Katip Çelebi’nin “Fezleke”leri
ABC’ye yazdığım ilk yazıda Katip Çelebi’nin hayatının genel bir özetini yazmış ve onu, daha önce pek çok yazarın da yaptığı üzere, “batıya açılan bir pencere” olarak takdim etmiştim. Elbette bu pencere öyle epey geniş, cam duvar bir pencere değildi. Zaten imparatorluk hiçbir zaman batı dünyasına tamamıyla kapalı olmadığı gibi, XIX. asra kadar garba açılım radikal ölçülere de hiçbir zaman ulaşmadı. Yine de Katip Çelebi, ait olduğu toplumun bazı eksiklerini fark etmiş ve bunları kendi meşrebince telafi etmeye çalışmıştı. Bu yazımda onun tarihçi tarafını ele alacak ve o devrin tabiriyle “kefere tarihlerini” tercüme etmeye yeltenmesinin önemi üzerinde duracağım.
Osmanlı toplumu için tarih, manâsı ve işlevi değişebilen bir kavramdı. O günün halkı için “menâkıbnâme” adı verilen destansı tarih anlatıları da günümüzün popüler romanları gibiydi. Bu menâkıbnâmelerin dili görece hafifti ve yüksek sesle “ikra edilip” (okunup) dinlenmeye yönelik yazılırdı. Saray içinde ise özellikle Kanuni döneminin ikinci yarısından itibaren sarayda ortaya çıkan Firdevsî’yi model almış "şehnamecilik" adı verilen bir zanaat türedi. Osmanlı hanedanını ve özellikle mevcut padişahı methetmek amacıyla yazılmış ekseriyeti resimli şehnameler, Arapça ve Farsça etkisinde ağır bir dile sahipti. Ancak ulema ve bürokrasi her iki türü de pek ciddiye almadı. XVI. Asırda Kemalpaşazade, Celalzade Mustafa, Hoca Sadettin ve Gelibolulu Mustafa Ali gibi ulema veya bürokratlar, tarihin ilmi yönünü, neden-sonuç ilişkilerini ön planda tutmuşlardı. Cicero tarihe magistra vitae, yani hayatın öğretmeni sıfatını layık görmüştü. Osmanlı aydınları da, bilerek veya bilmeyerek, bu tanıma uyan bir tarih anlayışını benimsemişlerdi.
Katip Çelebi, her ikisinde de zirveye oynamasa da, hem ulema hem de bürokrasi sınıflarına mensuptu. Medreselerde ders aldı ve verdi, burokraside muhasebeden başlayarak "ikinci kalfalık" pozisyonuna yükseldi. Tarih konusundaki ilk eseri 1642'de yazdığı Arapça Fezleke olarak bilinen dünya tarihi oldu. Çelebi, bu eserin giriş bölümünde belirttiği üzere, Adem'in yaratılışından kendi zamanına kadar olan olayları kapsayan bir tarih anlatısı oluşturmayı amaçlasa da, eseri -en azından bilinen kısmıyla- yarım bırakmış ve daha sonra tekrar ele almamıştı. Ancak altı yıl sonra bu sefer Türkçe -ve kısmen Farsça- olarak, Takvim-i Tevarih adını taşıyan, yaratılıştan o zamana kadar her yılın kısa bir özetini içeren bir eser kaleme almıştı. Ölümünden (1656) birkaç yıl önce ise bu sefer sadece hicri 1000 (1591) senesinden itibaren her yıl yaşanan olayların detaylı bir anlatısını içeren Türkçe bir Fezleke yazmaya başlamıştı.
Türkçe Fezleke’yle Çelebi’nin pek de batıya açılan bir işe giriştiği söylenemez. Bekir Kütükoğlu bu eserin kaynaklarını detaylarıyla incelemişti ama ne onda ne de sonrasında yapılan çalışmalarda Çelebi’nin bu Fezleke için herhangi bir Batılı kaynağa başvurduğunu göremedim. Macar kaynaklarından istifadeyle yazılan bazı kısımlar ise Macarca bildiği tahmin edilen Peçevi/Peçuylu tarihinden alıntıdır. Ancak Katip Çelebi, bu üç esere ilaveten iki tane Hıristiyan tarih eserini o dönemin Türkçesine kazandırmıştır.
