Toplum olarak cinnet mi geçiriyoruz?
Eskiden üçüncü sayfa haberi denirdi. Cinayet, soygun, intihar, taciz, saldırı, tecavüz… Bu tür haberler gazetelerin üçüncü sayfalarında yer bulurdu. Zaman zaman haberler bu sayfayı doldurmaz, o nedenle fotoğraflar büyütülerek kullanılırdı.
Ya şimdi…
Kızına tecavüz eden, tartıştığı eşini, karısının yerini söylemediği için kızını öldüren, darp eden kocalar, babalar.
Yetmedi, ayrılmak isteyen eşini öldüresiye döven, hatta öldüren yaratıklar…
Aile içi şiddet dışında aşiret infazı…
Hırsızlık, darp…
Trafikte tartıştığı sürücüye kurşun yağdıran şoför…
Aracını sollayan kişiyi döven bir başka araç kullanıcısı…
Say say bitmiyor. Gazete ve televizyonlara yansıtılan haberleri yazmaya kalksak sayfalar yetmez.
Ayrıca, siyasi nedenlerle, rakip partililere, gazetecilere, anket şirketi yöneticilerine yapılan saldırılar da şiddet eylemlerine eklenince, şu soru geliyor insanın aklına…
“Toplum olarak cinnet mi geçiriyoruz?”
Bu haberler artık gazetelerin birinci sayfalarına, internet gazetelerinin baş köşesine, televizyonların haber bültenlerin ilk sıralarına taşındı.
Mahkemeler, saldırganlar için uzaklaştırma vermekten, onlar da darp etmekten, öldürmekten, yaralamaktan bıkmadılar. Saldırganlar serbest bırakılınca, yarım kalmış cinayet girişimlerini tamamlayıveriyorlar.
Türk Psikologlar Derneğine göre, özgürlüklerin sınırlanması, erken evlilik, eğitimsizlik, ekonomik sıkıntı, gelir gider dengesinin düzelemez hale gelmesi, yarınından kuşku duyma, umutsuzluk, eşitsizlik, adaletsizlik, nefret söylemleri ve olumsuz rol modelleri gibi nedenler toplumu bu hale getirmiştir.
Şiddetin nedenleri ve çözümleri konusunda komisyonlar kuran, konferanslar düzenleyen Türk Psikolog Derneği kadına şiddet konusuna özel bir yer veriyor:
“Türkiye’de kadına yönelik şiddet sürekli tırmanmakta, ortalama günde üç kadın sadece şiddet nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Birçok kadın şiddet nedeniyle, ruhsal ve bedensel sorun yaşamaktadır. Şiddet fiziksel, cinsel, duygusal, sosyal ve ekonomik alanlarda var olur ve hızlanırken medya da sürekli olarak, kadına yönelik şiddeti özendiren, sıradanlaştıran, normalleştiren, toplumsal cinsiyet rollerini pekiştiren, kadına yönelik şiddete ortak olan programlara, reklamlara, dizilere, filmlere, yarışmalara yer vererek bu suça ortak olmaktadır.”
Bireylerin ruh hallerinin düzelebilmesi kuşkusuz ekonomiyle yakın ilişkilidir. Ne var ki, psikolojik bozukluk yaşayanların, psikologlara başvurmaması da toplumsal ruh halinin düzelmesini engellemektedir.
Yakın gelecekte, şiddet haberlerinin, yeniden üçüncü sayfaya hapsedilmesini, televizyonlarda ilk sıralarda yer almamasını ummak galiba hepimizin rüyası.
Ve her şeyden önce, şiddetsiz bir toplum beklentisi de…
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.