ABC Kritik | Çağlar Ezikoğlu | Vasatlığın ve cehaletin gemisinde değilim

ABD ile yaşanan kriz ve akabinde yaşanan ekonomik çöküş sonrasında Türkiye’de kamuoyunda özellikle iktidara yakın yandaşların ağzından düşürmediği bir söz oldu; ‘Aynı Gemideyiz’ lafı. Bu platformda beni okuyanlar gayet iyi bilir ki, hiçbir zaman bu ülkenin ilerici laik ve Atatürkçü değerlere bağlı olarak kurulmuş Cumhuriyeti’ne karşı 1950’lerden bu yana tahakküm kurmak isteyen emperyalist Amerikan çıkarlarını defalarca eleştirdim. Benzer şekilde son yaşanan kriz esnasında ABD yönetimi ve Başkan Trump’un son derece küstah bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti’ni defalarca tehdit etmesini de kurucu önder Atatürk ve arkadaşlarının yoktan kurduğu bu Cumhuriyet’in yurttaşı olarak hiçbir zaman kabul etmiyorum ve etmeyeceğim de. Bu sebeple tutuklu bulunan Pastör Brunson’un yargılamasının da bir an evvel tamamlanarak hukukun gerekliliğinin yerine getirilmesini bekliyorum. Bu süreçte siyasi iktidar tarafından amiyane tabirle pazarlık sonucu salıverilen Deniz Yücel ve Büyükada davasının aktivistleri gibi Brunson’un da pazarlık konusu olarak öne sürülmesi de bu ülkenin bağımsız olduğunu iddia eden yargısını ayaklar altına almaktan başka bir şey değildir.

Ama bütün bu süreçte ABD’ye sırf kendi çıkarları uyuşmuyor diye cephe alanlarla, iki ay önce gazetelerinin manşetlerine Trump öven sözlerle çıkıp bugün aynı Trump’a söven zihniyetle sırf bugün ABD’nin karşısında durdukları için aynı gemide olmayacağımı da buradan tekrar ifade etmeliyim. Uğur Dündar’dan Nihat Genç’e, Soner Yalçın’ndan diğer ulusalcı muhalif figürlere birçok isim yaşanan bu krizin siyasi bir mesele değil bir vatan meselesi olduğunu ve bu süreçte siyasi iktidarı fazla eleştirmemek gerektiğini söyledi.

Yukarıda bahsettiğim gibi, ABD’nin Cumhuriyetçi yönetim kliğinin başını çektiği emperyal çıkarlar doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef aldığı en ufak bir eyleme karşı durmak elbette bu ülkenin ilerici yurttaşları için bir vazifedir. Lakin bu karşı duruş, aynı zamanda yıllardır ABD’nin emperyal çıkarlarının uygulayıcısı haline dönüşmüş olan siyasi iktidarı bu süreçte desteklemek anlamına hiçbir zaman gelmedi, gelmeyecek de.

Çok basit bir örnekle neden aynı gemide olamayacağımızı anlatmak lazım. 15 Temmuz darbesini hatırlarsınız, darbenin akabinde yıllardır FETÖ tehdidini hatırlatan bu ülkenin ilerici aydınlarının aynı zamanda FETÖ ile ABD ortaklığını da darbenin hemen akabinde tekrar vurguladığını biliyoruz. Daha o günlerde söylemiştim, siyasi iktidarın FETÖ-ABD ilişkisi sebebiyle ABD ile olan bağlarını derhal koparması gerektiğini. Peki ne oldu ya da ne gerçekleşti? Trump iktidara geldikten sonra Trump’tan çok Trump’cı kesilen yandaş vasatları gördük kamuoyunda. 15 Temmuz’a kadar ne istediler de vermedik diyenler en ufak bir özeleştiri getiremedi. Ergenekon ve Balyoz ile tüm Türkiye’yi dönüştürme noktasında öncü olan ABD’yi yine baş tacı etmeye kalktı bu siyasi iktidar. Kumpaslarla mağdur olanlara ‘evet sizden özür diliyoruz, hatalıydık ama hatamızı anladık gelin ABD ile olan mücadelemizi siz yürütün’ diyemedi. Kendi içindeki FETÖ ve ABD sever yöneticilerin yandaşların hiçbirini bir kez dahi ayıklamadı.

