Daha Karpuz Kesecektik Yıldo!

Çağlar Ezikoğlu

27 Nisan 23.30'da uykusu kaçan birileri genelkurmay başkanlığı internet sitesinde anayasal yetkilerini aşarak bir muhtıra yayınladı. 
Genelkurmay’dan 'sitemiz hacklenmiştir, bizim böyle siyasi işlerle uğraşacak yetkimiz var mı' biçiminde bir açıklama bekledik ama bu saate kadar gelmedi. 
Türkçesi bile bozuk, uyku mahmurluğuyla yazıldığı belli olan ifadelerle demokrasimizi tehdit etmeye çalışan, bir ilkokul çocuğunun elinden çıkma havası veren bu muhtırayı aynen kendilerine iade ediyoruz. Bu muhtırayla Haiti’de bile darbe yapılamaz!
Demokrasimizi canı sıkılmış amatör darbecilerin geceyarısı darbecilik oyunlarına kurban etmeye hiç niyetimiz yok. Burası askerlerin her kafasına estiğinde darbe yaptığı bir muz cumhuriyeti değil. Burası ne Tayland ne Haiti! Burası Türkiye![1] 

Bu satırların ne olduğunu anlamayanlar olacaktır muhakkak, aslında tarihe bir yolculuk yapıyoruz bu cümlelerle. Tam tamına 10 sene öncesine gidiyoruz, tarih 27 Nisan 2007. Cumhurbaşkanlığı seçimi krizinin yaşandığı o günlerde TSK AKP iktidarına bu bildiriyle çeşitli uyarılarda bulunmuş ve bildiri Türk siyasi literatürüne e- muhtıra olarak girmişti. Ve bu muhtıraya çeşitli tepkiler gelmişti. İşte yukarıda okuduğunuz bu satırlar bu tepkilerin birisini ihtiva ediyor. Genç Siviller adlı oluşumun 28 Nisan’da bahse konu muhtıraya yönelik yayınlamış olduğu bildiriden satırları okudunuz. Peki kimdi bu Genç Siviller, beyin takımını kimler oluşturuyordu ve ana amaçları nelerdi?

Genç Siviller hareketi kendisini, Türkiye'de faaliyet gösteren antimilitarist, özgürlükçü ve demokrasi taraftarı bir sivil toplum hareketi olarak tanımlamaktaydı ve 2007 krizinden sonra ülke gündemine peydahlanmış bir organizasyon olarak hafızalara kazınmıştı. Aslında tek niyetleri askeri vesayetin sonlandırılarak AKP ve Fethullah Gülen Cemaati’nin sivil vesayetinin ülkeye tahakkümünün sağlanmasıydı. Peki beyin takımı? Aslında organizasyon ODTÜ sınırları içerisinde ilk olarak adını duyurmuştu ama kadrolar açısından birkaç isim her fırsatta ön plana çıkıyordu; Yıldıray Oğur, Turgay Oğur, Ceren Kenar, Hilal Kaplan ve diğerleri. Tabi AKP-Fethullah Gülen Cemaati çatışması yani öküzün ölüp ortaklığın bozulmasından sonra bu kurucu kadroda Hilal Kaplan gibiler Reis yani Tayyip Erdoğan’ın yanında saf tutarken, Turgay Oğur gibiler ise tercihlerini Fethullahçı örgütten yana kullanarak soluğu kaçtığı Güney Afrika’da buldu. Bir zamanlar fırtına gibi esen Genç Siviller parçalanmıştı fakat bu parçalar arasında hala kendisini konumlandırmayan ve sinsice pusuda bekleyip Cemaat’in Ergenekon Balyoz kumpaslarını utanmaksızın hiçbir arlanma olmadan savunacak cüreti bulanlar vardı; Fethullahçı Turgay’ın kardeşi Yıldıray ve Ceren Kenar gibiler.

