Fethullahçılar yeni bir kumpas peşinde

ÇAĞLAR EZİKOĞLU

Önce Hrant Dink’in katledilmesinden, Danıştay baskınına kadar çok sayıda terörist eyleme imza atmış olan Fethullahçı çetenin elebaşı televizyonlara demecini verdi: ''Darbeyi laik ve ulusalcılar yapmış olabilir’. Ne ilginçtir ki bu açıklamanın yapılmasından sonraki bir iki gün içerisinde iktidar medyasından neredeyse tek bir ses çıkmadı ve büyük bir sükunetle bu açıklamayı görmezden geldiler. Akabinde ise, bu iktidarın kalemşörlerinden birisi olan, yıldızı AKP ile Fethullah Gülen arasındaki koalisyon dönemlerinde parlayan, bu dönemlerde iktidar medyasına hızlıca giriş yapıp, müstafi Başbakan Davutoğlu döneminde piyasaya İslamcı kadın yazar olarak lanse edilen ama sonra Pelikancı veya Reisçi olarak adlandırılan Erdoğan çevresindeki oluşum tarafından aforoz edilen Cemile Bayraktar isimli şahıs Fethullah Gülen’in açıklamalarını aleni bir şekilde destekledi.

Son olarak ise bugün yine iktidara yakınlığıyla bilinen İhlas Grup’un yayın organı Türkiye Gazetesi ''Darbeyi Ulusalcılar Yapabilir’ şeklinde bir manşetle, tamamen elebaşı Fethullah Gülen’in ağzından konuşarak TSK içerisindeki laik ve ulusalcı askerlerin darbe girişiminde bulunabileceğini ifade etti. HERO tişörtü giyenlerin ''suç ve suçluyu övme’ suçundan birer birer gözaltına alındığı bugünlerde, her ne hikmetse terörist başı Fethullah Gülen’in açıklamalarını büyük bir şevk ve istekle destekleyerek onun ağzından konuşanlara bırakın hukuki süreci, doğru düzgün tek bir tepki bile göremiyorsunuz. Sebebi ise oldukça basit, özellikle iktidar içerisine yuvalanmış Fethullahçı çetenin militanları AKP iktidarı ile yeni bir barış sürecine girmiş ve bu süreçte yeni kumpasları hazırlamaktadır. Tabi böylesi bir ortaklık özellikle Başkanlığa giden yolda muhafazakar seçmen kitleyi laik ve Atatürkçü cenaha karşı konsolide ederken de AKP iktidarının işine yarayacaktır. İşte bu sebeple son birkaç gündür hem Fethullah Gülen tarafından hem de AKP içerisinde hali hazırda örgüte bağlı olan Fethullahçı çete tarafından ortak bir ağızla Atatürkçü ve laik insanların hedef gösterildiğini görebiliyoruz. Tabi soranlarınız olabilir, Türkiye Gazetesi’nin ne alakası var FETÖ ile diye. Maalesef ki bu ülkede hem akademik hem de gazetecilik alanında doğru düzgün bilgi sahibi olunmayan alanların başında tarikat ve cemaatler geliyor. İhlas Grup ve bu grubun bağlı olduğu Işıkçılar Cemaati’ni derinlemesine incelediğimizde gözle görülür bir ortaklığın varlığını söyleyebiliriz.

Işıkçılar Cemaati, Nakşibendilerin Halidiye kolunu kuran Seyyid Abdulhakim Arvasi’ye bağlı olan ve onun talebeliğini yapmış aynı zamanda eski bir Albay olan Hüseyin Hilmi Işık tarafından kurulmuştur. Cemaatin kutsal kitabı ise Işık’ın kaleme almış olduğu Saadet-i Ebediye kitabıdır. Bu kitap ilginçtir zira 80’li yıllarda TSK içerisinde askeri örgütlenmesini devşirmeye başlayan Fethullahçı çetenin ilk militanlarının başucu kitaplarından birisinin de bu olduğu eski Genelkurmay Başkanlarından birisi olan Hilmi Özkök tarafından da teyit edilmiştir. 90’lı yıllardan sonra ise Işık kendisi gibi asker olan damadı Enver Ören’in cemaat içerisinde yükselmesine ön ayak olmuş ve bir nevi kendi tahtına vasi ilan etmiştir. Bu dönem zarfında Işıkçılar Cemaati ile Gülen Cemaati arasında ciddi bir çatışma görülmemekle birlikte, Işık ve Gülen’in birbirlerine duyduğu saygı ve sevgi gözle görülebilir bir olgudur. Örneğin Işık’ın 2001 yılında vefatından sonra Fethullah Gülen kendisi için şöyle bir taziye mesajı yayınlamıştır;

“Ülkemizin yetiştirdiği mümtaz şahsiyetlerden, ilim, takva ve fazilet timsali, muhterem, Hüseyin Hilmi Işık Beyefendi Hazretleri'nin dâr-ı bekâya irtihallerini büyük bir üzüntüyle haber almış bulunuyorum. Diyâr-ı gurbette olmam hasebiyle, merhumun Gerçek Dost'a vuslata vesile son yolculuğunda hazır bulunamadığım için ayrıca kederlendim. Bu vesileyle merhuma Mevlâ-yı Müteal'den sonsuz rahmet ve mağfiret diler, yakınlarına, dost ve ahbabı ile geride kalanlarına taziyelerimi sunarım.''

