Ender Helvacıoğlu
Ender Helvacıoğlu - Ne kadar birikim o kadar gelecek

Ne kadar birikim o kadar gelecek

İnsanlığın çağlar boyu edindiği düşünsel ve bilimsel birikime ulaşamamış toplumların ciddi atılımlar yapmasına veya yaptıkları atılımları sonuçlandırmasına olanak yok. Çünkü var olanı aşmanın gerek şartı yakıcı bir atılım ihtiyacı ve bu ihtiyacı karşılayabilecek bir dinamizme ve güçlü bir kaldıraca sahip olmak ise, yeter şartı da -en azından toplumun öncülerinin şahsında- geçmiş birikimi özümseyip içselleştirmiş olmaktır.

Uygarlık tarihine kuşbakışı göz attığımızda, yepyeni üretim ilişkileri geliştiren, yepyeni bir evren/doğa/toplum/insan kavrayışı öneren toplumların, bu atılımın gerçekleşmesinden önceki birkaç yüzyıllarına bakıldığında yoğun bir çeviri faaliyeti içinde bulundukları görülür.

Örneğin büyük İyonya filozofları, kadim uygarlıkların bulunduğu coğrafyaları (Mezopotamya ve Mısır) gezdiklerini ve mevcut birikimi edindiklerini saklamazlar.

İslam Uygarlığının 7.-9. yüzyıllar arası, Antik Ege Uygarlığının ve kadim Çin-Hintin birikimini harıl harıl kendi dillerine çevirmek ve özümsemeye çalışmakla geçmiştir.

Keza Rönesansı, Reformu, Bilimsel Devrimi, Aydınlanmayı, demokratik devrimleri ve sanayi devrimlerini yaratmış (Batı Uygarlığı dediğimiz uygarlık modeline öncülük etmiş) Avrupa toplumlarının ortaçağına baktığımızda, önde gelen bilim ve düşün insanlarının aynı zamanda birer çevirmen olduklarını görürüz. Onlar da büyük bir açlıkla hem İslam eserlerini hem de İslam bilginleri aracılığıyla Eski Yunanın eserlerini dillerine kazandırmaya çalışmışlardır.

Demek ki yeni bir uygarlık modeli gerçekleştiren toplumlar öncelikle geçmiş birikime hızla ulaşmaya çabalamışlar. (Bu konuda Cumhuriyet tarihimizin önemli felsefecilerinden Hilmi Ziya Ülkenin Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü adlı eserinin okunmasını öneririm)

Türkiyenin yakın geçmişinde de benzer bir süreç yaşanmış. Genç Cumhuriyet döneminde, devrimlerin bir parçası ve bir devlet politikası olarak, dünya klasiklerinin yoğun bir biçimde Türkçeye çevrildiğine ve yaygınlaştırıldığına tanık oluyoruz. 1930lu ve 40lı yıllarda bir çeviri seferberliği yaşanmış. Devrim, insanlığın mevcut birikimini topluma hızla kazandırmayı hedeflemiş.

Fakat kısa bir süre sonra, devrimin duraklamasına ve giderek gerilemesine koşut olarak bu çabadan vazgeçildiğini görüyoruz.

Günümüzde ise, insanlığın demokratik birikimine karşı bir düşmanlık söz konusu. Genç cumhuriyetin fikri hür, vicdanı hür nesillere ihtiyacı vardı; günümüz iktidarının ise bilindiği gibi dindar ve kindar nesillere, yani aydınlanmış bireylere değil kullara…

1980 sonrası ve özellikle günümüzde Türkiye bilim ve düşün dünyasının durumu bu açıdan içler acısıdır. Özellikle bilim alanında birçok temel eser hâlâ dilimize kazandırılmış değil. Ülkemizin bilimcileri ve bilimci adayları, bu eserlerin içeriklerine ikinci-üçüncü elden, yani suyunun suyu niteliğindeki tanıtıcı kitaplarla ulaşabiliyorlar.

***

Çarpıcı bir örnek verelim. Üç yıl kadar önce Bilim ve Gelecek Kitaplığından Bilimsel Devrimin Başyapıtları adıyla bir kitap çıkarmıştık. Bu kitap bilimsel devrimin simgeleri olan 12 anıt eserin uzmanların kalemiyle tanıtılmasıyla oluşmuştu.

Bu 12 eseri kafamızdan uydurmamıştık. Burada saygıyla analım, ünlü bilim tarihçimiz ve bilim felsefecimiz Prof. Dr. Cemal Yıldırımın bizim için oluşturduğu listeydi bu.

- Nikola Kopernik / Göksel Kürelerin Dolanımı Üzerine

- Andreas Vesalius / İnsan Vücudunun Tanımlanmasına Dair

- Galileo Galilei / İki Büyük Dünya Sistemi Hakkında Diyalog

- Galileo Galilei / İki Yeni Bilim Hakkında Konuşma

- Johannes Kepler / Yeni Astronomi

- William Harvey / Hayvanlarda Kalbin ve Kanın Hareketleri Hakkında

- Robert Boyle / Kuşkucu Kimyager

- Christaan Huygens / Işık Üzerine İnceleme

- Isaac Newton / Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri

- Isaac Newton / Optik

- Antoine Laurent Lavoisier / Temel Kimya İncelemesi

- Charles Darwin / Türlerin Kökeni

Bu dönemde söz konusu büyük atılıma katkı yapmış daha yüzlerce bilim ve düşün insanı ve binlerce eser var. Biz en tepede yer alan, günümüz biliminin temellerini atan kuramları içeren 12 tanesini ele almıştık.

Bu 12 eserin sadece 2 tanesi (Galileinin Diyalogları ve Darwinin Türlerin Kökeni) Türkçeye çevrilmiştir. Ülkemizde hangi düzeyde bilim yapıldığını anlamak için başka söze gerek var mı?

Daha Kopernikin Revolutionibusunu, Keplerin Nova Astronomiasını, Newtonun Principiasını Türkçeye çevirmemişiz, bilim yaptığımızı sanıyoruz!

***

Geçtik Bilimsel Devrimden… Çok övündüğümüz İslam filozoflarının, İbn Sinanın, Farabinin, El Harezminin, İbn Rüşdün, İbn Haldunun, hatta hakim Sünni İslamın babası saydığımız Gazzalinin yüzlerce eserinden kaç tanesi Türkçeye çevrilmiştir?

Solcular olarak dilimizden düşürmediğimiz Şeyh Bedreddinin (bir tek Varidatını biliriz), Ahi Evrenin eserlerinin el yazmalarının devlet kütüphanelerinin ve cami kütüphanelerinin tozlu raflarında çürümeye terk edildiğini kaçımız biliyor?

Ya İstanbul Arkeoloji Müzesinin mahzenlerinde okunmayı bekleyen binlerce Hitit ve Sümer tableti…

Türkiyenin entelektüel yaşamının durumu budur. Bir Emekçi Cumhuriyetinin ve Emekçi Aydınlanmasının temel görevlerinden biri de bu birikimi halkımıza kazandırmak olmalıdır.

Toplam 591 defa okunmuştur.

Ender Helvacıoğlu diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.