Geçtiğimiz hafta yazmıştık, Erdoğan taraftarları yani nam-ı diğer Reisçiler veya Pelikancılar ile Davutoğlu veya Abdullah Gül taraftarı İslamcı veya liberal tayfa arasında savaşın artık kapıda olduğunu. İşte bugün bu savaşın ilk meyveleri verildi ve AKP iktidarının otoriterleşmesinde en büyük payı olan isimlerden Ahmet Taşgetiren ve Yıldıray Oğur’un yazılarına son verildi. Ama geçtiğimiz haftada yazmış olduğum gibi özellikle kendisini muhalif olarak gösteren liberal cenahta Yıldıray Oğur gibilerini temize çıkarma çabası oldukça irrite edici ve rahatsızlık verici bir boyuta ulaştı. Sırf Reisçi olarak adlandırılan organizmalar buna sebep oldu diye Yıldıray Oğur gibi kumpasçı tetikçi yaratıkların başlarına gelene üzülmemizi isteyenler olabilir, kendisine geçmiş olsun mesajı yazan Amberin Zaman gibileri dahil olmak üzere. Lakin bu kumpasçıları bu tetikçileri hafızasını kaybetmemiş hiçbir aydın ve ilerici insan unutmadı unutmayacak da! Üstelik daha vahimi bu tetikçi veya kumpasçıların hiçbirinin geçmişte yaptıklarından zerrece pişmanlık duymaması ve ellerine fırsat geçtiğinde aynı rezillikleri tekrarlayacak olmaları.

Yazının başına Yıldıray Bey’i nam-ı diğer Yıldo’yu konu ettik ya, ondan devam edelim. Kendisinin geçtiğimiz hafta yazdığı ve muhalif çevrelerde büyük övgüye mazhar olan Cumhuriyet iddianamesine yönelik eleştirisinden bir kuple;

“İstiklal Mahkemeleri, devrim adı altındaki hukuksuzlukları, ardından sırayla bütün darbeleri desteklemiş, 1971’de, 1997’de, 2000’lerin ortasında yöneticileri askerlerle yakın ilişki içinde çalışmış ve bundan beş yıl önce Yunus Nadi çizgisindeki bu yayın çizgisi sebebiyle Ergenekon iddianamelerine “ETÖ''nün (Ergenekon Terör Örgütü) sözcüsü olarak girmiş gazetenin tarihine bu atfın sebebi iddianamedeki iddiaların özeti olan şu cümle:…''[2]

Görüldüğü gibi Yıldo’nun çizgisinde aslında gram değişiklik yok. Tek sıkıntısı yanlış ata oynaması yani AKP içindeki kavgada Davutoğlu’nun safını tutmasıydı. Elbette bu safı tutmasının kendisine getirisi oldu, bugün Taraf Gazetesi kumpasçılarından Ahmet Altan içerideyken Yıldo’ya dokunulmuyor olması herhalde kendisi için en büyük ödül olmuştu. Lakin Erdoğan’ın tek adamlığa giden yolda son engeli de aşmasından sonra artık parti içerisinde Davutoğlu ve Gül taraftarı bu isimlerin ömrünün de git gide azaldığını görüyoruz. Tabi Yıldıray Bey’in ekürisi ve Davutoğlu’nun prenseslerinden Ceren Kenar’a ne zaman sıra gelecek onu da hasretle beklemeteyiz.

Son olarak; Yıldıray Bey’in hafızası kuvvetlidir hatırlar muhakkak, Ergenekon Balyoz soruşturmalarına tepki için istifa eden Genelkurmay kademesi için Taraf Gazetesi’nde attıkları bir manşet vardı ya; ''Daha Karpuz Kesecektik’ diye. Şimdi kendisine bu manşeti, bunun gibi zihniyetlerle ve Fethullahçılarla bir ömür uğraşmış birisi olarak aynen iade ediyorum: Daha Karpuz Kesecektik Yıldo!..

Aberystwyth Üniversitesi, Uluslararası Siyaset Departmanı, Araştırma Görevlisi ve Doktora Adayı

[1] http://istanbul.indymedia.org/comment/345267

[2]