Tuğrul Keskin
Tuğrul Keskin - Ya enternasyonal ya çöküş

Ya enternasyonal ya çöküş

Bu “küreselleşme” denilen vahşet, en çok da “dünya solunu” vurdu! Küresel kapitalizmle kavgaya tutuşan sol, kendi anayurdunun sırlarına çekilerek bir bakıma “enternasyonal”i unuttu!

Fakat sol/sosyalist kültür geleneksel bağlamda, ‘yalnızca insan olmak’ üstünden yürüyordu ve iki yüz yıllık enternasyonalist mücadele ülke sınırlarını değil, insanın düşünsel sınırlarını esas alarak gelişiyordu.

Çünkü enternasyonalizm fikri, kapitalist vahşet karşısında denge kurucuydu. Eğer bugün dünyada sosyal haklar denilen kazanımlar varsa, bu enternasyonalist dayanışma geçmişte var olduğu içindir.

Eğer bugün dünyada insanlar, birazcık nefes alabiliyorsa, bu enternasyonalist dayanışma yüzündendir! Peki ne oldu bu dayanışma ruhuna?

Sözgelimi 1920’de enternasyonalizme olan inançlarından ötürü, kendi anayurtları Yunanistan’da “vatan haini” olmayı göze alarak, Anadolu’da silah bırakan Yunan komünistleri, sırf bu enternasyonalist dayanışmaları yüzünden Yunan Krallığınca İzmir’de kurşuna diziliyordu. Onların katledilişinden otuz yıl kadar sonra 1947-49 yılları arasında faşizme karşı mücadelenin en güçlü mevzilerinden biri, Yunanistan iç savaşında kuruluyordu ve Mussolini’nin Kara Gömleklileri Yunanistan’dan kovuluncaya kadar süren bu büyük kavganın içinde “Osmanlı Tugayları” adlı bir Türk

birliği de savaşıyordu.

Başlarında “Kapetan Kemal” takma adıyla bir Türk komünisti; Mihri Belli vardı. 1900’lerin başında Avrupa’da Lenin ve sonraki yıllarda Sovyet Devrimi’ni yapacak olan kadrolar, bulundukları ülkelerde canları pahasına enternasyonalizmi diri tutmak için çarpışıyorlardı. 1960’ların Vietnam’ında Amerikan emperyalizmine dünyayı dar eden “Ho Amca” Ho Chi Minh, 1920’lerde Fransa Komünist Partisi’nin kurucularından biridir ve emperyalizme karşı mücadele bayrağını ilk olarak Fransa’da açmıştır.

İspanya İç Savaşı’nda dünyanın denebilirse her yerinden sosyalistler İspanya’ya, Franco faşizmiyle savaşmaya gelmişler ve “Enternasyonal Tugaylar”da faşizme karşı savaşıyorlardı; dillerinde olağan üstü ritmik müziğiyle “Ay Karmela” vardı. O yıllarda faşizme karşı mücadelenin olduğu her yer “vatandı”. Amerikalı büyük yazar Ernest Hemingway, romanlarını İspanya İç Savaşı’nın barut kokuları arasındaki mevzilerde yazıyordu; “Çanlar Kimin İçin Çalacak”tı…

Ve “Bella Ciao- Çav Bella” (hoşça kal sevgilim) yine 2 Dünya Savaşının top sesleri arasında doğmuş ve dünyanın her yerindeki sosyalistleri Benito MUSSOLİNİ faşizmine karşı savaşmaya çağıran olağanüstü bir şarkı olarak mücadele hafızamızdadır! Dünyayı kuşatan ve 68 eylemlerinin önünü de açan, 2. Dünya Savaşı yıllarında oluşmuş bu enternasyonalist ruhtu. Romanları, şarkıları, şiirleri yapan o ruh, kendisini bir ülkenin sınırları içine hapsetmeden savaşıyordu; 20 yüzyılın başındaki yaratıcı-sanatçılar, devrimciler ve sonradan gelenler; yalnızca aydınlık, eşit, kardeşçe bir geleceği kuracak dünya insanı imgesine inanıyorlardı!

