Ali Haydar Nergis
Ali Haydar Nergis - Soğuk fırından sıcak ekmek..

Soğuk fırından sıcak ekmek..

Bazı arkadaşlarım, beni ‘’hariçten gazel okuma!’’  diyerek uyarsa da, dört bin kilometre uzaktan  ‘’trene bakar gibi’’ gözlerimi dikmiş, Türkiye’nin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘’hal-i pür melâlini’’ izliyorum...

Dolar, almış başını gidiyor. Ekonomi batma noktasında. Halkın durumu berbat; işçiler, emekçiler perme perişan... Dış politikada beceriksiz hamlelerle ‘’papazkaçtı’’ oynanıyor.

Türkiye’de rejim değişmiş, çoğu insan hâlâ farkında değil..

Türkiye artık Saray’da oturan bir kişi tarafından yönetiliyor. Parlamentonun da, CHP’nin de bir ‘’kıymet-i  harbiyesi ‘’ kalmamış. 24 Haziran seçimlerinden sonra partiler birer  ‘sivil toplum örgütü’ne dönüşmüş. İktidar sözcüleri, artık partilere kayyum atamaktan söz edebiliyor.

Bu hengâme içinde, Cumhuriyet Halk Partisi, hiçbir şeyin farkında değil "miş" gibi davranıyor. ‘CHP olağanüstü kurultayı yapılsın mı, yapılmasın mı?’ Sanırsınız, olağanüstü kurultay ‘hemen şimdi’ yapılırsa, değişen rejim geri gelecek..

CHP, yönetimi ve muhalefetiyle, Bedri Rahmi’nin şiirindeki gibi; ‘’Herifçioğlu Sen Mişel’de koyuvermiş sakalı/ Neylesin bizim köyü, n’etsin Mahmut Makal’ı..’’  havasında..Rejim değişikliğine yol açan 24 Haziran seçimlerinin sağlıklı bir değerlendirmesini dahi yapmamışlar. Merkez yönetimi ve muhalefetiyle, nerede yanlış yaptıklarını sorgulamayı unutmuş, ‘’dergâhta post kapma’’ mücadelesine girişmişler..

Uzaktan trene bakmışlığımı bağışlayın, CHP’de olan biteni kavramaya çalışıyorum..

Kemal Kılıçdaroğlu, zaman zaman kendisinin vurguladığı gibi, devlet bürokrasisinden gelmiş bir insandır. Sorunlara devlet ciddiyeti ve bürokrat/ teknokrat titizliğiyle yaklaşıyor. Konuşmalarında polemiğe yer vermiyor. Espri yanı zayıf, hazır cevap değil. Halim, selim bir tavır içinde ölçülü ifadeler kullanıyor. Batı toplumlarında ‘’erdem’’ sayılabilecek bu özellikler, bizde zaaf olarak değerlendiriliyor. Recep Tayyip Erdoğan, siyaset diline yeni bir ‘jargon’ getirdi: Siyasetçi dediğin, masaya yumruk atmalı, bağırmalı, çağırmalı, gerektiğinde karşısındakilere hakaret bile edebilmeliydi. “Yeni Türkiye’de siyasetin ‘yoğurt yeme yöntemi’ buydu. Kılıçdaroğlu, çelebi ve ölçülü kişiliğiyle bu ‘yeni siyaset dilinden’ uzaktı. CHP’ye, ağzı laf yapan, belâgatta Recep Tayyip Erdoğan’la yarışabilecek, sözcükleri çarpıp bölerek yeni anlamlar üretecek bir siyasetçi aranıyordu. Muharrem İnce, bu gereksinimlere karşılık verecek bir siyasetçi olarak ortaya çıktı. Popülaritesini, kişisel birikiminden çok, bu özelliklerine borçludur. Elbette, her siyasetçi gibi Muharrem İnce’nin de aday olmaya, partiyi daha ileri bir çizgiye götürmeye, hayal etmeye hakkı vardır. Liderlik yarışında herkes gibi ona da yer var. Ancak, her şeyin de bir yeri, zamanı var.  ‘’ Cumhurbaşkanlığı seçiminde yakaladığı rüzgârı parti içinde ranta dönüştürmeye, soğuk fırından sıcak ekmek elde etmeye çalışıyor..’’ izlenimi vermemeliydi. Sessiz ve sakin bir şekilde kozlarını paylaşmak için olağan kurultay gününü beklemeli, parti içinde polemiklere, dalgalanmalara meydan vermemeliydi.

