Priam’ın torunu Fatih: Amyris
Truva Savaşı pek çok insanın malumu olan, Yunan mitolojisinin belki de en popüler kıssasıdır. Truva prensi Paris’in Sparta kraliçesi ve Kral Menelaus’un zevcesi Helen’i kaçırmasıyla fitili alevlenen savaş on sene sürer ve sonunda İtaka kralı Odisseus/Ulis’in dahice planıyla tahta bir atın içine Aka (Yunan) ittifakının askerleri yerleştirilir. Truvalıların bunu onların kaçıp giderken bıraktıkları bir sunak olarak kabul ederek şehre alması sayesinde atın içindeki askerler geceleyin kapıları açarlar ve şehir düşer.
Ancak hikaye burada bitmez ve hem Antik dönemde hem de ortaçağlarda pek çok kavim, kendi soyunu Truvalılara dayandırma hususunda neredeyse bir yarışa girer. Örneğin Romalılar, kurucuları Romulus’un Truva yağmasından sağ kurtularak Akdeniz’e yelken açan Aeneas’ın torunu olduğuna inanırlar. Britanya’nın kurucusunun da yine Aeneas’ın oğlu Brütüs (Sezar’ı bıçaklayan değil, başka Brütüs) olduğuna inanılır.
Avrupalıların gözünde Türklerin veya onların atası kabul edilen İskitlerin de Truva’ya dayandıklarına dair fikirler, Erhan Afyoncu’nun Truva’nın Intikamı kitabına göre yedinci asra kadar gider. On beşinci asra geldiğimizde ise Avrupalılar, Osmanlı’nın önce Doğu Avrupa’da ilerleyecek, sonunda Kostantiniye’yi fethedecek kadar büyümesinin yarattığı dehşet karşısında, Türkleri masaya yatırmayı çok daha zaruri görüyor olsalar gerek.
Bu yazının başlığına adını veren Amyris-Emir destanı işte böyle bir bağlamda ortaya çıkmıştı. Destanın yazarı Giovanni Mario Filelfo, klasik diller tahsil etmişti. Babası Francesco Filelfo da kendi gibi bir hümanist olup Mario doğduğunda henüz Bizans elindeki İstanbul’da Venedik elçisinin katibi olarak bulunmuştu. Dahası Francesco, Bizans düştükten sonra esir düşen akrabalarının serbest kalması için Sultan Mehmet’e bir mektup bile yazmıştı. Nancy Bisaha’nın Creating East and West kitabında incelediği bu mektupta baba Filelfo padişaha hitaben özetle: Hıristiyan olsaydın dünyanın hakimi olurdun, ben de senin hizmetinde olurdum, demektedir.
Mario Filelfo babasından çok daha pro-Türk bir ajanda çizer. Bu durumun ardında Amyris’in editörü Aldo Manetti, yazarın Ancona’lı Lillo Ferducci’nin oğlunun patronajı altında bu eseri yazmasını gösterir. Anlattığına göre baba Ferducci II. Murat ile dosttur ve Fatih Mehmet şehri aldıktan sonra onun esir düşen bir akrabasını babalarının dostluğuna hürmeten serbest bırakır.
Türklerin Truvalıların soyundan olduğuna gerçekten inanıp inanmadığını kesin olarak bilmek zor olsa da Filelfo, belki de çocukluğundan beri okuduğu kadim Truva efsaneleriyle kendi zamanını birleştirmek, Türklerin Kostantiniye ve Mora’yı, yani “Nobile Grecia”yı ele geçirmelerini o eski hikayeye bağlamayı ummuştur. Ortaya çıkan anlatıda Fatih, büyük büyük atası -Truva’nın son kralı- Priam’ın torunu olarak, Yunanlılardan (yani Bizans’tan) ecdadının intikamını alır.
Hikaye genç şehzade Mehmet’in bir gün iki tanrıça -evet tanrıça- tarafından ziyaret edilmesiyle başlar. Aşk tanrıçası Venüs yani Afrodit, ona iyi bir eş, saadet dolu uzun bir hayat vaat eder; savaş tanrıçası Bellona ise sonunda atalarının intikamını Yunanlılardan aldığı, savaşlar ve zaferlerle dolu bir gelecek.
Truva efsanelerindeki iki önemli seçim aşaması, Filelfo’ya ilham olmuş gibidir. İlki elbette Paris’e görünen üç güzeller, Hera, Atena ve Afrodit kıssasıdır. Burada Paris Afrodit’in vaadini, Helen’in aşkını seçmiştir. Yine aynı efsanenin parçası olan Peleusoğlu Aşil’e iki seçenek sunulmuştur: uzun ama sonrasında hatırlanmayacağı bir hayat veya erken gelen bir ölüm ve ebedi şöhret. Aşil ikinci yoldan gidecek ve savaş bitmeden Paris’in okuyla Truva surları önünde can verecektir.
Mehmet Paris’in değil, Aşil’in yolundan gider. Önce Kostantiniye’yi, sonra da cümle Nobile Grecia’yı, yani soylu Yunanistan’ı ele geçirir. 1470’lerin İtalyasında bir yazarın kaleminde İstanbul’un fethi, asırlara yayılan bir kan davasının neticesi olarak takdim edilir.
Truvalı Türkler tezi zamanla cazibesini kaybeder. Fatih’i Hristiyanlığa davet eden -muhtemelen gönderilmemiş- mektubun yazarı II. Pius’un coğrafya kitabı Kozmografya’da Türkler, Orta Asyalı bir kavim olan İskitlere dayandırılır. İngiliz tarihçi Richard Knolles de dahil Avrupalı entelektüeller sonraki asırlarda bu tezi daha cazip bulacaklardır.
Filelfo’nun kitabı ise Latince olmakla beraber, yüzyıllarca gözlerden ırak kalmış, 1978’de İtalya’da sadece kısa bir İtalyanca özet ile Latincesi basılmıştır. Bu yazıyı yazmak için hazırlanırken 2023 yılında Türkçe’ye çevirisinin yapıldığını öğrenmek beni sevindirdi. Onu okuduktan sonra belki eser üzerine daha kapsamlı bir yazıyı, gelecek 29 Mayıs’a yetişecek şekilde yazabilirim.
Kaynaklar ve Tavsiyeler
Erhan Afyoncu, Truva’nin Intikami, Fatih Sultan Mehmed ve Istanbul’un Fethi’nin Bilinmeyen Yönleri, Yeditepe Yayinevi, 2009.
Nancy Bisaha, Creating East and West: Renaissance Humanists and the Ottoman Turks, Philadelphia: University of Pennsylvania Press, 2006.
G. M. Filelfo, Amyris, ed. Aldo Manetti, Patron Editore, Bologna, 1978.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.