Sonra Che Guevera, pek çok insanın sandığının aksine Küba değil, Arjantin doğumluydu. Küba’ya enternasyonalizme olan inancıyla gelmiş, mesleği olan doktorluğu bırakarak, Küba’da Fulgencio Batista’nın devrilmesine omuz vermiş, devrimden sonra ekonomi bakanı olmasına karşın, görevinden ayrılarak, “enternasyonalist devrimi çoğaltmak” için Bolivya’ya gitmiş fakat burada faşizmin insanlık dışı saldırısı sonucu, korkunç, dehşet verici bir biçimde katledilmişti. Bu örnekler 19 ve 20 Yüzyılda öylesine çok ki, sonsuzca çoğaltılabilir…

Baştaki soruya geri dönebilirim şimdi; o enternasyonalist ruha ne oldu öyleyse? Sosyalistler, “vatanlarının” sınırını niçin böylesine daralttılar? Bu kendi ‘etnik kimliğini’ her şeyin üstünde görme fikri (hastalığı mı demeli yoksa), sosyalistlere nereden bulaştı? Bütün bu sorular yanıtlanmaya muhtaç kuşkusuz!

Fakat yeni yüzyılda bir başka sözde “enternasyonal” dünyayı derin acılara sürüklüyor; son 10 yıldır dünyanın pek çok yerinden esas olarak Ortadoğu’ya akan “İslami Cihat” özellikle coğrafyamızı kana buluyor. Fakat sözde bu “İslami Enternasyonal”cilerin bir Suriye uçağını düşürdükten sonraki görüntülerini izlemek, o “Cihatçıların”, Bolivya dağlarında Che Guevera’yı hunharca katleden, parmaklarını, vücudunun kimi azalarını kesen vahşilerle aynı inanıştan geldiğini dehşetle gösteriyor.

Görüntüde “Bir Suriye helikopteri düşürülüyor. Düşürenler, yanan cesedi bir süre izledikten sonra, enkazdan çıkarıp işkence yapıyorlar. Sonra bir aracın arkasına bağlayıp sürüklüyorlar…”

Ve bu vahşeti yeni bir dünya ve “Tanrı” adına yapıyorlar; işte sağcı, dinci, neye, “hangi tanrıya” inanırsa inansın, sözde “enternasyonal”leri de vahşet oluyor!

Bir de Avrupa’daki kimi merkezlerde, özellikle Amerika’da gittikçe güçlenen “Beyaz Ulus Üstünlüğü” var ki, Cihat’ın Avrupa’daki karşılığı olarak, o bölgeleri ve gittikçe dünyayı kana bulama hazırlığı yapıyor! Bizim yöneticilerin “İslami Cihatçıları” kayırdıkları gibi, Trump da konuşmalarında “beyaz üstünlüğü” gruplarını kayırıyor. Saldırılarının ardından onları eleştirmek yerine, göçmenleri hedef alıyor. Hatta bir “Beyaz Enternasyonali”ni açık açık oluşturmak ve güçlendirmek çabası içindeler…

Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi dine inanırsa inansın sağcılar, bir “vahşet enternasyonalinde” birleşiyor işte!

Dünyamız bütün bu kötülüklerle sınanırken, Enternasyonal fikrinin yaratıcıları; “yeni bir dünyayı kuracak olanların” kendi ‘vatan sınırları içinde’ böylesine sessiz sedasız yaşamlarını sürdürmelerini anlamak elbette kolay değil! Bütün insanlar bilmeliyiz ki; küresel sermayenin yok ettiği doğanın da, gittikçe insani özden ve değerlerden uzaklaştırılan insanın da kurtuluşu enternasyonaldedir.

Öyleyse başlığı değiştirerek yineleyebiliriz; “ya sosyalist enternasyonal, ya çöküş!”

Toplam 1602 defa okunmuştur.

Tuğrul Keskin diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.