Bakın, elin oğlu, iktidarda olmasına karşın, 24 Haziran seçimlerinde partisinin neden yüzde 10 oy kaybettiğini saptamak için iki bin adet rapor hazırlatmış; şimdi o raporları değerlendirip, başarısızlığının nedenini anlamaya çalışıyor.

Bu koşullarda, CHP içinde erken bir liderlik yarışı başlatmak ne anlama geliyor?

Seçimlerden birkaç gün önce,  Fox Tv’den Fatih Portakal’a ‘’ Ben vefasız biri değilim, Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedersem, Kılıçdaroğlu’nun karşısına aday olarak çıkmayacağım’’  diyen  Muharrem İnce bu hızlı dönüşü neden yaptı? ‘Delikanlı’ tavrıyla, seçim meydanlarında, televizyon ekranlarında Recep Tayyip Erdoğan’ çelişkili konuşmalarıyla teşhir eden İnce’ye ne oldi? Politika bir öngörü sanatıdır. Muharrem İnce cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, parti içindeki bütünleyici etkinliğini de kaybetmiştir.

Kimse 24 Haziran seçimlerinde CHP’nin iktidar olması sürprizini beklemiyordu. CHP’den HDP’ye giden  ‘’destek’’ oyları dikkate alındığında, CHP’nin başarısız olduğunu söylemek mümkün değildir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Muharrem İnce’nin yüzde 32’lik oyunda HDP ve diğer partilerinin de payı vardır. Seçimlerin en büyük yenileni 10 puan kayıpla AKP’dir. Kimsen bundan söz etmiyor. MHP’deki oy artışı da, daha önce AKP’ye giden emanet oyların MHP’ye geri dönmesi şeklinde açıklanıyor. Bu olgular apaçık ortadayken,  ne bu şiddet, bu celâl; ‘’yorgan kavgası’’ nın CHP’de verilmesinin anlamı nedir? Siyaset,  uzun erimli bir uğraştır. Neyin, nerede, ne zaman yapılacağını, ‘zurnanın zırt diyeceği yeri’  iyi hesaplamak gerekir. Terazi tartıyla, her şey vaktiyle… Vakitsiz gül açmıyor. Erken açan gülün solma riski vardır. Ben, ‘ince’ söyleyeyim, siz anlayın işte.  Nasıl olsa tren kaçmıyordu. CHP’nin yakın gelecekte seçim kazanmak, iktidara gelmek gibi bir derdi olmadığına göre, postta hepsine yer vardı; sırayla gelip oturur, giderlerdi, diyeceğim ama, kazın ayağı pek öyle değil... Adını doğru koyalım: Bu, düpedüz CHP’nin ezeli hastalığı olan bir ‘’hizipler kavgası’’dır.. Geçmişte, CHP’nin içindeki bu kavgalara çok tanık olduk. 12 Eylül öncesinde de, bugünküne benzer ‘’hizip grupları’’ vardı: Ali Topuz’lar.. Önder Sav’lar.. Deniz Baykal’lar... Parti içinde, merhum Bülent Ecevit’e kan kusturdular. 12 Eylül 1980 darbesiyle kapatılıp yeniden açıldıktan sonra da parti içindeki ‘’hizipler’’ sorunu giderilemedi.  Canından bezdirilen Ecevit, çareyi CHP’den ayrılarak Demokratik Sol Parti’yi kurmakta buldu..

Parti içi yarışta, kim, ‘’ABD’ye, iktidara, Fetö’ye daha yakındır; değildir’’ şeklindeki  kurgusal  ‘’şehir efsanelerine’’ hiç girmeyeceğim. Rejim değişikliğinden sonra, ülkenin kaderi üzerinde  zaten bir yaptırım gücü kalmayan CHP’nin sorunu kişiseldir.

Son birkaç söz: Ülkemizde en kolay şey, insanları ‘şu’cu, ‘bu’cu şeklinde yaftalamaktır. Bu satırları yazan ben, 24 Haziran seçimlerinde yurt dışında Türkiye’ye gelerek Muharrem İnce’ye oy vermiş biriyim. Dost acı söyler!..

Kim bilir, belki de boşuna nefes tüketiyoruz.Ülkede rejim değişmiş; ‘atı alan ikinci kez Üsküdar’ı geçmiş’, değirmen elden gitmiş, biz şakşakısını arıyoruz..

Çok uzaklardan trene bakıldığında, vallahi de görünen budur..

Toplam 3309 defa okunmuştur.

Ali Haydar Nergis diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.