Gazeteciliği değil tetikçiliği bırakıyorsunuz Ceren Hanım!

ÇAĞLAR EZİKOĞLU

Bu ülkede hukuksuzluğun kurumsallaşmasında rolleri olanlar bir bir meydanı terk edip kaçmaya başlıyor son günlerde. Önce Sevan Nişanyan’ın haberi önümüze düştü. Atatürk ilke ve devrimlerinin amansız düşmanı ve AKP iktidarının günümüze değin en önemli destekçilerinden birisi olan liberal Sevan Nişanyan, kaçak inşaat suçundan ötürü tutuklandığı Foça Açık Cezaevi’nden firar etti. Tabi biz firar etti diyoruz, ama kendisinin YAE’ci liberal dostları ve o dostlarının yayın organları ''Sevan yurt dışına çıktı’ diyerek bu firarı olumlayıcı ifadelerle Bay Nişanyan’ı övme sırasına giriştiler. Esas ilginç olan nokta ise, Fethullahçı çetenin militanlarının en sert biçimde cezalandırılması isteğini her fırsatta dile getiren AKP ve iktidar yandaşlarının, Nişanyan’ın cezaevinden firar etmesini büyük bir olgunlukla karşıladı. Böylesi benzer bir firarı Fethullahçı birisini gerçekleştirmesi ihtimalinde bile yandaş medyada koparılacak büyük yaygara malum iken, aynı yandaş medya Nişanyan’ın işlemiş olduğu ''cezaevinden firar’ suçunu görmezden geldi. Tabi bu görmezden gelişin bir sebebi, belki de Nişanyan’ın CHP’nin başlattığı Adalet Yürüyüşü’ne ilişkin sözleri. Ağır ve hakaretamiz sözlerle yürüyüşü ve yürüyüşü başlatan Kılıçdaroğlu’nu eleştiren Nişanyan sözlerini ise şöyle bitiriyor; “…Eğer seçenek buysa ben oyumu Tayyip’e veririm. Adam müstebit, yasa tanımaz falan filan, peki, ama hiç olmazsa düz ve dobra. Yaya Kemal Bey gibi kaypak ve aciz değil.'' Ve her ne hikmetse bu yazıdan birkaç gün sonra Nişanyan’ın firar ettiği bir de üstüne sınırdan elini kolunu sallayarak yurt dışına kaçtığını öğreniyoruz. Bak sen Allah’ın işine!

Bahsetmiştik ya Nişanyan’ın dostlarının bu kaçışı kutladığını. Kutlayanlardan birisi ise ilginç bir şekilde göze çarpıyor. Fethullah Gülen’in bizatihi kurdurmuş olduğu ''Genç Siviller’ hareketinin kurucularından olan ve AKP’ye yakın gazetelerde çalışmış bir isim: Ceren Kenar. 14 Temmuz’da ''Değerli Arkadaşım Sevan Nişanyan, Türk cezaevinden kurtuldu, muhteşem bir haber’ şeklinde tweet attı Ceren Hanım. Tabi kendisine ''suç ve suçluyu öven’ bu paylaşımından sonra tepkiler gecikmedi. Bu tartışmalardan 3 gün sonra ise Ceren Hanım’ın ''gazeteciliği bırakıyorum’ açıklamasına şahit olduk.

Öncelikle var olmayan şeyin nasıl bırakıldığını henüz kavrayabilmiş değilim. Ama Ceren Hanım’ın neyi bıraktığını gayet iyi biliyorum. 2010 Ocak ayında Washington Newseum’da düzenlenen ''İnternet Özgürlüğü’ toplantısına ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un özel davetlisi olarak Genç Siviller adına katılan temsilci Ceren Kenar’dı. Kenar, Hillary Clinton’un eline “YouTube’un yasağını kaldırın! Bırakın Türkiye ''Kendini Yayınlasın'' yazılı bir pankart vererek fotoğraf çekildi. İşte bu fotoğraf Ceren Hanım’ın meşhur bir ekran yüzü olmasına doğru giden ilk önemli adım olacaktı. Dönemin kumpas davaları olan Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarında bahse konu Genç Siviller adına tetikçilerden birisiydi. Genç Siviller’in oluşumunda en önemli ortaklarından birisi ise DSİP’li Genç Sivil Mücteba Kılıç’tı. Bakmayın DSİP’li olmasına veya Genç Sivil ifadesini kullanmama, Mücteba sapına kadar Fethullahçı bir örgüt militanıydı. FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanan ve Fethullah Gülen’in dizinin dibinde ağlayarak okuduğu şiir videosu ortaya çıkan bu Fethullahçı militan ile ortak işler yaptı Ceren Hanım. Bu kepazelik ortaya çıktığında ''Müçteba kim, ben tanımıyorum’ diyerek yalan söyleyen ve söylediği yalanı Müçteba ile ortak kutladığı doğum günü fotoğrafları ile ayyuka çıkan birisiydi Ceren Hanım.