Daha sonra ise bugünlere geldik, ekonomik kriz en ağır şekilde hissedilmeye başlandı. Siyasi iktidar ise tamamen bir rol oynayarak büründüğü Anti-Amerikancı kisveyi yine olabildiğince başarısız bir şekilde icra ettiriyor. 3 örnek vereyim; birincisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York Times’a yazdığı yazı. Yazıda Erdoğan ABD-SSCB arasında 1962’deki Küba Füze Krizi’nin sonlandırılmasında Türkiye’ye yerleştirilen Jüpiter füzelerinin neden olduğunu yazmış. (Oysa Küba füzeleri krisinde tam tersi yaşanmıştı. ABD, Jüpiter füzelerini Türk topraklarına Küba Füzeleri krizi çıkmadan önce yerleştirmişti. Küba füzeleri krizinin çıkmasının ardından ise, ABD'deki Başkan Kennedy yönetimi, SSCB ile varılan uzlaşma çerçevesinde, Sovyetlerin Küba'daki füzeleri çekmeleri karşılığında, ABD de Türkiye'deki Jüpiter füzelerini geri çekmişti.) Yazıyı Erdoğan’ın yazmadığını varsayarsak; ben böylesi bir cehaleti uluslararası basına yansıtarak bu ülke ile alay edilmesine neden olan bir Danışman! İle aynı gemide olmadım, olmayacağım da!.

İkincisi yazı yazıldıktan sonra, yandaş medya yazıyı bir siyasi analiste yorumlatıyor. Yandaş Demirören Haber Ajansı (DHA), siyasi analist Serdar Sement'in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın New York Times'taki makalesine ilişkin görüşlerine yer verdiği haberi abonelerine servis etti. Amerika'nın elindeki kozları büyük oranda kullandığı halde arzu ettiği sonuçlara ulaşamadığını kaydeden Serdar Sement, ‘Erdoğan'ın NYT'deki makalesi hem zamanlama hem ifade tekniği hem de kullanılan mecra açısından özenle hazırlanmış. Amerika'nın gerçek bir dostu olan Türk halkının Trump yönetiminin akılsızca uygulamalarına karşı Amerikan halkını ve yatırımcıları uyarı niteliğinde. Eğer Amerikan yönetimi buna dostluğun gereğini yapmazsa ilk tepkiyi Amerikalı yatırımcı verir’ ifadelerini kullanıyor.

Kimdir Serdar Sement? Tescilli bir Fethullahçı, hatta bırakın öle kripto vs, Erkem Dumanlı ne kadar Fethullahçı ise bu zat da o kadar Fethullahçı. Yandaşların bu görüşlerini manşetlere taşıdığı Sement, geçmişte FETÖ’nün medya organlarından Samanyolu Haber kanalında sabahları programlara katılarak gündemi değerlendirmiş. Sement, AKP ile Fethullahçı çetenin arasının açıldığı ve örgüte mensup polislerin suçlandığı dönemde polisleri savunmuş. Sement ayrıca, yine FETÖ’nün yayın organlarından olan Bugün TV’ye kayyum atanmasına da tepki göstermiş.

Bunlar eski diyenler için daha yenisini göstereyim, bu şahıs 17 Mart 2016 yani darbeden birkaç ay önce FETÖ’nün son yayın organlarından birisi olan Can Erzincan TV’deymiş; https://twitter.com/CanErzincan_TV/status/710413502968700930.

Bu örneği de değerlendirirsek ne ben şimdi Reisçi gözüken bu Fethullahçı siyasi analistle ne de bu analiste bu lafları söyletip birilerinin gözüne girmeye çalışan yandaş ajanslar veya haber siteleri ile aynı gemide olmadım, olmayacağım!

Son olarak dünden beridir gözümü kanatacak derecede vasatlık ve cehalet örneğine geçelim. Türkiye Cumhuriyeti karşılıklılık ilkesi gereği ABD yaptırımlarına cevaben ABD menşeili ürünlere yeni gümrük vergileri getirdi ve bunu Resmi Gazete’de yayımladı. Dünden beridir, yandaş medyada buna ilişkin ise ilginç bir haber dönüyor. Habere göre CNN International kanalı haberi verirken alt yazısında "Türkiye ABD mallarına yeni tarife ile ağır tokat attı" yorumunu yaptı. (