Burada önemli bir figüre parantez açmak gerekir. Şeyh Mehmet Ihlâsi, eski adı maalesef bilinmeyen, Fransız asıllı bir mühtedi (hidayete eren, hak dine, yani Osmanlı bağlamında Sünni İslam’a geçen) olup, Latince bilgisi sayesinde Katip Çelebi’ye batılı eserleri tercümede yardım etmiştir. İkilinin nasıl tanıştığı da yine bilinmemektedir. Belki bir kahvehanede, belki dost meclisinde tanışmışlardır. Ihlasi’nin yardımıyla Katip Çelebi Mercator’un meşhur Atlas Minor eserini yine Latinceden Türkçeye tercüme etmiş, sonrasında bunu büyük coğrafya kitabı Cihannuma için kullanmıştır. Aynı dönemde dört Bizans tarihinin Latince versiyonlarından müteşekkil Historia Rerum in Oriente Gestarum eserini ve Johann Carion’un Chronicon adlı, Almanca ve Latince versiyonları olan, dünya tarihini Protestan bir bakış açısından ele alan kitabı tercüme etmişlerdir.
Atlas Minor’u Cihannuma için kullandığı düşünüldüğünde, Katip Çelebi’nin bu iki 'Frenk tarihini' de kullanmayı planladığı eserleri olduğunu düşünmek saçma olmasa gerek. Dahası Çelebi, Chronicon’un tercümesi olan Tarih-i Frengi Tercümesi elyazmasında, edebi zarafete dikkat etmeden, saf manayı arayan bir tercüme hazırladığını, bunu kullanarak vücuda getireceği eserlerde üzerinde rötuşlar yapacağını kendi söylemiştir. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, Katip Çelebi’nin kafasının bir yerlerinde Avrupa tarihlerinden de istifade edilerek yazılmış kapsamlı bir dünya tarihi olduğunu ve bunu nihayete erdiremeden genç yaşta öldüğünü düşünmeden insan edemiyor. Yine de onun yarım bıraktığı işi aynı yüzyılda Hezarfen Hüseyin Efendi’nin Tenkīhu’t-tevârîh-i Mülûk adlı tarihiyle tamamladığını düşünerek teselli bulabiliriz.
Kaynaklar ve Tavsiyeler
Orhan Şaik Gökyay, Kâtip Çelebi; Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri, ed. TTK (Ankara: TTK, 1991).
Orhan Şaik Gökyay, Kâtip Çelebi; Hayatı, Kisiligi ve Eserlerinden Seçmeler, (Turkiye Is Bankasi Kultur Yayinlari, 1988)
Gottfried Hagen, “Kâtib Çelebi,” *Historians of the Ottoman Empire, https://ottomanhistorians.uchicago.edu/en/historians/65*
Erika Hancz, "Pecuylu İbrahim," TDV İslâm Ansiklopedisi, TDV İslâm Araştırmaları Merkezi, 2007, https://islamansiklopedisi.org.tr/pecuylu-ibrahim.
W. Stanford Reid, "The Four Monarchies of Daniel In Reformation Historiography," Historical Reflections / Réflexions Historiques 8, no. 1 (Bahar 1981): 115-123, https://www.jstor.org/stable/41298743.
Fikret Sarıcaoğlu, "İhlâsî, Şeyh Mehmed," TDV İslâm Ansiklopedisi, accessed December 1, 2023, https://islamansiklopedisi.org.tr/ihlasi-seyh-mehmed.
Marinos Sariyannis, "Katib Celebi’s Position in Early Modern Political Thought," in International Katip Celebi Research Symposium Proceedings, edited by Murat Gokçe, Irfan Kokdas, Mikail Acipinar, Ozer Kupeli (Izmir Katip Celebi Univeritesi Yayinlari, Izmir, 2017).
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.