Ama esas kritik nokta, Ceren Hanım’ın, üyesi olduğu Genç Sivillerin, DSİP’in bütün bu tetikçilerin kumpasların doğrudan doğruya Pensilvanya’dan yönetiliyor olduğuydu. Şöyle bir geçmişe dönelim, Berat Albayrak’ın hacklenen maillerinde, Ocak 2014’de kendisine atılan ve Cemaat yapılanmasına ilişkin bilgiler içeren maile bakalım;

“DSIP (Devrimci Sol Isci Partisi):  Roni Margulies başında. Tarafta yazıyor.. Liberal, demokrat ama solcu bir çizgisi var. direkt yukarıya bağlı!!!! böylesine marjinal bir sol örgütte cemaatin ne isi var demeyin. … ikinci yapının adi ise : Demokrasi Denetçileri...Bunlar aslında eski Taraf yazarı Turgay Oğur (Türkiye gazetesinde yazan Yıldıray Oğur’un kardeşi) un kurduğu Genç-Sivillerden ayrılan bir kol.  Oğur kardeşler iki yapı kurdular. Biri &Öz Genç Siviller& diğeri & Demokrasi Denetçileri&. Yapı tamamıyla cemaatin elinde.''

Peki Ceren Hanım nasıl basamakları hızlı bir şekilde yükseldi, üstelik Cemaat-AKP kavgası ayyuka çıktıktan sonra. İşte orada Ceren Hanım’ın imdadına ''müstafi’ Başbakan Davutoğlu yetişti. Ergenekon-Balyoz kumpaslarında Taraf Gazetesi’ndeki baş tetikçilerden birisi olan, OdaTV davasında Ahmet Şık başta olmak üzere kumpas mağdurlarını utanmadan, sıkılmadan suçlamaya kalkan tetikçi Ceren Hanım özellikle Davutoğlu’nun önce Dışişleri Bakanı sonra Başbakan olmasıyla yıldızını parlatmayı başardı. Ama tetikçiliğinden zerre ödün vermeyerek. Örneğin Davutoğlu’nun Başbakanlığı döneminde yine Davutoğlu’nun en önemli projelerinden birisi olan SETA’da basın özgürlüğü üzerine yaptığı bir konuşmada Ceren Hanım diyor ki; “Açık söylemek gerekirse; siyasi müdahalenin, yani hükümetin yaptığı siyasi müdahalenin daha çok hükümete yakın medya kurumlarına olduğunu, muhalif medyada zaten olmadığını düşünüyorum.'' 

Ya hikayenin devamı? Maalesef prensesin hikayesinin sonu bu sefer mutlu tamamlanmıyor. Davutoğlu’nun Başbakanlık görevinden zoraki biçimde istifa ettirilmesi ile birlikte Ceren Hanım için kabus dolu günler başlamıştı. Özellikle Reisçi kliğinin kendisine saldırması, en yakın dostlarından bir diğer tetikçi Yıldıray Oğur’un AKP yanlısı Türkiye Gazetesi’nden kovulması ve en sonunda da kendisini her fırsatta eleştiren ve Reisçi kliğinin önemli isimlerinden birisi olan Cem Küçük’ün Türkiye Gazetesi’ne transferi. Bu gelişmeler doğrultusunda Ceren Hanım’ın kovulacağını pardon! gazeteciliği bırakacağını zaten bekliyordum.

Kısacası amiyane tabirle memleketin içine edilirken ve ülkede hukuksuzluk AKP-Fethullah Gülen örgütü eliyle kurumsallaştırılıyorken buna tetikçilik yaparak destek verdikten sonra hiçbir şey olmamış gibi sadece çıkarlarını ve bulundukları pozisyonlarını kaybettikleri için kaçıyorlar. Sevan gibilerinin de Ceren Hanım gibi tetikçilerin de kaçış hikayesinin özü bu. Ama unutmasınlar, hesap vermeden hiçbir yere gitmek yok! İsteseniz de istemeseniz de, yaptıklarınızı unutmayanlar bu ülkede hep var olacak ve her zaman o hesabı size sormayı bir görev bilecek...