeyen bir parti vardı iktidarda…
Artık 2023 hedefleri önünde hiçbir engelleri kalmamıştı..
10 yıl sonra menzile varacaklardı. 17/25 Aralık yaşanmasaydı; hiçbir pürüz çıkmadan Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde, kendi devletlerini kurmaya devam edeceklerdi. Biri ötekini “paralel yapı'' diye suçlamayacaktı..Çünkü ayni menzile doğru giden tek yol vardı. Ve onlar o tek yolun birine paralel iki tarafıydı…
Eğer 17/25 Aralık olmasaydı; Silivri Zindanlarının kapıları açılmayacak, Kumpas Davaları bütün acımasızlığı ve hukuksuzluğu ile sürdürülecekti. Mustafa Kemal’in Askerlerinin esareti devam ettiği gibi, TSK içinde kalan Laik Atatürk Cumhuriyeti yanlısı askerlerimiz, sahte delillerle tutuklanmaya devam edecekti. Ordu başta olmak üzere, tüm devlet kurumlarının işgali “ala-vere'' lerle tamamlanacaktı. Bir sabah uyandığımızda bir de bakacaktık ki, YENİ BİR DİN DEVLETİ KURULMUŞ...
Hem de, darbe yapmadan, gürültü ve patırtıya gerek kalmadan..
Egolarımız yüzünden bir araya gelemeyen; siyasetçisinden, aydınına, okumuşundan cahiline kadar BİZLER yani, HEPİMİZ “ah-vah'' ederken ONLAR, 2023 Hedefine planladıkları tarihten önce varmanın hazzını yaşayacaklardı..
Onların yolunu açanlar, onların yaptıkları tüm hukuksuzluklara karşı toplu tepki yerine, bireysel tepki gösteren, “o varsa ben gelmem, şu olursa ben varım'' diyen aydınlar, milli menfaatimizi göz ardı ederek yan yana gelemeyen siyasetçiler, genel başkanlar, siyasi parti ve demokratik kitle örgüt yöneticileri ve halk olarak bizler; HEPİMİZ BUGÜN YAŞADIKLARIMIZDAN VE YAKIN GELECEKTE YAŞAYACAKLARIMIZDAN SORUMLUYUZ..
Hepimiz SUÇLUYUZ..

Ve hala bu suçu işlemeye DEVAM EDİYORUZ…
Bir araya gelmek yerine, Laik Cumhuriyeti temellerinden sarsıp, yıkmaya çalışan bir yapının birbiriyle yaptıkları kavgada, birinin yanında yer alarak bu yıkıma engel olabileceğini düşünmek gafletinde bulunmaya devam ediyoruz..
Eğer 17/25 Aralık olmasaydı; uluorta kavga eden, çatışan iki taraf yerine güle oynaya koklaşan iki yoldaş olacaktı karşımızda..Hala da, aralarında ne pazarlıklar dönüyor bilmiyoruz?...
Bizim için kurtuluş, teferruatlara takılmadan bir araya gelmek ve birlikte yürümektir… ..
Düşmanın yüreğinde, dostluk yeşermez!..
Saygılarımla,

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

ABC Kritik Haberleri

100. Yıl törenleri ve Cumhuriyet'i sahiplenme
Merve Dizdar, teşekkür konuşmasında Erdoğan'a övgüler sıraladı, ne olurdu?
Mitingi kalabalık göstermek için hangi hileleri deneyip yakalandılar?
İşte 4 Şubat 2022 tarihli Resmi Gazete'deki karar
Atatürk, İnönü, Özal ve Demirel'in cumhurbaşkanlığı geçerli değil mi?