Hüseyin Hilmi Işık’ın vefatından sonra ise tahmin edileceği üzere Cemaat’in başına Enver Ören geçmiş ve hızlı bir şekilde Cemaatin özellikle medya alanında ilerleme sürecini yürütmüştür. Tabi bu süreç zarfında da Enver Ören ile Fethullah Gülen arasındaki muhabbetin ve sevginin hiç kesilmediğini görebiliriz. Örneğin Fethullahçı çetenin yayın organı Zaman Gazetesi yazarı Mustafa Ünal bakın ''Enver Ağabey’ini nasıl anlatmış;

“2012’nin Ramazan ayıydı. Ankara’ya gelmişti. Bağlum’da şeyhi Abdulhakim Arvasi Hazretleri’nin medfun olduğu yalçın mezarlığın hemen yanında kalıyordu. Ziyaretine gidecektik. Nasip olmadı. Rahatsızlandı. Ankara’dan ayrılmak zorunda kaldı. Yıllardır böbreklerinden rahatsızdı. İki defa ameliyat oldu. Sağlığı düzelmedi. Izdırabı hiç bitmedi. Birkaç yıl önceydi. İstanbul’a gelmiştim. Türkiye Gazetesi ve TGRT’nin bulunduğu binaya uğradım. Bir saate yakın konuştuk. Sürekli tebessüm halindeydi. Hastalığını anlatırken bile. “Fethullah Gülen Hocaefendi’yi gördüm rüyamda. Bana ceviz göndermiş.'' dedi. “Kuşkusuz bu rüyanın bir mesajı var.'' diye ekledi. Duygulandı sonra... Dünyanın dört bir yanında yapılan hizmetlerden övgüyle bahsetti.''

İşte o dönemlerde AKP ile Fethullahçılar arasındaki işbirliği ile birlikte Işıkçılar Cemaati’de bu işbirliğe dahil olmak için çırpınıyordu. Misal en başta bahsetmiş olduğumuz bugünkü Türkiye Gazetesi’nin manşetini atan ve yine eski bir binbaşı olan Nuri Elibol adlı zat Türkçe Olimpiyatları hakkında neler yazmış;

“Dünyanın birçok ülkesinde faaliyet gösteren Türk okullarında Türkçe öğrenim gören öğrenciler, Türkiye'nin ihracatında avantajlar sağlıyor. Afrika'ya yapılan ihracatta bunun izlerini görebiliriz. 10-15 yıl sonra bu okullardan mezun olan çocuklar bizim dünyadaki en büyük gücümüz ve avantajımız olacak. Gittiğimiz birçok ülkede Türk okullarını ziyaret ettik. Açıkçası gurur duyduk. 135 ülkeden gelen öğrencilerle Türkçe olimpiyatı gerçekleştirmek şapka çıkarılacak, alkışlanacak bir iş. Emek veren, sebep olan herkesten Allah razı olsun.''

Tabi öküz ölüp ortaklık bozulunca, FETÖ’ye karşı bir bir düşman kesilen ve pastadan pay almak için sıraya girişen cemaatlerden birisi de Işıkçılar Cemaati olmuştu. Fakat Fethullah Gülen ile olan bağları aslında o tarihten sonra da kopmamıştı. Örneğin Fethullahçı çetenin kumpas davalarının baş tetikçilerinden olan Yıldıray Oğur ve Ceren Kenar adlı iki kumpasçı yıllarca bu gazetede köşe yazarlığı yaptı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası İhlas Grup’un CEO’su Cahit Paksoy FETÖ üyeliğinden gözaltına alınarak cezaevine gönderildi. Ve son noktada işte bugün atılan manşet ile Fethullahçıların yeni kumpası olan memleketin ilerici laik ve aydın kesimine yönelik yeni suçlamayı okuduk. Açık ve aleni bir şekilde Fethullah gülen adlı elebaşıyı öven bu zatlara yönelik hukuki bir yaptırım olacak mı bilmiyorum. Lakin FETÖ ile mücadele edenlerde tek kriter olarak ''alnı secdeye değenleri’ belirleyen iktidar aynı hatayı tekrarlıyor. Balyoz ve Ergenekon kumpasında alnı secdeye değmeyen deyip aşağılıkça ve adice kumpasa düşürdükleri o askerler 15 Temmuz gecesi kahramanca darbecilerle çatışmış ve onların ilerleyişine engel olmuştu. Mücadele etmek için birileri aranıyorsa bu vatanseverlerden başkası olamaz. Hele ki yazı boyunca bahsettiğimiz kripto Fethullahçılar vasıtasıyla ulusalcılardan veya laik kesimden yeni bir öç alma dalgası başlatacaksanız, yanlış yoldasınız! Darbenin siyasi ayağını yok etmediğiniz müddetçe, kendi içinizdeki Fethullahçıları temizlemediğiniz sürece yeni bir darbe girişimi sadece bu Fethullahçı çeteden gelebilir…