Pamir Şen
Pamir Şen - Yazar

“Abartılmış bir balon” ne demek?

Son yıllarda sosyal medyanın hayatımızda giderek daha dominant bir yere oturmaya başlamasıyla beraber, günlük dile giren yeni tabirler, elli yıl önceden zaman makinesiyle bugüne gelen birisi için en azından birkaç haftalık oryantasyon gerektirecek bir dil yarattı. Bunlardan birisi de “abartılmış bir balon” tabiri.
İngilizcede overrated, yani kısmen “abartılmış” diye tercümesi mümkün bir tabirin, ‘balon’ olma durumu eklenerek dramatikleştirilmesine dayanan bu deyim, bir yandan eseri veya sanatçıyı, bir yandan da o balonu şişiren kitleyi aşağılamak için kullanılıyor. Burada kitleden kasıt, illa ki toplumun çoğunluğu olmak zorunda değil. Yeterince göze çarpan bir grup olması yeterli. Öte yandan balonu dikey veya yatay olarak şişirmek de mümkün. Örneğin bir şarkıcı, onun “abartılmış bir balon” olduğunu iddia eden kişinin gözünde ‘üç yıldız’ değerindeyse, ona dört yıldız veren geniş bir kitle olması halinde de, beş yıldız veren daha dar bir kitle olması halinde de, haddinden fazla şişiriliyor demektir. Bu durumda kişi ile toplumun değer yargıları
arasında bir çatışma ortaya çıkmış olur. Kişi, elbette kendi değer yargılarını referans alarak, o herkesin taptığı sanatçıya “balon” deme hakkını kendinde görür. Peki bu çatışmayı ortaya çıkan değer yargıları neye dayanır. Öncelikle popülerlik meselesini ele almak gerekir. Bir kişi veya meta (sanat eseri, şarkı, hatta bilimsel teori) belirli bir kitle tarafından benzerlerine göre daha fazla kişi tarafından ilgi görüyorsa, ona popüler demek mümkündür. Günümüzde herkesin bildiği şarkılar, bazıları zamanın ruhu gereği sadece birkaç sene hatta birkaç ay popüler kalabilirken, örneğin “gitme, sana muhtacım…” diye başlayan birine en azından bir mısra daha eşlik edemeyecek kişi sayısı azdır. Yani popülerlik, uzun yıllara da
yayılabilir.
Popülerlik lokal olabileceği gibi evrensel de olabilir. 1960’lı yıllarda Elvis Presley ne kadar popüler bir kültürel ikonsa, bugün de Harry Styles öyledir. Caz müptelaları için Charlie Parker veya Louis Armstrong, dünyanın dört bir yanında hala popülerdir.
Popülerlik hayatta olmayı gerektirmediği gibi, illa kültür-sanat veya spor aleminde olmayı da gerektirmez. Mesela Napolyon başta olmak üzere I. Elizabeth, Cengiz Han ve Jül Sezar’a popüler tarihi figürler demek mümkündür. Hayatta olmak bir yana, gerçekten yaşamış olmak bile şart değildir. Herkül, Ödipus gibi Yunan
mitolojisine ait karakterler veya Quasimodo, Raskolnikov gibi roman kahramanları da neredeyse herkesin en azından az buçuk aşina olacağı isimlerdir. Popülerlik deyince akla gelen “avam” tabiri ise, neresinden tutsak elde kalır. Çünkü yüksek kültüre ait eserler zamanla halk kültürü tarafından kullanılabilir veya tepeden
inme şekilde bazen zorla empoze edilerek halk kültürünün parçası haline getirilebilirler. Halit Ziya Uşaklıgil’in epey ağdalı bir dille yazdığı Aşk-ı Memnu, 2008’de çıkan dizisi sağ olsun, gayet popüler bir hikaye olmayı başarmıştır. Öte yandan örneğin Dante, Petrark ve Boccaccio gibi 14. asır şairleri, İtalyan ulus
devletinin oluşumu esnasında eğitimin ayrılmaz bir parçası haline gelerek, lise mezunu olan her İtalyan'ın hiç olmazsa aşina olduğu isimler olmuşlardır. Tam tersine halk kültürüne ait kavramlar, ‘yüksek kültür’ tarafından ideolojik reflekslerle veya bir yazarın şahsi merakını döktüğü bir “başyapıt” yoluyla absorbe edilebilirler. Yani kısaca, iki kültür arasında kalın bir çizge çekmeye olanak yoktur.

Çizgiyi milliyetçi reflekslerle “bizim” ve “başkalarının” kültürü gibi çekmek da aynı şekilde zordur. Büyük İskender Pagan olmasına rağmen hem Hristiyan hem de Müslüman kültürlerin sahip çıkmak için yarıştığı bir figürdü mesela. Bu durumda popüler olanı nasıl sınırlayacağız ve onun bu popülerliği hak edip etmediğini nasıl belirleyeceğiz?
Bu konuda fazla iddialı gitmemek için, popüler kültür ürünlerini, birbirini tanımayan insanların iletişimine imkan veren mekanizmalar olarak tanımlamakla kendimi sınırlayacağım. Kitlenin büyüklüğü elbette fark yaratır, ama küçük kitlelerin de kendi popüler figürleri olabilir. Tarih öğrencileri için Halil İnalcık, Fernand Braudel, daha eskilerden Ranke gibi isimler, ortak olarak bilinir. Bir komedyen, kazara sadece tarihçilerden oluşan bir gruba bu isimlerin spesifik yanlarının parodileriyle bezenmiş bir gösteri takdim etse, herhalde sonrası için epey yanıltıcı bir gülme reaksiyonu alacaktır.
Öte yandan kişilerin zevkleri, toplumun etkisinden azâde olmasa da, hâliyle daha kişisel olacağı için, herkesin ak dediğine baktığında kara görmek mümkündür. İnternetin yaygınlaşmasıyla beraber, bir kişi veya metanın “balon” olduğunu düşünen ve normalde bunu çıkıntılık yapmak pahasına ifâde eden veya içinde saklayan teker teker kişilerin, belli platformlarda biraraya gelmesi mümkün hâle geldi. Burada
elbette bu kişilerin malum zatın balonluğu dışındaki konularda da aynı şekilde anlaştığını söylemek zor. Yani “x sanatçı balondur” konusundaki uzlaşı, kimin en iyi sanatçı olduğu konusuna gelince sağlanacak diye bir kaide yok. Fakat bu tip başlıklar, -pozitif veya negatif- her türlü dikkat çektiği için, gündeme defileye çıkan
mankenler gibi gelip, biraz süzülüp sonra da kulise dönmeleri kaçınılmaz.
 

Toplam 5447 defa okunmuştur.

Pamir Şen diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.